Kalbin temizse hikayen mutlu biter!

Etiket: dost (page 1 of 1)

Güçlüysen kimse sana iyi misin diye sormaz.

Güçlüysen kimse sana iyi misin diye sormaz.

Hayat sana güçlü olman gerektiğini öğretmiştir ve sen de hayatın sözünü dinleyip öğrenmişsindir güçlü olmayı, güçlü görünmeyi, güçlü olduğunu hissettirmeyi…

Ama kimse hayattan daha güçlü olamadığı için sen de güçsüz olursun çoğu zaman ve kimse de sana gelip iyi misin diye sormaz.

İşte tam bu noktada dostları olmalı insanın.

Sustuklarını duyabilmeli, yüz ifadelerini, ruh halini okuyabilmeli.

Böyle dostların varsa, büyük bir servete sahipsindir.

 

Bir insana güvendiğinizde, iki sonuçtan birini elde edersiniz, ya yaşam boyu bir dost, ya yaşam boyu bir ders

Güvenmek

İnsan aciz bir varlıktır. Hayatını tek başına idame ettiremez. Yalnızlığını paylaşacak, yükünü hafifletecek birine ihtiyaç duyar. Bir yaşa kadar yükümüzü ailemiz taşır. Hayatımız karmaşık bir hal almaya başlayınca dostlarımız girer devreye. Vakti gelince de eşimize yükleriz sırtımızdakileri… Sonuç olarak hayatın her evresinde zorlandığımız zaman tutunacak bir dalımız mevcuttur. İlla ki birilerini buluruz. Çünkü insan birine güvenme, hayatını paylaşıp yükünü hafifletme eğilimindedir. Mühim olan doğru kişiye güvenmek, yükü kaldırabilecek olana yüklemektir.
Ben bu yaşıma kadar dostluğa, arkadaşlığa çok önem veren biri oldum. Dostlarımın güvenine layık olmaya çalıştım. Hiçbir zaman dostlarımın yükünü taşımaktan kaçmadım. Her zaman onlarla sevinip onlarla üzüldüm. Bundan mıdır bilmem, bana hayatımın en büyük üzüntüsünü yaşatan da bir dostum oldu…
İnsanı en çok korkutan şey sevdiklerinden yara almasıdır. En derin yaraları en sevilenler açar. Savunmasızsındır bir kere. Çünkü hiç beklemediğin bir anda hiç beklemediğin bir yerden alırsın darbeyi. Canın yanar, bağırırsın. Sesini duysun, yanına gelip açtığı yarayı sarsın istersin. Gelmediğini görünce kızarsın, hırslanırsın. Gurur da karışınca işin içine Necip edasıyla haykırırsın: “Geçti istemem gelmeni/ Yokluğunda buldum seni/ Bırak vehmimde gölgeni/ Gelme artık neye yarar ” Necip’in kalbinden dökülen bu dizeler senin ancak dilinden dökülebilir. Çünkü dilin bu dizeleri haykırırken kalbin “Gel…” diye fısıldar. Birbirine gönülden bağlı olanlar bilir ki bazen “fısıltı, çığlıklar…”
Duymadı dostum… Ne çığlığımı ne de fısıltımı… Vaktiyle ona hak etmediği kadar çok güvendiğim için pişman değilim. İçimde bir yerlerde ona hala “dostum” diyorum. Çünkü çok önemli bir şey öğretti bana. Şu hayatta şüphe duymadan, korkmadan güveneceğim iki varlığın farkına varmamı sağladı: Biri aynaya baktığımda gördüğüm, diğeri yukarı baktığımda göremediğim…

Teşekkürler Özge Güler

Mekan her zaman bulunur da, huzur veren insan her zaman bulunmaz

mekanherzamanbulunur

Kahkaha sesleri, açılıp-kapanan kapı sesleri, güvenle yere vurulan ayak sesleri, kuşların cıvıltı sesleri, kedi-köpek sesleri, ezan sesleri, dünyayı inletecek desibelde marş sesleri, klankson sesleri, hafriyat kamyonundan boşalan yükün sesleri, ?arkadaşlar korteji bozmayalım? sesleri, dalgalanan bayrak sesleri, megafonun cızırtılı sesleri? Her biri dış kulağımı yırttı. Çekiç, örs ve üzengimi paramparça etti. Akabinde iltihaplanmaya pek meyilli iç kulağımda tüm gücünü hissettirdi.

O an babam sırtıma vurdu, ‘Yan tarafa geçelim, eski bir dostu gördüm’ dedi.
Ellisini geçmiş, ak saçlı iki adamın kucaklaşmasını gördüm. Şahit olduğum en samimi, en içten, en sıcak sahnelerden biriydi. Dağ dağa kavuşuyordu. Vedat abiydi bu. Babamın gözlerindeki ışıltı vücudumu delip geçiyor, burnumdan çektiğim hür nefesi beyin hücrelerime en kısa yoldan gönderiyordu. Vedat abinin fiziksel varlığı, her bir anıyı tekrar babamın zihninde tazeliyordu.

Babam sırtıma tekrar dokundu. ‘Bak oğlum, binlerce ses arasından şu diyeceklerime kulak ver. Biz Vedat abinle, şantiyelerde aynı odalarda kaldık. Fabrika günlerinde beraber üretim yaptık. Sendika lokalinde çay içerken aynı takımın tarafında saf tuttuk. Beyazıd meydanına, hak aramaya birbirimize duyduğumuz güven sayesinde gittik. Sabahları pastanede böreğe kaşık atarken hiç konuşmazdık, sessizce söz verir gibi işin yolunu tutardık. Oğlum nice güzel manzaralar, kıyıya vuran dalgalar gördüm. Sülaymaniye?de ezan sesi, Haydarpaşa?da son banliyönün varış sesini duydum. Hiçbiri Vedat abinin, ?ben yanındayım? deyişi kadar etkilemedi beni. Sen, sen ol; ailenden arkadaşlık, arkadaşlarından aile kur.’

Taksim Meydanı?na varmıştık. İğne atsan yere düşmez. Mayısın en güzel gününde iki kere sırtıma dokundu babam. Oysa dokunduğu yüreğimdi. Seninle o gün tanıştım baba. Sakin ruhundan katık ettiğin yakışıklı kelimelerinin arasında buldum o sesi. Yer yuvarı yaşanır kılan, coğrafya parçaları değil onları ilmik ilmik işleyen sevginin sonsuzluğuydu. O gün yüreğime ektiğin arkadaşlık tohumu bir bir fidan oluyor. Günlerin bugün getirdiği kıyılarımı gölgelendiren yemyeşil ağaçlardır.

Teşekkürler, Hıdır Ferahoğlu