Neden buradayız ve nereye gidiyoruz?
İnsanlığın gerçek doğası uzay ve zamanla mı çevrili?
Yoksa yanılsamaları gerçeklik olarak kabul etmekten vazgeçersek ne olur?
Sınırlarınızı zorlayacak kadar cesur musunuz?
Şimdi aşağıdaki bilgileri okuyun ve sonra yukarıdaki sorulara tekrar göz atın;
Evrende 100 milyar galaksi olduğu sanılıyor. (Bu tespit gelen ışıklar ve bize karmakarışık gelen astronomi ve matematik hesaplamaları ile ölçülüyor)
Şimdi 100 milyar galaksi ne demek onu bir kavrayalım; Dünya nüfusunun şimdikinden 14 kat daha büyük olduğunu düşünün, işte her insan o zaman bir galaksiyi temsil eder.
Şimdi gelelim uzaklıklara….
100 milyar galaksiden sadece bir tane galaksi olan Samanyolu galaksisini ele alalım, yani bizim galaksimizi…
Yapılan tespitlere göre, biz sadece kendi galaksimizin merkezine gitmek istesek ve bir uzay gemisine binsek ve bu uzay gemisi ışık hızı ile gitse 26.000 ışık yılı sonra sadece kendi galaksimizin merkezinde oluyoruz.
Desek ki, ya bu galaksiden sıkıldık, başka bir galaksiye gidelim, o zaman bize en yakın galaksi olan Andromeda’ya gitmemiz gerekir ki, onun uzaklığı ise 2.2 milyon ışık yılı uzaklıkta…
Yani biz ilk önce ışık hızı ile giden bir araç yapacağız, sonra 2.2 milyon ışık yılı gideceğiz, anca en yakın galaksiye varıyoruz.
Peki ışık yılı, ışık hızı kaç km’ye karşılık geliyor?
Alkışlama işlemini yaparken bir el çırpışımız bir saniye kadardır.
İşte bir kez el çırptığımız anda ışık, dünyamızı 7 kez dolaşmış olacaktır.
Yani bu hızda olmasına rağmen anca o kadar gidebiliyoruz.
Bir yazımda Sorunlarınız Ne Kadar Büyük diye bir video paylaşmıştım, buraya da ekliyorum.
Neden buradayız ve nereye gidiyoruz?
İnsanlığın gerçek doğası uzay ve zamanla mı çevrili?
Yoksa yanılsamaları gerçeklik olarak kabul etmekten vazgeçersek ne olur?
Sınırlarınızı zorlayacak kadar cesur musunuz?
Bülent Baysal says:
Işık hızına ulaşırsak döndüğümüzde dünyanın yerinde olmama olasılığı bir hayli yüksek olsada o kadar yıl geçtikten sora uzaylı turistler gibi oluruz herhalde :)
Richard Feynman dan bir alıntı yapmak istiyorum:
“Ben şüpheyle,belirsizlikle ve bilmemekle yaşayabilirim.Bence bilmediğini kabul ederek yaşamak,yanlış olabilecek cevapları kabul etmekten çok daha ilginç.Benim belirli cevaplarım,ihtimal dahilinde inandıklarım ve farklı şeyler hakkında farklı derecelerde bildiklerim var ama hiçbirşey için kesin emin değilim ve bilmediğim birsürü şey var.Ama bir cevabı bilmem gerekmiyor,birşeyleri bilmemekten korku duymuyorum.Amaçsız bir şekilde gizemli evrende kaybolmak.ki sanırım asıl bulunduğumuz nokta bu.Beni korkutmuyor.”
09 Haziran 2013 — 03:53
Hakan Mengüç says:
çok güzel bir yorum.
11 Haziran 2013 — 14:40