Osmanlıca Türkçe’dir.
Osmanlıca diye farklı olduğunu düşündüğümüz dil aslında Türkçe’dir.
Bugün nasıl; ‘Hayat nasıl gidiyor? İyi misin?’ diye hatır sorma cümleleri kullanıyorsak, 200-300 yıl önce de benzer cümleler söyleniyordu. Sadece yazılış biçimi farklıydı.
Osmanlıca denince aklımıza başka bir dil geliyor, bu yüzden literatürde Osmanlı Türkçe‘si deniyor. Bu bile yanlış yönlendirme yapıyor, bence en doğru tanım ‘Eski Türkçe’. En azından başka bir dil diye algılanmıyor ya da diğerleri kadar yanlış yönlendirmiyor.
Bugünkü Türkçe ile Eski Türkçe (Osmanlı Türkçe’si) arasındaki tek fark yazılış biçimi, eskiden Arap ve Fars alfabesine benzeyen Osmanlı alfabesi ile yazıyorduk, şimdi de latin alfabesi ile yazıyoruz.
Eğlenceli olması açısından birkaç caps ekledim, bu capslerde yazan her şey Türkçe’dir. Görünüş itibari ile Arapça’ya benzese de Arapça bilen biri eğer Türkçe bilmiyorsa bunu okuyamaz. Aşağıda şu yazıyor; (Penguen) Uçamıyorum. (Yoldan geçen adam) Hadi lan.
Neden Arapça bilen okuyamaz, mesela Arapça’da ‘Ç’ harfi yoktur. O yüzden o harf anlamsız gelecektir. Ayrıca ‘P’, ‘J’, ‘G’ harfleri de Arapça’da yoktur.
Aşağıdaki capste şu yazıyor: Şirin abla Ferhad abi bunu gönderdi, ‘O anlar’ dedi.
Aşağıdaki capste; (1. deve) Atlayalım mı? (2.deve) Yok deve
Dilin Evrimi Kaçınılmazdır
Osmanlı Devleti zamanında kullanılan kelimelerin tabii ki birçoğu şu an kullanılmıyor, fakat 100 sene sonra da bugün kullandığımız birçok kelimeyi kullanmayacağız. Bu dilin evrimidir. Sıradan bir İngiliz de, Shakespeare’in kullandığı kelimelerin birçoğunu anlamayabilir.
Sonuç Olarak
Osmanlıca Arapça veya Farsça değildir, başka bir değildir, öz ve öz Türkçe’dir. En doğru kullanımı bana göre Osmanlı Türkçe’si değil, eski Türkçe’dir.
Armağan Koyaş says:
Osmanlıca’nın okunması ve yazılması zor bir dil olduğunu düşünüyorum.
03 Temmuz 2015 — 18:33
CANAN CİHAN says:
SELAMÜN ALEYKÜM HAKAN KARDEŞİM YAZILARINIZ BİR ÇOĞUNU OKUDUM MAŞALLAH SİZE CİDDEN SİZİ TEBRİK EDİYORUM VE HER BİR İNSANA FAZDANIZ OLMASINI DİLİYORUM SİZE ÜSTAD BEDİÜZZAMANIN BİR TALEBESİNİN YAZISINI PAYLAŞACAĞIM TAM SİZE GÖRE BENCE :)
Fikirler hisler ile beslenir, kuvvet bulur. Fikir kendi başına bir kuvvet değildir. His ve heyecan, onun mücadele için, muvaffak olabilmesi için muhtaç olduğu kuvvet menbaıdır. Fikrin mücadelede muvaffak olabilmesi için iki kuvvete ihtiyacı vardır. O da his ve heyecandır.
ZÜBEYİR GÜNDÜZALP
SELAM VE DUA İLE …
12 Aralık 2015 — 17:05