Hipnoz: (Sözlük anlamıyla) Telkinle sağlanan yapay uyku hali, rahatlama ve gevşeme hali.
Hipnoz böyle tanımlanır ama bu tanım eksiktir. Kişinin illa uyuması ve gevşemesi değildir.
hipnoz. Ben size, “Bugün hasta görünüyorsun” dediğimde hipnozu başlatmış oluyorum. (Zihninizde bir resim oluşur ve siz bu resme istemsiz bir tepki verirsiniz.) Çünkü sizin odağınızı hasta olmaya çekiyorum. Eğer, “Yüzün sararmış, teyzemin de böyle başlamıştı sonra akşamleyin hastaneye kaldırdık” dersem hipnozu ilerletmiş olurum. Her söylediğim cümle hipnozu daha da derinleştirir ve akşam kendinizi hastanede bulabilirsiniz. (Söyleyen kişinin etkileme gücü ve nasıl söylediği çok önemlidir.) Tabii kendinizi de-hipnotize etmeyi bilirseniz işler değişir.
“Her önerme kendini pekiştirir.”
Hipnoz doğumumuzdan itibaren başlar, trilyonlarca telkin ve önermeyle inançlarınız oluşur. Dünya kötüdür, insanlar kötüdür, para zor kazanılır, ekmek aslanın ağzında, yaşam süresi 80 yıldır vs. vs. her gün tekrarlanan bu önermeler artık sizin gerçekliğiniz olur.
Hadi sadece yaşam süresi olayını ele alalım. “200 yıl yaşamak ister misiniz?” adlı yazımı okumuşsunuzdur. Binlerce kişi okudu, hepsi bir şekilde mantıklı buldu ama kaç kişi 200 yıl yaşayacağına inandı? Belki %1, neden? Çünkü doğumunuzdan şimdiki yaşınıza kadar trilyonlarca önerme size 70-80 yıl yaşabileceğinizi söyledi, şimdi benim bir önermem yıkabilir mi?
Dünya kötüdür, insanlar kötüdür, para zor kazanılır sözleri ile hipnoz olan biz, aslında dünya iyidir, para kolay kazanılır, her şey çok güzel sözleri ile de kendimizi hipnoz ediyoruz. Hiç bir şey gerçek değil, bu gerçeklikleri biz seçiyoruz. Bu önermeler sizin odağınızı belirliyor ve tekrarlandıkça o odak artık değişmez hale geliyor, ki buna da inanç diyoruz.
Yani şu an nefret edilecek 100 şey bulabilirsiniz ama sizi mutlu edecek 100 şey de bulabilirsiniz. Fakat beynimiz bunların hepsine birden odaklanamaz, sadece sizin ona inançlar vasıtasıyla yolladıklarınızı görür.
Peki hipnoz nasıl bozulur?
Size bir teknik vereyim, birisi sizi hipnoz etmeye çalışırsa hipnoz olmamanın en iyi yolu onun önermelerine kendi içinizden ters önermelerle karşılık vermek. Örnek;
Hipnozcu: Nefes alıp verdikçe göz kapakların kapanıyor.
Siz: (içinizden) Her nefes alıp verişim ve hipnozcunun söylediği her cümle dinçleşmemi sağlıyor.
Günlük hayatın içinde anne, baba, patron, arkadaş vs. herkes size milyonlarca önerme sunacak, (bilmeden hipnoz edecek) sevdiğiniz önermeleri kabul edin, sevmediklerinize aynen yukarıda bahsettiğim gibi ters önermelerle karşılık verin.
Ben hipnoz bozucuyum dedim. Neden? Bana gelen herkes bir şekilde toplum, aile, örf adet, sistem vs tarafından hipnoz edilmiş geliyor. Onlara verilen trilyonlarca önerme hayatlarını çıkmaza sokmuş, yanlış inançlar oluşturmasını sağlamış. Ben ise onlara bunu nasıl bozacağını öğretiyorum. Mesela 13-14 yaşlarındaki bir çocuğa aile sürekli dikkatini derslerine veremiyorsun demiş, sen de dikkat bozukluğu var demiş. Ama aynı çocuk dikkatini 5 saat bilgisayara verebiliyormuş. Çocuğa senin dikkat eksikliğin var sözü o kadar söylenmiş ki artık bu çocuğun gerçekliği olmuş.
“Ben psiko-somatik bir gezegenin hipnoza uğramış yurttaşıyım” Richard Bach
Richard Bach yeni çıkan Hipnozcu kitabında (aslında orjinal adı Maria’yı Hipnotize Etmek) dünyayı sorguluyor ve aşağıdaki soruları cevaplıyor.
Neden buradayız ve nereye gidiyoruz?
İnsanlığın gerçek doğası uzay ve zamanla mı çevrili?
Yoksa yanılsamaları gerçeklik olarak kabul etmekten vazgeçersek ne olur?
Sınırlarınızı zorlayacak kadar cesur musunuz?
Teeter says:
devamını bekliyoruz
01 Mart 2012 — 12:13
Tolga says:
Ben insanın bir telkini kabul etmesi için yüzbinlerce telkinin sürekli verilmesi gerektiğine inanıyorum. Hemen bir kere de oluşmaz diye düşünüyorum
02 Nisan 2012 — 10:45
İnci says:
Benim iş, çalışma, kariyer ve başarı konularında hiçbir sorunum yok. Başarana kadar vazgeçmiyorum ve eninde sonunda istediğim gibi oluyor. Ve yazınız sayesinde farkettim ki aslında hep hayatımda beni hipnoz etmek isteyenlere karşı ters önerme ileri sürüp hipnozdan kurtuluyorum. Eleştirel bir yapıya sahip olmam, herşeye eleştirel bir gözle bakmam en büyük avantajım galiba. Ama kişisel ilişkilerimde aynı derecede başarılı değilim. Sevdiğim kişinin de beni çok sevmesini sağlamanın yolu yok mu :-(((
25 Mayıs 2012 — 20:36
ülkü says:
emeğinize sağlık sizden bir ricam olacak iki buçuk yıldır çikolata fondü cafemiz var çok sevdiğim halde yeterli doluluğa ulaşamadık benim bakmam gereken yeri bana gösterirseniz çok mutlu olurum iyi çalışmalar.
31 Mayıs 2012 — 14:09
Hakan Mengüç says:
Marka olma yolunda Starbucks incelemesi yazısı size belki faydalı olabilir: https://hakanmenguc.org/marka_olma_yolunda_starbucks_incelemesi/
01 Haziran 2012 — 14:11
Pulsar Elektronik says:
teşkkürler
12 Aralık 2012 — 09:50
Levent says:
Çok değerli bir makale ayrıca videolar çok güzel.
27 Eylül 2022 — 12:21