Walter Ellas “Walt” Disney 5 Aralık 1901 – 15 Aralık 1966 yılları arasında yaşamış, ABD’li yapımcı, yönetmen, senarist, seslendirmen ve animatör.
Flora Disney ve Elias Disney’in oğludur. Üç erkek, bir kız kardeşi vardır. Kardeşi Roy O. Disney ile Walt Disney Productions’ı kurdu ve şirketi dünyanın en ünlü film üreticilerinden biri oldu. Kurduğu şirket Walt Disney Company şu an yıllık 30 milyar dolar geliri olan bir medya devi haline geldi.
Kendini kendinize koçluk çalışmasında bugün Walt Disney’in bir metodunu kullanacağız.
Walt Disney’in ilk zamanlarında üç katlı bir binası varmış. Bu binanın üçüncü katında hayalciler, ikinci katında gerçekçiler, birinci katında ise uygulayıcılar varmış.
Gerçekçi ol, imkansızı iste.
İmkansızı isteyen hayalciler üçüncü katta uçabilecekleri kadar uçarlar en akla gelmez hayalleri yazıp ikinci kattaki gerçekçilere gönderirlermiş.
Gerçekçiler projeyi inceler, bazen hayalcilere tekrar incelemeleri için geri gönderir, bazen de hayalcilerle birlikte oturup tartışırlarmış. Mutabakata varıldıktan sonra gerçekçiler projeyi uygulayıcılara götürürmüş. Uygulayıcılar, bütçe, kaç kişi çalışacak, kimlerden yardım alınabilir, sponsorlar kabul eder mi? vb. şeyleri dikkate alarak inceler, muhalefet oldukları konuları tekrar gerçekçilere gönderirlermiş. Hiçbir zaman uygulayıcılar ile hayalciler toplantı yapmazlarmış, uygulayıcılar sadece gerçekçilerle toplantı yaparlar, mutabakata varıldıktan sonra proje uygulamaya geçermiş.
Şimdi kendi hayalinizi düşünün, amacınız ne? Harika bir kitap yazmak mı? Kısa film çekmek mi? Çok başarılı bir iş kurmak mı?
Bir masanın etrafına üç sandalye koyun ve onlara Hayalci, Gerçekçi, Uygulayıcı diye isim verin.
Şimdi hayalci masasına oturun ve hayallerinizi asla kısıtlamayın, 5 dakika 50 dakika fark etmez. Buradaki önemli nokta asla mantığı kullanmamak, burada uçuş serbest. Bitirdiğiniz zaman kalkın ve gerçekçi sandalyesine oturun. Şimdi gerçekçi olarak inceleyin hangileri yapılabilir? Daha önce birileri buna benzer bir şey yapmış mı? Onlardan ne öğrenebilirim, hangileri uygulanamaz? vs. Hangi hayalleri mantıksız buluyorsanız bunları sıralayın, eğer bitirdiyseniz şimdi sıra ayağa kalkıp uygulama sandalyesine oturmak.
Uygulayıcı, bunun minumum bütçesi ne kadar tutar, bana yardım edecek kimleri tanıyorum, bütün bağlantılarımın tek tek yazacağım ve kimin bana faydası olacağını tespit edeceğim, eylem planım nedir? Bugün ne yapacağım, haftaya ne yapacağım, bir ay sonra ne yapacağım? gibi sorulara yanıt verecektir.
İnanın bana, eğer rahatsız edilmeyeceğiniz bir ortamda, hafif meditatif bir müzikle, olayın ruhunu yaşayarak bunu yaptığınızda kendinize şaşıracaksınız. Deneyin, denemeden asla peşin hükümlü kararlar vermeyin.
Son olarak bu yazıyı özetleyen bir sözle bitirelim;
Gerçekçi olun ama imkansızı isteyin ve unutmayın, bir ağacı dikmek için en iyi zaman 20 yıl önceydi, ikinci en iyi zamansa bugündür.
Şimdi harekete geçme zamanı…
Hatiş says:
Bu adamın hayatını okudugumda çok ilham almıştım.Kimsenin zamanında beğenmediği fikri adamı dünyanın sayılı insanlarından yapmıs.
06 Temmuz 2012 — 02:08
Uğur YURTTAŞ says:
Sevgili Hakan,
geçen hafta bu metodu, mesleği inşaat mühendisliği olan bir danışanıma anlatırken, daha iyi içselleştirilebilmesi için, onun mesleğine uygun şöyle bir örnek vermiştim;
*****
” Düşün ki bir yatırımcı, güzel bir arazi bulduğunda, o bomboş araziye bakar ve hemen kafasında vilları, havuzları, yürüyüş alanlarını bu alana yerleştirir..Herkesin boşluk gördüğü o yere, O, zihnindeki tüm projeyi oturtmuştur bile.. Buradaki Yatırımcı rolü, bizim “Hayalci” kişilik tipimiz olacaktır ( VİZYONER )
İkinci aşamada bu Yatırımcı, bir Mimara gider ve hayalindeki bu projeyi çizdirmek ister.. Mimar bu projeyi çizerken bazen düzeltmeler yapar, örneğin yatırımcı villaları hayalinde 3 katlı düşünmüştür, ama Mimar
der ki “buraya İmar en fazla 2 kat için izin veriyor” Dolayısı ile projede değişiklikler yaparak, projeyi Yatırımcının da onaylayacağı en uygun konuma getirir.. İşte buradaki Mimar rolüde, bizim “Gerçekleştiren” kişilik tipimizdir..
Ve şimdi üçüncü aşama, artık projeyi hayata geçireceksiniz..Mimar elindeki proje ile İnşaat Mühendisine gider.. İnşaat Mühendisi, gereken malzeme ve donanımı hesaplayıp inşaatın tahmini maliyetini bulur, şantiyeyi kurdurur ve belli bir plana göre inşaati yürütür. Ve mutlaka bu süreçte de, projede çizilen ile uygulama arasında farklılıklar çıkar..Önceki aşamada olduğu gibi burada da, Mimar ile İnş.Mühendisi ortak bir noktada anlaşırlar, Mimar, projeyi tekrar yatırımcıya sunar ki, Yatırımcının hayalindeki projeyle örtüşmesi amaçtır..
İşte bu üçüncü aşamadaki İnş.Mühendisi rolü de bizim “Uygulayıcı” kişilik tipimizdir ( ANALİST)
******
Bu çalışmanın en önemli noktası, hangi kişilik tipine geçerseniz veya hangi sandalyeye oturursanız , tamamen o formatta olun..Örneğin Hayalci tip daima pozitif hareket ederken, Uygulayıcı daha sorgulayıcıdır bir nevi şeytanın avukatı gibidir.. Eğer çalışmayı bu formatta yaparsanız, kendinizin kör noktalarını da daha iyi görme fırsatı yakalarsınız..
Son olarak, çok etkili bir yöntem olan bu çalışmanın bitiminde, genelde hep şu klişe cümleyi duyarım:
” Ya sanki içimden 3 ayrı kişi çıktı ! Nasıl olur da bunu farketmemişim ? ”
Sevgiyle kalın,
Uğur YURTTAŞ
13 Temmuz 2012 — 20:10
dursune says:
yazılarınızı beğeniyorum ve takipcisiyim
24 Ağustos 2012 — 10:08
Hakan Mengüç says:
Teşekkür ederim.
24 Ağustos 2012 — 16:53
Barış ŞİMŞİR says:
Merhaba Hakan MENGÜÇ…
Uzun yıllardır hayalimde hep birşeyler var. Hani o hayalci koltuğunda oturanlara sınırsızca uçun diyosunuz ya,ayaklarım yere hiç basmıyor. Sonra bununla ilgili gerçekci safhasına geçiyorum o da tamam. herşey yolunda ama gel görki uygulama da sınıfta kalıyorum. Şuan bitmiş birçok projemin dışında ki bunlardan öyle bir tanesi varki akla mantığa aykırı sayılır ama gerçeksi sandalyesinde iken çok iyi planladım birtürlü uygulama yok. mesela şuan senaryo yazmaya çalışıyorum. herşey aklımda ama yok yazamıyorum. ne yapmam gerek. ne tavsiye edersiniz. teşekkür ederim…
01 Aralık 2012 — 03:22
cimi says:
merhaba syn hakan menguc.. simdi tam da su anda sizle ilgili seyleri okudum yazdiginiz bazi yazilari hayranligi gectim soktayim, okumaya devam edicem noktasindan virgulune kadar herseyi :)))
Hmm soze nasil baslasam diye dusundum , yani ben iletisim ogrencisiyim hala okuyorum ve kucuklugumden beri oynadigim iki oyun vardi biri sunuculuk surekli kagittan mikrofonlar yapip program sunardim konuklar alirdim, ikincisi ise tasarim surekli elbise dikerdim sekil verirdim barbilere kiyafetler kendime olsun oyle… simdi ben hangisinde yogunlasmaliyim? kendimi nasil anlamaliyim? bi yanim daha cok sanki sunuculuk program showculugu istiyor? ama nasil :$ bu arada cimi ismimin kisaltilmis hali (bayan)
ltfn rica ediyorum cevap yazarsaniz beni aydinlatirsaniz cok sevinirim minnetar kalirim…
simdiden tesekkurler. saygilarimla.
23 Ocak 2013 — 04:02