İslam Tasavvufu 13. yüzyılda Anadolu Selçukluları döneminde doruk noktasına ulaşmıştır. Konya tasavvufun çekim noktası, cazibe merkezi olmuştur.
Konya’da Tasavvufun mimarları olarak, Hz. Mevlana’nın babası Bahaeddin Veledi, Hz. Mevlana‘yı, Şihabbeddin Suhreverdi‘yi, Şemsi Tebrizi’yi, Muhyiddin İbn Arabi‘yi ve Sadreddin Konevi‘yi sayabiliriz.
Muhyiddin İbn Arabi’nin, günümüzde Mevlana ve Şems’in şöhretinin biraz gölgesinde kaldığını söyleyebiliriz. Oysa ki Tasavvuf’un temel kaynakları olan ve otuz sekiz yıllık bir maneviyat yolculuğu sonucunda yazdığı ”el-Futuhatül-Mekkiye”, ”Fususu’l-Hikem” adlı iki eseri İslam tarihi açısından büyük bir mirastır. Bu kitap dışında 21 eseri daha olsa da, temel görüşlerini ‘el-Futuhatül-Mekkiye”, ”Fususu’l-Hikem” kitaplarında topladığı söylenir.
İbn Arabi’nin Yaratılış Hakkındaki Görüşleri
Yaratılma, İbn Arabi’nin tasavvurunda bir ”zuhur”dur. Yoktan var edilme değildir. Belki bir ”üfleme”dir. İbn Arabi yaratılma düşüncesini şu şekilde dile getirmiştir:
‘‘Allah, sayıya sığmayan güzel isimlerinin a’yan-ı Sabite (varlıkların Allah yanındaki suretleri) alemindeki suretlerini görmek istedi.
Bir şeyin kendi benliğini kendi nefsiyle görmesi, o şeyin, ayna gibi başka bir şeyde kendi nefsini seyretmesine benzemez. Çünkü kendisine bakılan mahallin verdiği surette, bakanın kendi nefsi görünür.” (İbnü’l Arabi, ‘Fususu’l-Hikem, s.3)
İbnü’l-Arabiye göre Hak-Halk veya Allah-Alem arasındaki ilişki çok önemlidir. İbnü’l-Arabi’ye göre Hak, varlığın ruhu, alem de onun zahir suretidir.
”Biz onu hiçbir vasıf ile nitelemedik ki, o vasıf biz olmayalım.” (Fususu’l-Hikem Okumaları, s.52.)
Said-i Nursi de İşârâtü’l-İ’câz adlı kitabında Muhyiddin-i Arabi’nin ”yaratılış” düşüncesinden şöyle bahseder;
Nitekim Muhyiddin-i Arabî, ?????? ??????? ?????????? ?????????? ????????? ?????????????? (?Ben gizli bir hazine idim. Bilinmek istedim, mahlukatı yarattım? Süyûti, ed-Dürerü’l-Müntesire, s. 125; Ali el-Kàrî, el-Esrârü’l-Merfûa’, s. 273). hadîs-i şerifinin beyanında, “Mahlûkatı yarattım ki, Bana bir ayna olsun ve o aynada cemâlimi göreyim” demiştir.?
Netice olarak, İbn Arabi insanın yaratılma gayesinin Allah’ı bilmek, güzelliklerini tanımak ve ona ulaşmak olduğuna inanır.
Kaynaklar;
1- İbnü’l Arabi, ‘Fususu’l-Hikem, s.3
2- Süyûti, ed-Dürerü’l-Müntesire, s. 125
3- Mevlana ve Sufizm – Prof. Dr. Mehmet Aydın