Hepimizin hayatta bazı beklentileri vardır, eşimizden, arkadaşımızdan, çocuklarımızdan, devletimizden. Bu beklentiler karşılanmassa mutsuz, karşılanırsa mutlu oluyoruz.
Şöyle bir formül ortaya çıkarabiliriz, ‘Beklenti yoksa, mutsuzluk da yoktur.’
Peki hayat böyle yaşanabilir mi? Elbette ki bazı beklentilerimiz olacak ama bu beklentilerimizi kontrol edebildiğimiz ve üzerinde etkimiz olan şeyler üzerine oluşturmalıyız. Bu ne anlama geliyor?
Yukarda gördüğünüz üç daireden birinci daire kontrol edebildiğimiz şeyleri temsil ediyor, neleri kontrol edebiliyoruz?
Nasıl davranacağımızı, nasıl düşüneceğimizi ve duygularımızı kontrol edebiliyoruz.
İkinci daire etkileyebildiğimiz şeyleri temsil ediyor. Bütün ikna teknikleri bu kategoriye giriyor. Mesela bir ürünü müşterinin alıp almaması sizin kontrolünüzde değildir ama ürününüzü çok iyi ambalajlıyarak, çok iyi tanıtarak insanların satın almasını sağlayabilirsiniz.
Üçüncü daire ise hem kontrol edemediğimiz hem etkileyemediğimiz şeyleri temsil ediyor.
Şimdi size bir soru, zamanınızı hangi dairede harcıyorsunuz?
Başkalarından beklentileriniz mi var? O zaman üçüncü dairedesiniz. Üçüncü dairede oldukça mutsuz olacaksınız.
Çocuklarınızın bazı davranışlarını belli bir yaşa kadar kontrol edebilirsiniz ama çocuklarınızın nasıl düşüneceğini, nelerden mutlu olacağını siz seçemezsiniz.
Eşinizin nasıl düşüneceğini siz seçemezsiniz.
Arkadaşlarınız sizin beklentilerinizi karşılamak zorunda değildir.
İlişkilerinizi güven üzerine kurmak zorunda değiliz, ilişkinin sürdürülebilirlik kriterlerini belirleriz. Yani krımızı çizgilerimizi belirleriz ve kırmızı çizgilerimiz ihlal edildiği zaman ne yapacağımızı belirleyip ona göre harekete geçer, ona göre davranırız.
Sonuç olarak; Biz sadece kendi duygularımzı, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı kontrol edebiliriz. Aynı zamanda belli bir oranda da insanları etkileyebiliriz. Ama beklentilerimizi ‘kontrol edemediğimiz’ şeyler üzerine kurarsak, mutsuz olacağımız kesin.
Tekrar soruyorum zamanınızı hangi dairede harcıyorsunuz?
(2 Nisan 2014)
Efekan CANDAN says:
Zamanımın çoğunu üçüncü dairede geçirdiğimi keşfettim. Bu da bende mutsuzluk yaratıyormuş meğersem.
Teşekkür ederim Hakan Bey. Ellerinize sağlık. Ancak şu soruyu sormak istiyorum;
? Kişinin üçüncü daireden (Yani, sanırsam kontrol edemediğimiz şeylerden) tamamen çıkması mümkün müdür?
03 Nisan 2014 — 21:43
ali says:
Bana bayağı bi farkındalık kattınız Hakan Mengüç. Bende hep insanları kontröl etme dürtüsü var, sanki insanlar benim istediğim gibi davranmak zorunda yani insanları yönetmeye çalışıyorum. İnsan olduğu gibi -doğal hali ile- güzel bence. Yoksa zorlaya zorlaya saçma sapan bi kişiliğe bürünüyoruz. İnsanları etkiliceğim diye onları yöneticem kontrol edicem diye zorlanıyoruz ve sonuç hüsran. İşte bazı insanlarda vardır doğaldır ve o haliyle insanları etkiler konuşmasıyla olsun hareketleriyle olsun davranışları her şeyi etkiler. Ben galiba özümden biraz uzaklaştım insanları etkilicem diye zorlaya zorlaya gözden düşüyorum. Bide demişsiniz ki; Biz sadece kendi duygularımzı, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı kontrol edebiliriz. şimdi ben bu yazıya internette gezinirken denk geldim ve okuduktan sonra bilinçaltı yönlendirme çalışmalarınız olsun gizli hipnoz olsun videolarınızı izleyip makalelerinizi okudum. Bilinçaltı yönlendirme ve hipnoz ile başkalarının düşüncelerini davranışlarını kontrol edebiliriz sizin videolarınız ve yazılarınıza göre. Şimdi ben onları izleyince biraz daha araştırdım ve Derren Brown la karşılaştım. İnanılmaz bi adam, insanlara istediği düşünceleri empoze edebiliyo istediği gibi yönetiyo. Acaba bunları nasıl yapıyo onu merak ediyorum, sizinde yaptığınız çalışmalar var izledim gördüm. Bu yazınıza göre çelişen bi durum gibi geldi bu bilinçaltı yönlendirme ve hipnoz konusu… Evet şimdide can alıcı nokta, bende bu insanlara istediği şeyi yaptırma kontrol etme dürtüsü var. Ben ya bu durumdan kurtulmam lazım yada bunu tamamen öğrenip kullanmam lazım. Yoksa beynimi kemirip duruyorum ”yapamadım, olmuyo, neden olmuyo” gibi cümleler kuruyorum. İnsan ilişkilerinde akışına bırakmak benim için çok büyük bi lütuf, anı yaşamak gerisini boşvermek. bunu becerebildiğim zaman her şey güzelde, ben yine dönüp dolaşıyorum ve insanları yönetme durumuna dönüyorum hep. Sizden bu konu hakkında biraz yardım isticem. Yine araştırdım Milton Erickson bi psikologmuş ve oda telkin denilen yöntemle insanlara istediğini yaptırabiliyomuş. Bendeki durum tamda bu :) sizce öğrenilebilir bişeymidir yoksa bi yetenekmidir bu telkin işi. Öğrenebilirsem nasıl öğrenebilirim? ve sizin eğitimlerinize katılmak istesem bana neler katar? bunuda öğrenmek isterim :)
03 Nisan 2014 — 23:32