Sık sık hem kendime hem eğitim verdiğim veya sohbet ettiğim insanlara şunu hatırlatırım; ‘Hayatımızı ve geleceğimizi yaşadığımız kötü veya iyi olaylar değil, bizim o olaylara verdiğimiz anlamlar belirler.’ İşte bu sözü kanıtlayan öyle olağanüstü bir insan var ki onun hikayesini sizinle mutlaka paylaşmalıyım.
Adı Lance Armstrong. Amerikalı Bisiklet sporcusu.
1996 yılına kadar bisiklet sporunda bir çok başarı elde etti ama Tour de France’yi bırakın kazanmayı, tamamlayamadı bile, bu da ülkesinde bir hayalkırıklığı yarattı.
1993-95 yılları arasında Team Motorola ile yarışmaya devam eden Armstrong, 1996 yılında ülkesindeki en önemli bisiklet yarışı olan Tour dePont’u kazandı. Ancak Fransa Turu’nu tamamlayamadı ve ülkesindeki Atlanta Olimpiyatları’nda büyük hayal kırıklığı yaşadı.
2 Ekim 1996’da çok acı bir şey öğrendi. Doktor onun testis kanseri olduğunu yaşama şansının %40 olduğunu söylemişti.
Lance Armstrong bunu öğrendikten sonra yıkılması, çökmesi gerekiyordu, en azından tedavi gördüğü yerdeki diğer insanların psikolojileri bu şekildeydi.
Fakat Armstrong bu olaya başka bir anlam verdi ve kanseri yenmek için inanılmaz bir azimle çalıştı. Ve aylar sonra kanseri tamamıyla yendi ve onun en büyük aşkı olan bisiklet sporuna geri döndü.
Çalıştı, kondisyonunu yükselti, en yüksek moral ve psikolojik seviyedeydi artık ve kendisini 1999 yılındaki Tour de France’ye hazırlıyordu.
Ve o gün geldi. Daha önce tamamlayamadığı Tour de France’yi 1. olarak bitirdi.
2000 yılındaki Tour de France’yi de 1. olarak bitirdi.
2001 yılındaki Tour de France’yi de 1. olarak bitirdi.
2002 yılındaki Tour de France’yi de 1. olarak bitirdi.
2003 yılındaki Tour de France’yi de 1. olarak bitirdi.
2004 yılındaki Tour de France’yi de 1. olarak bitirdi.
2005 yılındaki Tour de France’yi de 1. olarak bitirdi.
Tour de France’yi en çok kazanan dünyanın en büyük bisikletçisi oldu.
Bir gün kendisine sorulan bir soruya şöyle cevap verdi;
“Kanser bana hayatımdaki en büyük hediyeydi.”
En başta yazdığım yazıyı tekrar hatırlatarak yazımı bitirmek istiyorum.
‘Hayatımızı ve geleceğimizi yaşadığımız kötü veya iyi olaylar değil, bizim o olaylara verdiğimiz anlamlar belirler.’