Kalbin temizse hikayen mutlu biter!

Etiket: rumi (page 1 of 1)

What is Sufism?

Sufi Academy’s Mission

The Sufi Academy’s mission is to spread teachings on peace, love, oneness and unity all over the world.

At the Sufi Academy, we organize seminars and online certification trainings in Sufism teachings and also offer retreats in many countries.

What is Sufism?

Let’s explore what Sufism is…Sufism is the philosophy of being a good human being. As you may know, the most recognized Sufi is the famous poet Rumi whose poems are used by many writers and have inspired many spiritual teachings.

Sufism might best be explained by his saying “You can be anything in life, but the important thing is, to be a good human” He reminds us that being a good human being is more important than your positions and titles. Being a human means accepting and loving all people equally, regardless of race, color, religion, gender, sexual orientation or language, The Sufis say: “The Creator does not care for the outer form, instead cares for the love within your love.” 

Sufism is the path of love

Sufism is the path of love. Sufism is about love and the heart.  There are so many ways to reach the Creator such as prayers, rituals, nature, meditations and so on and so forth. Sufism offers us the most profound way: a direct connection to the Creator through love.

The core of Sufism is oneness

The core of Sufism is oneness. I believe in the Oneness of Being. We are all part of this great, mysterious and outpouring of love that we call creation. The famous Sufi says “You are not a drop in the ocean; you are the entire ocean in a drop.” 

“You are not a drop in the ocean;

you are the entire ocean in a drop.” 

Everything in creation is an expression of incredible love. Sometimes, we can see this visibly through the nature. Sometimes it’s in poverty and in suffering, where it’s less visible. The Sufis say; “The wound is the place where the light enters you.”

“The wound is the place where the light enters you.”

Last but not least, the Sufis say “Your task is not to seek for love, but merely to seek and find all the barriers within yourself that you have built against it.”

“Your task is not to seek for love, but merely to seek and find all the barriers within yourself that you have built against it.”

You can contact us via whatsapp: +905301534385

Zahmet olmadan rahmet olmaz

Düzeni alt üst olmadıkça, nasıl olurda bu topraklarda mahsul yetişir?


Birisi geldi, toprağı kazmaya başladı. Aptalın biri dayanamayıp ona kızdı. Dedi ki, ”Bu yeri neden bozup kazıyor ve darmadağın ediyorsun?”

Adam dedi ki, ”Ey gafil, yürü git işine, benimle uğraşma! Bu yer, böyle çirkin ve yıkık bir hale gelmedikçe, nasıl olur da gül bahçesi, buğday tarlası haline gelir?

Düzeni alt üst olmadıkça nasıl olur da bu topraklarda mahsul, meyve yetişir?

Terzi kumaşı paramparça eder. Bir kimse çıkıp da o sanatını bilen terziye, ”Bu güzelim kumaşı neden bu hale getirdin, neden kestin; ben kesik kumaşı ne yapayım?” der mi? (1)

Baharlar sonbaharda saklıdır.

Buğdayı değirmende ezmeseydin ondan ekmek yapılabilir miydi? Bizim soframızı donatabilir miydi?

Baharlar, sonbaharda saklıdır. Sonbahardan kaçma.
Gama ve kedere yoldaş ol, korkuyla yüzleş, yalnızlığa alış. (2)

Yaşadığın sıkıntılar seni kahretmek için değil, olgunlaştırmak içindir.

Geçen gün hamallar, bir yük için, ”Sen taşıma, ben taşıyacağım.” diye kavga ediyorlardı. Neden? Çünkü o zahmette, o yük alında ezilmede bir kar görüyorlardı, çünkü bunun için ücret alıyorlardı. Bu yüzden yükü taşımak için birbirleriyle kavga ediyorlardı.

Allah’ın vereceği ücret nerede, züğürt bir adamın vereceği ücret nerede? Allah sana ücret olarak manevi bir hazine, sevap verir. Yükünü taşıyacağın kişi ise birkaç kuruş verir. (3)

Yaşadığın sıkıntılar seni kahretmek için, seni olgunlaştırmak ve kemale erdirmek içindir.  (4)

Bizim sana verdiğimiz zahmetlerden, sıkıntılardan kaçma. Nereye gidersen git, her yerde bir zahmet, bir sıkıntı, bir dert vardır. Vardır ama o dert, o zahmet seni bir dermana ulaştırır. (5)

”(Yüce Allah kuluna der ki: Sana merhamet etmede, okşamada anandan, babandan daha ileriyim. Sana onlardan daha fazla acırım. Seni belalarla, dertlerle imtihan edişim, seni sevmediğimden ötürü değildir. Senin olgunlaşman içindir.

Sana bağlar, bahçeler, cennetler hazırlarım. Dertlerine derman veririm. Sana şu sislerle, dumanlarla gökyüzünden daha güzel, yepyeni bir gökyüzü hazırlarım.” (6)

Dert insana daima yol gösterir.

Sopayla kilime, halıya vuranın gayesi, kilimi dövmek değil, onun tozunu ve kirini almaktır. Senin içinde benlikten tozlar var. O tozlar, halının tozları gibi birkaç kere vurmakla geçmez. Allah sana dert ve kederi seni temizlemek için verir.

Tahtayı yontmak, onu mahvetmek için değildir; doğramacının, marangozun gönlündeki isteğe uydurmak içindir. (7)

Dert insana daima yol gösterir. (8)

 Zahmet olmadan rahmet olmaz

Zahmet olmadan rahmet olmaz. Her işin kendi içinde bir zorluğu vardır, bu zorluklarla karşılaşılmadığı sürece kişi gelişemez, olgunlaşamaz. Bir gün, bir kozada küçük bir delik açıldı ve bir adam bedenini bu küçük delikten çıkarmaya
çalışan kelebeği saatlerce seyretti. Sonra, kelebek sanki daha fazla ilerlemek istemiyormuş gibi durdu. Sanki, ilerleyebileceği kadar ilerlemişti ve artık daha fazla ilerleyemiyordu.

Ve adam, kelebeğe yardım etmeye karar verdi. Eline bir makas aldı ve kozayı keserek deliği büyüttü. Kelebek kolayca dışarı çıktı. Fakat bedeni kocaman ve kanatları kuru ve buruşuktu. Adam, kelebeği izlemeye devam etti. Çünkü zamanla kanatlarının büyüyüp bedenini taşıyabilecek kadar genişleyebileceğini umut ediyordu. Fakat bu olmadı!

Gerçekte, kelebek ömrünün geri kalanını o kocaman bedeni ve kuru, buruşuk kanatları ile etrafta sürünerek geçirdi. Uçmayı hiç başaramadı. Adamın bu aceleci iyiliği içinde anlayamadığı bu kısıtlayıcı kozanın ve kelebeğin o küçücük delikten dışarı çıkmak için verdiği mücadelenin, kelebek için gerekli olduğuydu.

Çünkü bu, yaşam sıvısının kelebeğin bedeninden kanatlarına doğru akmasını sağlamak için bir yoldu, böylece kelebek kozadan kurtulduğu anda uçmaya hazır olabilecekti.

Bazı acılar faydalıdır, önce üzer, sonra her şeyi daha iyi anlamanı sağlar.

Hakan Mengüç, 26 Ocak 2015, Tahran, İran

Kaynaklar;

1. Mesnevi, c.4, b.2340-2352
2. Mesnevi, c.2, b.2261-2267
3. Mesnevi, c.3. b.3752-3759
4. Mevlana, Mektuplar, s.178
5. Mevlana, Divan-ı Kebir c.1
6. Mevlana, Divan-ı Kebir, c.3, s. 188-189
7. Mevlana, Divan-ı Kebir, c.2, s. 31-31
8. Mevlana, Fihi Ma Fih, s.33-34

Gördükleri ancak kendi anladıkları kadar olacak

Nerede olursak olalım insanlarla ilişki içindeyizdir; işte, okulda, evde, hatta piknikte bile? Etrafımız kalabalık bir tanıdık ordusuyla da çevrili olabilir? Ama bu her zaman ?anlaşıldığımız? anlamına gelmez.

Eminim sizin de tıpkı benim gibi kendini yeterince anlatamadığınızı hissettiğiniz anlar olmuştur. İşte o anlardan birinde Mevlana?nın aşağıdaki sözü ile karşılaşmıştım, sizlerle de paylaşmak istedim.

”Uğraşma boşuna, seni ancak gördükleri ve duydukları kadar anlayacaklar. Kimse, bir sen daha olmayacak bu dünyada. Kimse tam anlamıyla sende seni bulmayacak. Gücün yetmeyecek herhangi bir dilde kendini anlatmaya, gördükleri ancak kendi anladıkları kadar olacak.”

İyi akşamlar, Hakan.