Yaşam çok ilginç, bizi her gün biraz daha şaşırtıyor.
Mesela dış dünya dediğimiz şey tamamen kapkaranlık ve elektrik dalgalarından oluşan bir yer fakat beynimiz o dalgaları alıp ses, koku, renk, hisse çeviriyor.
Örneğin yukarıdaki resimde yeşil yapraklar görüyorsunuz, bu yeşil renk nerede? Resimde mi? Gerçekte mi? İkisinin cevabı da hayır, sadece zihnimizde. (Elektromanyetik spektrumdaki belirli bir frekanstaki gözünmez bazı bozunmalar gözümüze ulaşmakta ve orada bozunmaya neden olmakta, bir kimyasal reaksiyona girmekte ve beynimizdeki görme merkezine bir akım olarak gitmekte, sonunda da biz yeşili görmekteyiz.)
Renk körü olan birisi kırmızıyı yeşil görüyor, neden çünkü onun beynine gelen elektrik sinyallerinin yorumlanmasında farklılık var. Onun için kırmızı yeşildir ve o dış dünyayı böyle algılıyor. Biz ona hasta diyoruz neden? Çünkü kırmızıyı bizim gibi görmediği için?
Peki bizim gördüğümüzün doğru olduğunu nerden biliyoruz? Bilmiyoruz.
Şimdi daha derine inelim.
Dünya, galaksiler ve insanlar da bizim zihnimizde.
John Willer diyor ki; ‘Bilinçli bir varlık ona bakmadıkça, fiziksel evren diye bir şey yoktur.’
Sorgulamaya devam edelim: Acaba bedenimiz nerede? Bilincimizde! Düşüncelerimiz nerede? Bilincimizde! Bulunduğumuz oda nerede? Bilincimizde! Yıldızlar, galaksiler, Güneş ve Ay nerede? Hepsi bilincimizde!
Ve biz bu bedeninin içinde değiliz, bu beden bizim içimizde…
Normal görüş ile renk körünün görüşü arasındaki fark
(Eğer bu yazı size çok karışık gelirse, direk sondaki videoyu da izleyebilirsiniz.)
Bilim adamları uzun yıllardır maddelerin nasıl hareket ettiğini incelemişlerdir. Bu incelemelerden en meşhuru Çift Yarık deneyidir. Bu deneyin küçük bir versiyonunu isterseniz siz de evde deneyebilirsiniz. Örneğin; elimize tek yarıklı bir materyal alalım ve üzerine tuz dökelim. Materyalin yarık olan kısmından dökülen tuz zeminde bize tek şerit olarak görünür. Aynı işlemi çift yarıklı bir materyalde yaptığımızda bu seferde zeminde çift şeritli tuz görürüz. Buraya kadar her şey olması gerektiği gibi.
Aynı işlemi bilim adamları dalgalar üzerinde yaptığında sonuç nasıl çıkıyor şimdi de bundan bahsedeyim.
Dalgalı bir suya tek yarıklı materyali koyduğumuz zaman yarıktan geçen dalga karşı zemine çarptığında dalganın en yüksek kısmı bize tek şeridi gösteriyor. Aynı işlem çift yarıklı materyalden yapıldığında ise durum çok farklıdır. Her iki yarıktan geçen su dalgaları çıkış noktasından sonra birbirlerine çarpıyor yani bir dalganın tepesi diğer dalganın dibiyle çarpışıyor. Karşı zeminde bizim gördüğümüz ise Girişme modeli denilen çok şeritli görüntüdür.
Şimdiye kadar maddenin (tuz) ve dalganın çift yarık deneyindeki sonuçlarını öğrendik.
Peki bu deneylerin kuantumla ne ilgisi var diye sorarsanız size öncelikle Albert Einstein ?in söylediği bir sözü yazmak isterim..
?Alan? parçacığı yöneten yegane birimdir..
Kuantum bilindiği üzere atom altı parçacıkları inceliyor, elektron gibi. Bilim adamları çift yarık deneyini elektronlar üzerinde uyguladıklarında çok farklı sonuçlar elde etmişlerdir. Elektronlar, tek yarıktan geçirildiğinde tek şerit oluşturuyor, madde deneyinde olduğu gibi. Fakat çift yarık deneyinde ise Girişme modeli oluşturuyor, dalga deneyinde olduğu gibi.
Nasıl olurda madde parçacığı Girişme modeli gösterir? Birazdan hem bu sorunun hem de Albert Einstein? in neden bu sözü söylediğini anlatacağım..
Yapılan deneylerde elektronlar tek yarık deneyinde tek şerit oluşturuyor dedik ve çift yarık deneyinde girişme modeli oluşturduğunu söyledik. Bu sonuç karşısında şaşkınlık yaşayan fizikçiler deneyi daha iyi gözlemlemek için yarıkların olduğu materyalin önüne elektronik göz yerleştirmişlerdir. işte bu durum, bilimin kırılma noktasıdır, çünkü elektronlar çift yarık deneyinde gözlemci (elektronik göz) olduğunda zeminde çift şerit oluştururken, gözlemci olmadığında Girişme modeli (çok şeritli) oluşturmaktadır.
Bu durumun altını çizmek istiyorum tekrar, elektronlar tek yarık deneyinde tek şerit, çift yarık deneyinde ise eğer gözlemci varsa çift şerit, gözlemci yoksa Girişme modeli denen çok şeritli görüntü oluşturuyor. Girişme modeline göre elektronlar; ya yarıktan geçmiyor, ya ikiye bölünüp her iki yarıktan geçiyor, ya da birbirlerine çarpıp parçalanıyor ve bu modeli oluşturuyorlardı.
Fizikçiler; ?Maddenin özelliğini nihai olarak ?alan? belirler, der
Albert Einstein; ?Alan? parçacığı yöneten yegane birimdir, der
Veriler gösteriyor ki ?nesne? denilen şey aslında ?orada? diye adlandırdıklarımız.
Ona nasıl ve neyle baktığımıza göre, gözlediğimiz şeyin özelliği şekil değiştiriyor, bu durumda bize bakmadığımızda her şeyin olası ama baktığımızda olayın tek bir olasılığa indiğini gösteriyor.
Kuantum fiziği kuantum psikolojisini doğurdu. Bu her zaman olan bir şeydir. Düşünce felsefeyi, felsefe psikolojiyi doğurur. Bugün okutulan Psikoloji bölümleri felsefeden doğmuştur, felsefe ise düşünceden…
Her zaman çürük elmalar olur ama parmak ayı gösterdiğinde cahil insan parmağa, bilge insan aya bakar…