Her şey zihnimizde mi oluşur?
Acelesi olanlara hızlıca aşağıdaki yazı ve videoda ne olduğunu anlatayım. Vaktiniz olursa da izlemenizi öneririm.
Dış dünya dediğimiz şeyi insandan bağımsız makinelerle gözlemlersek ELEKTRİK SİNYALLERİNDEN OLUŞAN KAPKARA bir yer görürüz.
Beynimiz o elektrik sinyallerini alır dalga boyları vs. göre ses, renk, koku gibi hislere çevirir.
Yani gördüğümüz, duyduğumuz, hissettiğimiz, kokladığımız, tattığımız her şey BEYNİMİZDE oluşmaktadır.
Çocuğunuzun gözünde ormanın rengini oluşturan, yapan ne?
‘Mavi’ renk deneyimini kim algılarsa algılasın her zaman aynı mıdır?
‘Gül’ün kırmızı olduğu söylenir ve ben de onu kırmızı görürüm. Bu şu demektir, ‘Algı pasif bir işlemdir’ ve bu konudan uzaktır. Algı bilinçli bir eylemdir. Işığın kendisinin ne rengi vardır ne de parlaklığı! Farkındalığımız onu bu özelliklerle donatır.
Ünlü İngiliz Nörolog Sir John Eccles’in dediği gibi: Doğal dünyada rengin, sesin ve bu tarz bir şeylerin (dokuların, güzelliğin, kokunun) mevcut olmadığını fark etmenizi istiyorum.
Gülün kırmızı olmasının tek nedeni, elektromanyetik radyasyon ya da ışık frekansını, kırmızı adını verdiğimiz belirli bir deneyim şeklinde kaydeden bir sinir sistemine sahip olmanızdır. Ancak bu diğer türler için de aynı şekilde mi olmaktadır. Yaban arısının ya da köpeğin dünyayı nasıl deneyimlediği konusunda bir fikrimiz yok. Gerçeği tümüyle çözüp, algılamak için fizik ve tüm diğer bilim dallarının gelişmesine ihtiyaç var.
Dışarıdaki oluşturduğumuz dünya sabitleşmiş, güvenilir bir referans noktasından meydana gelmekte. Ancak kuantum teorisi durumun bu olmadığını söylüyor. Ve binlerce yıldır süregelen spiritüel öğretiler de bunu söylemekte.
Her nesne; ne kadar küçük ya da büyük olursa olsun, atomaltı parçacıklardan devasa galaksilere her biri sabit özelliklere sahip. Hakikati yaratan tüm özellikler bağlamsal, içeriksel.
Görünen hakikat zihnin eseridir.