(Not: Bu yazı dizisini 2008 yılında Pekin Olimpiyatlarını izlerken yazmıştım, fakat bu sitede paylaşmamıştım)
Biraz önce Pekin Olimpiyatları 10 bin metre bayanlar koşusunu izledim. Onları inceledim, nasıl durduklarını, nasıl hazırlandıklarını, koşarken nasıl yüz ifadesi takındıklarını… Bizim atletimiz Elvan daha 3 bin metrede belli etmişti kendini, duruşu sağlamdı ve güçlü bir şekilde koşuyordu. Dile kolay 10 bin metre… Elvan konusunda yanılmadım, son iki tura geldiğinde birinci sıraya geçmişti ve arkasında da Etiyopyalı bir atlet vardı. Elvan öndeydi ama Etiyopyalı atletin birinci olacağı belliydi, müthiş bir yüz ifadesi vardı, belki çok yorulmuştu ama yorgunluğunu asla belli etmiyordu. Elvan ise ikinciliği garantilemişti çünkü üçüncü olanla arasında 70 metre vardı ama belli ki birinci olmasına rağmen yorgun düşmüştü. Sunucu Elvan’ın birinci olacağını söylüyordu ama biraz fizyoloji (gözlem) uzmanı olsanız (ya da olimpiyat uzmanı, lakin o bayan favori gösteriliyormuş ben bilmiyordum) Etiyopyalının birinci olacağını anlardınız. Son 500 metreye gelindiğinde beklediğim oldu, Etiyopyalı müthiş bir depar attı ve 15 metre farkla birinci oldu. (Resimleri yazının sonunda görebilirsiniz.)
32 atlet vardı. Elvan ve sanırsam ilk 10 bayan en az 5-6 kişiye tur bindirdi. Biliyoruz ki bu atletlerin çalışma süreleri hemen hemen aynı. Mutlaka bazıları daha çok antrenman yapıyor ama olimpiyata hazırlanan sporcular sınırlarını sonuna kadar zorluyor. Peki ne oluyor da aynı saat süreler çalışmalarına rağmen bazıları birinci oluyor bazılarına tur bindiriliyor. Acaba uyguladıkları başka taktikler mi var?
Kesinlikle… Peki bu taktikler neler? Bir sürü var ama en çok kullanılan zihinsel prova teknikleri..
Şimdi biraz bu teknikler hakkında bilgi edinelim. Bunu bildiğim kadarıyla Amerika, Çin, Almanya, Kanada ve bazı Avrupa ülkelerinin sporcuları ciddi bir şekilde uyguluyor. Ve şu an ki madalya sıralaması da şöyle…
1-) Çin
2-) ABD
3-) Almanya
Tesadüf mü? Hiç sanmıyorum?
O zaman biraz inceleyelim şu teknikleri…
Muhammed Ali bu tekniklerin ustası olarak bilinir. Dünya Ağırsıklet Boks Şampiyonu George Foreman ile maçına 7 hafta kala ringde kendi kendine saatlerce Foremanla hayali olarak dövüşürmüş. Onu sıkıştırdığında ne yapacağı, nasıl devireceği vs. vs. Her ayrıntıyı gözünde canlandırırmış. (Kaynak: The Intention Experiment – Lyne McTaggart)
Ayrıca Ali maçtan önce çalışmasına ek olarak, bilinen bütün motivasyon tekniklerini uyguluyordu. Motivasyon demişken hemen bir şey anlatmak istiyorum. Atina Olimpiyatlarında Yunanistan Amerika ile yarı finalde basket maçında karşılaşıyor. Olimpiyat Atina’da olduğu için büyük bir motivasyon Yunanistan’ın üzerinde, binlerce seyircileri var. Ama karşılarındaki de rüya takım. Neyse sonunda Yunanistan rüya takımı yeniyor ve eliyor. Ve şimdi iki takım Pekin Olimpiyatlarında da karşılaşıyor ve Amerika 92-69 gibi bir farkla Yunanistan’ı mağlup ederek çok kolay bir maç çıkarıyor. Çin’in de madalya sıralamasında neden birinci gittiğini anlamışsınızdır sanırım.
Neyse biz Muhammed Ali’ye geri dönelim. Tüm motivasyon tekniklerini kullanıyor demiştik ve hatta buna ek olarak gazetecilere rakibini yendiğine dair şiirler bile okuyordu.
Archie Mora
Ne yapsa
Yere yapışacak
Dördün sonunda
Şimdi Clay sağını salladı
Pek de olmadı ama
Koca yumruk savurdu ayıyı
Doğrudan ringin dışına
Ayrıca herkesin içinde ‘En büyük benim, en büyük benim’ diye bağırışlarını da unutmamalı…
Öte yandan Muhammed’in karşılaşacağı Foreman çok güçlü birisiydi ve sadece iki maç önce yumruğu ile birisini öldürmüştü. Ancak Muhammed maçın sonucunu kafasına yazmıştı bir kere, sürekli maçın sonucunu soran gazetecilere ‘Kuvvetli bir yumruğu var ama vuramaz’ diyordu. ‘Foreman sadece insanları yere iter. Yumrukları çok yavaş, bir senede ancak hedefine ulaşır. Bu boks tarihinin en büyük bozgunu olacak’ diyerek kendinden eminliğini kat kat artırıyordu. Ve maçın sonunu siz tahmin edin.
Muhammed’in başka hünerlerinden biride cebinde oyuncak goril taşımasıydı. Sık sık televizyonlarda cebinden çıkarıp ‘Heyecanlı ola, kanınız dola, yeneceğim seni gorile, geldiğimde Manila’ya? diyordu ve küçük gorili yumrukluyordu.
Bunun yanında Ali kafasında maçın her anının provasını yaparak zihinsel provalar yapıyordu. Bacaklarındaki yorgunluğu, bedeninden akan teri, böbreklerindeki acıyı, fotoğrafçıların flaşlarını, kalabalığın çığlıklarını ve hatta Fraizer’a karşı zafer kazandığında hakemin galip geldiğini belli eden kolunu kaldırdığını anı tekrar tekrar canlandırıyordu. Bedenine maçı kazanması için emir gönderiyor ve bedeni de bu emirleri uyguluyordu. İşte gördüğünüz gibi, bir Ali kolay kolay yetişmiyor ve Ali olmak sadece çalışma ile olmuyor.
Muhammed Ali 11 maçında, maçtan önce kaçıncı raunda nakavt edeceğini söylemiş ve tamamen tutturmuştur. Bu yüzden de, ?Bu adam bunu nasıl bilebilir? diye bağlı bulunduğu spor federasyonu tarafından soruşturma geçirmiştir.
devamı gelecek…
coşkun özarı says:
merhaba sevgili kardeşim. bir spor spikeri olarak yazılarını zevkle takip ediyorum. Ali’nin performansını dün gibi hatırlıyorum. üç maçını da ben anlatmıştım. güzel günlerdi.
sağlıcakla kalın.
24 Temmuz 2012 — 14:17
Uğur yurttas says:
Hayal kurmak bir diğer deyişle hedefini belirlemenin hayatımızdaki önemini ortaya koyan bir araştırmayı sizlerle paylaşmak isterim..
1953 yılında Yale Üniversitesi?nde yapılan bu çalışmada; son sınıf öğrencilerine sorarlar:
?Belirlediğiniz net bir hedefiniz ve bu hedefe ulaşmak için bir planınız var mı ve bunları bir yere yazdınız mı?
?Bu anketin sonucu ilginçtir; ankete katılanların, sadece %3? ünün yanıtı ?Evet!?tir.
Ve bu anketten 20 yıl sonra yani 1973 yılında, aynı öğrencilere tekrar ulaşılarak, içinde bulundukları durum ile ilgili yine bir araştırma yaparlar. Çıkan sonuç çok ilginçtir.
Hedeflerini net ve belirgin şekilde belirleyen ve bunları yazan %3?lük grubun mal varlığı, geri kalan %97?nin mal varlığı toplamından daha fazladır. Ayrıca, yalnızca mali anlamda değil, hayatlarının diğer alanlarında da daha iyi sonuçlar almışlardır.
Hayal kurmanın ve hedef belirlemenin hayatımızdaki önemi ne kadar ilginç, değilmi?
Son olarak Ella Wheeler dan bir alıntı;
“Bir gemi doğuya da gider, batıya da,
Esen aynı rüzgarla
Hangi yöne gideceğini belirleyen,
Rüzgar değil, Yelkendir”
Uğur YURTTAŞ
25 Temmuz 2012 — 10:08
Hakan Mengüç says:
Teşekkürler Çoşkun bey, ne güzel bir rastlantı olmuş, siz tabii ki Ali’yi daha iyi gözlemlemişinizdir. Sevgiler.
25 Temmuz 2012 — 11:34
Hakan Mengüç says:
Uğur bey paylaştığınız için çok teşekkürler.
25 Temmuz 2012 — 11:35
Ferhat Erdem says:
Bu yazı için çok teşekkür ederim.Çok faydalı bir yazı yazmışsınız.
Bana bir olayı hatırlattı.
Olimpiyatlara hazırlanan jimnastikçi genç kız haftada 6 gün ve günde 6 saat olmak üzere bütün kuvvetiyle antrenman yapıyor.Ginga saltosu olarak bilinen çok zor bir hareketi yapması gerekiyor.Bu harekette üstteki barın üzerinden uçarak barı yeniden yakalamadan önce bir geriye takla ve yarım burgu yapması gerekiyor.
Genç kıza öncelikle koçu neler yapması gerektiğini söylüyor.Onun beynine hareketi tanıtarak başlıyor.Koçu çok iyi konsantre olmasını istiyor.Genç kız hareketi tam anlamıyla istenildiği gibi yapamamıştır.2. denemesinde de yapamamıştır.Defalarca dener fakat hareketi tam anlamıyla yapamaz.
Koçu,yeni bir antrenman önerir.Genç kız bir kasını dahi oynatmadan,bütün hareketi beyninde gerçekleştirmiştir.Genç kız dikkatini topluyor ve ters taklanın bütün aşamalarını zihninde canlandırıyor.
Barı bıraktığı anı,bedeniyle burgu yaptığı yeri ve barı yakaladığı saniyeyi.Bunu defalarca tekrarlıyor.
Bilim adamları,vücut hareketini hayal ettiğimizde beynin bir bölümünün uyarıldığını keşfettiler.Jimnastikçi kız hareketi beyninde canlandırdığı zaman sanki gerçekten ters takla atıyormuş gibi beyin hücreleri arasında geçişler yaratıyor ama tek kasını bile oynatmıyor.
Genç jimnastikçi ters taklanın her türlü hareketini ve hızını beyninde canlandırdı.Peki bedenini başarıya ulaştıracak kadar geçiş noktası oluşturabildi mi?Genç kız hareketi her tekrarlayışında bir öncekinden daha iyi yapıyor.Zihinde canlandırma jimnastikçi kızın beyninde yeni geçiş noktaları yaratmasına yardım ederek bedeninin ters taklayı başarmasını sağladı.
Bunların yanında Dünya’nın efsane vücut geliştirme sporcusu olarak bilinen Arnold Schwarzenneger’de her zaman zihinde canlandırmayı kullandığını söylemiştir.Arnold, yazdığı kitaplarda ”Egzersiz yapılırken aynı zamanda egzersizi zihninizde canlandırın,aşama aşama vücudunuzda nelerin gerçekleştiğini hissedin.Zihinsel canlandırmayla beynimiz kaslarımıza elektriksel sinyaller göndererek onların daha iyi çalışmasını sağlar.”demiştir.
Zihinde canlandırma yalnızca spor yıldızlarınca kullanılmıyor.Ondan neredeyse hayatımızın her alanında kullanabiliyoruz.
Ferhat Erdem
25 Temmuz 2012 — 16:26
Yavuz Yiğit BİLGİN says:
Merhaba Hakan Bey ;
Öncelikle güzel makaleleriniz için teşekkür ederim.Elvan ile Muhammed Ali hakkında bilmediklerimizi de sizin sayenizde öğrenmiş olduk …
Sporcuların başarı için en çok kullandıkları sistem konusunda bizi aydınlattığınız için ayrıca Teşekkür ederiz. Ayrıca kişiler bu teknikleri kendi özel hayatlarında da kullandıklarında başarıya gideceklerini düşünmeliler (Muhammed Ali ve Elvan örneği harika) …
Öncelikle bir iş yapıyorsak onu ilk önce BÜTÜN İSTİSNALARI ile kafamızda canlandırmalı bütün olumlu olumsuz kavramları bulmalıyız. Seçeneklerimiz, OLUMLU yada OLUMSUZ sadece 2 seçenek var bunu tek seçeneğe indirmeliyiz. OLUMLU(BAŞARI)
Başarıya Ulaşmak hem kolaydır hemde zordur , zor olan herhangi bir şeyi siz zorlaştırırsınız !!!
Başarı = İSTEMEK (Hakan Bey İstemek açılımını çok güzel açıklamışsınız Teşekkürler)
İSTEMEK = İSTE + EMEK
*Öncelikle kendinize inanın
*Sonra hangi konu üzerinde iş yapacağınıza karar verin
*Yapacağınız işi kafanızda tasarlayın ve bütün olumlu,olumsuz bütün her şeyi değerlendirin
*Bunları yaptıktan sonra kendi kendinize bu konu üzerinde uygulamalar yapın (Uygulamalarda süperli başarılı olabileceğiniz hamleler atın)
*Hepsini eksiksiz yapıp gerekli adımları attığınızda BAŞARI kendiliğinden gelecektir…
Başarılarınızın Devamını Dilerim …
Yavuz Yiğit BİLGİN
26 Temmuz 2012 — 16:07
Hakan Mengüç says:
Katkıların için teşekkürler Ferhat.
26 Temmuz 2012 — 20:12
Hakan Mengüç says:
Çok güzel açıklamışsın Yavuz.
26 Temmuz 2012 — 20:12
Kağan ÇİMEN says:
Merhaba Hakan bey,
Bu durumu sporculuk yıllarımda bizzat kendimde yaşayarak gördüğüm için gayet başarılı bir gözlem olmuş, elinize sağlık.
Başarılarınızın devamını dilerim.
01 Ağustos 2012 — 18:39
Hakan Mengüç says:
Teşekkürler Kaan
02 Ağustos 2012 — 08:15
Yusuf says:
ama çoook güzel bu yazı :)) tesekkurler hakan bey. lutfen bi an once tamamlayın bu diziyi.. ve artık bi kitap cıkarın, isini iyi yapanların nitelikli eserlerine ihtiyacımız var, taklitlere degil. ozgunlugunuzden oturu tebrikler.. ne zaman gelecek yeni yazılar bloga??
03 Ağustos 2012 — 04:12
Hakan Mengüç says:
Teşekkürler Yusuf. Evet biliyorum kitap işini herkes soruyor ama biraz daha zamana ihtiyacım var.
03 Ağustos 2012 — 10:55
Yusuf says:
hmm anladım hakan bey olsun kitabı beklerim de şu uyanın ve hayal kurun dizisini madem yazdınız bari çabucak yayınlayın da biz de rahatlayalımm :) ha bu arada tv programı noldu?
05 Ağustos 2012 — 21:39
YAZININ DEVAMI says:
DEVAMI GELECEK HA GELECEK. BİZİ SÖZDE BU ŞEKİLDE KENDİNE MERAKLA BAĞLICAKSIN HE?
06 Ağustos 2012 — 21:16
Hakan Mengüç says:
Yazının ikincisini paylaştım: https://hakanmenguc.org/uyanin-ve-hayal-kurun-2/
06 Ağustos 2012 — 23:49
Varol says:
Enteresan birşey var. İlk yorumun sahibi Coşkun Özarı, spor spikeri olduğunu idda eden kişi.. yorum tarihi: “coşkun özarı Temmuz 24, 2012” . Fakat gerçek spor spikeri Coşkun Özarı ölüm tarihi June 22, 2011.. Kaynak: http://en.wikipedia.org/wiki/Co%C5%9Fkun_%C3%96zar%C4%B1
25 Ağustos 2012 — 09:26
Anderson says:
Ben bu işlerden hie7bir şey aanyalmadım, aanyalmıyorum ve herhalde aanyalmayacağım. 1938 Atatfcrk’fcn f6lfcmfcne kadar herşey iyi. Ondan sonra sfcrekli dibe doğru bir hareket. Ne oldu? Nasıl oldu da bf6yle oldu? Sorumlu kim? Şfcphesiz hepimiz. Memleketi soyan soyana. Sorumlu kim? Hepimiz. Bu idarecileri başa kim getiriyor? Biz, hepimiz. dclke yf6netimine gelip de nevaleyi dfczmeyen, cebi doldurmayan, yandaşını kayırmayan, akrabalarını zengin etmeyen kaldı mı? Hayır. Sorumlu kim? Hepimiz. Sorumlulukları sfcrekli başkalarının sırtına atma felsefesi ne kadar doğru? Bir-iki e7uval kf6mfcre, tencere-tabağa, fce7-beş kuruş paraya, kahrolası bir-iki dfcnyalığa, aslında ne kadar değerli olduğunu bilmediğimiz oylarımızı verenler biz değil miyiz? Nie7in şikayet ediyoruz? Benim memurum işini bilir , sattımsa ben sattım ne olmuş , Kadayıfın fcstfc kızardı, sıra altında diyenleri biz see7medik mi? Vatan millet sakarya diyerek sokağa df6kfclen, ama devleti perişan edenleri biz see7medik mi? See7im f6ncesi (verdikleri sf6zleri tutmayacaklarını bildiğimiz halde) mangalda kfcl bırakmayan ama iş başına gelince bfctfcn sf6ylediklerini unutanları biz see7medik mi? Deniz Baykalları, Recep Tayyip Erdoğanları, Kemal Kılıe7daroğullarını, Devlet Bahe7elileri, Demirelleri, Erbakanları, d6zalları, c7illerleri, Yılmazları, (Her kimse) biz see7ip memleketin başına oturtmadık mı? Ne demiş atalarımız, akılsız başın cezasını ayaklar e7eker Mimareyi e7alan kılıfını hazırlar Ne demiş J.P.Sartre: Her insan yaptığından sorumludur. Sorumluluk tamamen sizindir.
28 Kasım 2012 — 13:59