Kalbin temizse hikayen mutlu biter!

Etiket: mesnevi (page 1 of 1)

Mesnevi neden dinle ile başlar?

ب (b)’nin sırrı nedir?

Mesnevi neden “dinle” diye başlar? Mesnevi’deki ب (b)’nin sırrı nedir? Hz. Ali neden “Ben ب (b)’nin altındaki noktayım.” demiştir. Tasavvuf erbapları neden bir parça hüzünü severler?

Mesnevi Farsça yazıldığı için orjinalinde, “Bişnev” diye başlar. Daha da ileriye gidersek,  ب (b) ile başlar.

Kur’an’da ب (b) ile başlar, yani besmele ile. Kur’an’daki bütün sureler -biri hariç- ب (b) ile başlar. B ile başlamayan sure Tevbe suresi de, “Beratün” diye başlar, yani ب (b) ile başlar.

Peki bu ب (b)’nin önemi nedir?

Hz Ali’ye atfedilen bir sözde denir ki; “Kainatın sırrı Kur’an’dadır. Kur’an’ın sırrı Fatiha’dadır. Fatiha’nın sırrı, Besmelededir, besmelenin sırrı, b harfindedir. Ben o ب (b) harfinin altındaki noktayım.”

Neyin yakıcı sesi ayrılıklardan mı bahseder?

Mesnevi şöyle başlar; Şu neyi bir can kulağı ile dinle, ayrılıklardan yakındığını anla!..

Peki bu ayrılık nedir? Neyin ayrılığıdır? Kamışlıktan kopan ney nasıl kamışlığa, yani vatanına dönme arzusu taşıyorsa, yaratıcıdan bir damla taşıyan insan da yaratıcısına dönme isteği taşır. Bu yüzden tasavvuf erbaplar her zaman bir parça hüzünlüdür.

“Hüzün ki, en çok yakışandır aşıklara. Yandık, yakıldık ama hüzünden yana asla yakınmadık.”

Şems

Zahmet olmadan rahmet olmaz

Düzeni alt üst olmadıkça, nasıl olurda bu topraklarda mahsul yetişir?


Birisi geldi, toprağı kazmaya başladı. Aptalın biri dayanamayıp ona kızdı. Dedi ki, ”Bu yeri neden bozup kazıyor ve darmadağın ediyorsun?”

Adam dedi ki, ”Ey gafil, yürü git işine, benimle uğraşma! Bu yer, böyle çirkin ve yıkık bir hale gelmedikçe, nasıl olur da gül bahçesi, buğday tarlası haline gelir?

Düzeni alt üst olmadıkça nasıl olur da bu topraklarda mahsul, meyve yetişir?

Terzi kumaşı paramparça eder. Bir kimse çıkıp da o sanatını bilen terziye, ”Bu güzelim kumaşı neden bu hale getirdin, neden kestin; ben kesik kumaşı ne yapayım?” der mi? (1)

Baharlar sonbaharda saklıdır.

Buğdayı değirmende ezmeseydin ondan ekmek yapılabilir miydi? Bizim soframızı donatabilir miydi?

Baharlar, sonbaharda saklıdır. Sonbahardan kaçma.
Gama ve kedere yoldaş ol, korkuyla yüzleş, yalnızlığa alış. (2)

Yaşadığın sıkıntılar seni kahretmek için değil, olgunlaştırmak içindir.

Geçen gün hamallar, bir yük için, ”Sen taşıma, ben taşıyacağım.” diye kavga ediyorlardı. Neden? Çünkü o zahmette, o yük alında ezilmede bir kar görüyorlardı, çünkü bunun için ücret alıyorlardı. Bu yüzden yükü taşımak için birbirleriyle kavga ediyorlardı.

Allah’ın vereceği ücret nerede, züğürt bir adamın vereceği ücret nerede? Allah sana ücret olarak manevi bir hazine, sevap verir. Yükünü taşıyacağın kişi ise birkaç kuruş verir. (3)

Yaşadığın sıkıntılar seni kahretmek için, seni olgunlaştırmak ve kemale erdirmek içindir.  (4)

Bizim sana verdiğimiz zahmetlerden, sıkıntılardan kaçma. Nereye gidersen git, her yerde bir zahmet, bir sıkıntı, bir dert vardır. Vardır ama o dert, o zahmet seni bir dermana ulaştırır. (5)

”(Yüce Allah kuluna der ki: Sana merhamet etmede, okşamada anandan, babandan daha ileriyim. Sana onlardan daha fazla acırım. Seni belalarla, dertlerle imtihan edişim, seni sevmediğimden ötürü değildir. Senin olgunlaşman içindir.

Sana bağlar, bahçeler, cennetler hazırlarım. Dertlerine derman veririm. Sana şu sislerle, dumanlarla gökyüzünden daha güzel, yepyeni bir gökyüzü hazırlarım.” (6)

Dert insana daima yol gösterir.

Sopayla kilime, halıya vuranın gayesi, kilimi dövmek değil, onun tozunu ve kirini almaktır. Senin içinde benlikten tozlar var. O tozlar, halının tozları gibi birkaç kere vurmakla geçmez. Allah sana dert ve kederi seni temizlemek için verir.

Tahtayı yontmak, onu mahvetmek için değildir; doğramacının, marangozun gönlündeki isteğe uydurmak içindir. (7)

Dert insana daima yol gösterir. (8)

 Zahmet olmadan rahmet olmaz

Zahmet olmadan rahmet olmaz. Her işin kendi içinde bir zorluğu vardır, bu zorluklarla karşılaşılmadığı sürece kişi gelişemez, olgunlaşamaz. Bir gün, bir kozada küçük bir delik açıldı ve bir adam bedenini bu küçük delikten çıkarmaya
çalışan kelebeği saatlerce seyretti. Sonra, kelebek sanki daha fazla ilerlemek istemiyormuş gibi durdu. Sanki, ilerleyebileceği kadar ilerlemişti ve artık daha fazla ilerleyemiyordu.

Ve adam, kelebeğe yardım etmeye karar verdi. Eline bir makas aldı ve kozayı keserek deliği büyüttü. Kelebek kolayca dışarı çıktı. Fakat bedeni kocaman ve kanatları kuru ve buruşuktu. Adam, kelebeği izlemeye devam etti. Çünkü zamanla kanatlarının büyüyüp bedenini taşıyabilecek kadar genişleyebileceğini umut ediyordu. Fakat bu olmadı!

Gerçekte, kelebek ömrünün geri kalanını o kocaman bedeni ve kuru, buruşuk kanatları ile etrafta sürünerek geçirdi. Uçmayı hiç başaramadı. Adamın bu aceleci iyiliği içinde anlayamadığı bu kısıtlayıcı kozanın ve kelebeğin o küçücük delikten dışarı çıkmak için verdiği mücadelenin, kelebek için gerekli olduğuydu.

Çünkü bu, yaşam sıvısının kelebeğin bedeninden kanatlarına doğru akmasını sağlamak için bir yoldu, böylece kelebek kozadan kurtulduğu anda uçmaya hazır olabilecekti.

Bazı acılar faydalıdır, önce üzer, sonra her şeyi daha iyi anlamanı sağlar.

Hakan Mengüç, 26 Ocak 2015, Tahran, İran

Kaynaklar;

1. Mesnevi, c.4, b.2340-2352
2. Mesnevi, c.2, b.2261-2267
3. Mesnevi, c.3. b.3752-3759
4. Mevlana, Mektuplar, s.178
5. Mevlana, Divan-ı Kebir c.1
6. Mevlana, Divan-ı Kebir, c.3, s. 188-189
7. Mevlana, Divan-ı Kebir, c.2, s. 31-31
8. Mevlana, Fihi Ma Fih, s.33-34

Mesnevi’nin ilk cümlesi nasıl başlar?

dinleneydenmesneviBildiğiniz gibi Mesnevi’nin dili Farsça’dır ve şu anda Farsça İran’ın resmi dilidir. Özellikle Eski Türkçe’de (Osmanlıca) Farsça kelimelerle çok sık karşılaşırız. Örneğin namaz kelimesinin herkes Arapça olduğunu zanneder fakat namaz kelimesi Farsça’dır. Kur’an’da ‘namaz’ diye bir kelime yoktur, bizim namaz diye çevirdiğimiz kelime Kur’an’daki ‘salat’ kelimesidir. Bugünkü Türkçe’de kullandığımız dini kelimelerin büyük bir kısmı Farsça’dır.

Mevlana İran’dan babası ile Konya’ya geldiğinde Anadolu Selçuklu Devleti’nin de resmi dili Farsça’ydı. Mevlana’nın bütün eserleri Farsça’dır. Ve en önemli eseri Mesnevi’yi 60 yaşından sonra yazmıştır.

Peki Mesnevi hangi sözle başlar?

İran’da Beşno ez ney diye başladığı savunulur. İran’daki Mesnevi’ler de ‘Beşno ez ney’ diye başlar.

Türkiye’de ise ‘Bişnev in ney’ diye başlar. Büyük neyzen Niyazi Sayın’da ‘Bişnev in ney’ diye başladığını savunur. Murat Bardakçı Konya’da bulunan en eski Mesnevi nüshasında ‘bişnev in ney’ diye yazdığını söyler. Peki iki başlangıç arasındaki fark ne?

Bişnev in ney – Dinle bu neyi

Beşno ez ney- Dinle neyden

Her ne kadar aralarında bir fark olmasa da, böyle büyük insanların eserlerinin bir harfi dahi çok önemlidir.

Peki neden Mesnevi ‘beşno’ yani ‘dinle’ diye başlar. Onu da bir sonraki yazımda paylaşacağım.

hakanmengucneytaksimirize