Sizinle güzel bir zihin oyunu oynamak istedim…
Not: Bu bir zihin oyunudur, lütfen yorumlarda açıklama yapmayalım ki herkes eğlenebilsin :)
Kalbin temizse hikayen mutlu biter!
Bu kategoride Milton Erickson’ın Hipnoz yaklaşımı incelenmektedir.
Sizinle güzel bir zihin oyunu oynamak istedim…
Not: Bu bir zihin oyunudur, lütfen yorumlarda açıklama yapmayalım ki herkes eğlenebilsin :)
Plasebo Etkisi
Geçen gün doktor ve psikoloji alanından dostlarımızla sohbet havasında bir toplantı yaptık. Toplantının konusu kısaca şuydu; insan sağlığınında psikolojinin etkisi ne kadardır? Beslenmenin etkisi kadardır?
Herkes fikirlerini söyledi, doktor arkadaşlarımız kendi hasta tecrübelerinden bahsettiler. Fakat en sıradışı örneği Uzm. Dr. Ender Vardar verdi, kendisi aynı zamanda yoğun bakım uzmanı olduğu için yoğun bakımdan çıkan ve iyileşmesi tıbben imkansız olan, tümörlerin tüm vücudunu sardığı bir hastanın 6 ay sonra elinde röntgen sonuçları ile gelmesi ve hiç bir şeyinin kalmaması olayından bahsetti. Hasta kendisinden ümit kesildiği için şehirdeki yaşantısını bırakıp köyüne dönmüş. Orada ona bir hocaya gitmesini söylemişler. Hoca buna, ‘Aynen senin gibi bir hasta vardı, dediğimi yaptı ve 3 ayda iyileşti’ demiş. (Sözlü plasebo :) ) Sonra ondan ısırganotu ile balı karıştırıp sabah akşam yemesini istemiş. Ve işte sonuç, hasta tamamen iyileşmiş.
Isırgan otu ve balın kanseri ve tümörleri yok edecek bir etkisi yok ama İNANCIN var.
O gecenin sonunda hepimiz şuna karar verdik, sağlıklı bir yaşam için psikolojinin etkisi %70 beslenmenin etkisi %30. Şimdi ayrıntılara girmeyeceğim, belki başka bir yazıda bu yüzdelere nasıl vardığımızı anlatabilirim.
Şimdi plasebo nedir ona bakalım;
Placebo farmakolojik olarak etkisiz, fakat telkine dayalı ve plasebo etkisi olarak da bilinen tedavi etkisini ortaya çıkaran bir tür ilaçtır. Vücuda ağız, burun veya enjeksiyon yolu ile verilebilir.
Aslında plasebonun fiziksel anlamda tedaviye yönelik bir gücü yoktur. Sahip olduğu tedavi gücünü tamamen hastanın verilen ilacın “işe yarayacak” ilaç olduğunu düşünmesinden alır. Plasebo tıbbın bilimsel olarak açıklayamadığı bir yöne “insanların istemeleri halinde kendi kendilerini iyileştirme gücü”ne yöneliktir.
Tıbbi olarak kurtulma olasılığı zayıf görülen bir çok hasta, basitçe ölüm istatistiklerine girmekten bu güç sayesinde kurtulmuş, tıbbın çözüm bulamadığı kanserin tedavisinde çoğunlukla, yüksek moral ve iyileşme azmi olmuştur.
İşte plasebo yeterince azmi olmayan fakat tıbben tedavisi de bulunmayan hastalıkların “bu ilaç sana çok iyi gelecek ama senin de çabalaman lazım” sözleri ile anlatılan çaresidir.
Bazı zamanlar ise hiçbir hastalığı bulunmayan ama doktor kapıları aşındıran “Hastalık Hastalarının” tek reçeteli ilacıdır.
Artık Plesebo’nunda Plasebo Etkisi Var
Sizlerle bu konuda Dr. Richard Bandler‘in Transformasyon kitabından bir alıntıyı paylaşmak istiyorum;
– İnanç tüm kültürlerde muazzam bir güçtür. Plasebo olgusu bize bunu gösteren şeylerden biridir. Tüm aktif farmakolojik etmenler yani ilaçlar bir plasebo ile test edilirler. Plasebo belli bir dereceye kadar her zaman işe yaramaktadır, ilaçlar ise bazen işe yarar, bazen yaramaz.
Bilim adamları bize bunun nedeninin plasebonun insanları bir şekilde aldatması olduğunu söyler ama bu bir inanç meselesinden çok daha fazlasıdır. İşin ilginç tarafı eğer insanlar plasebonun bir şekilde bedende doğal bir tepkiyi tetiklediğine inanıyorlarsa onun plasebo olduğunu bilseler bile bedenleri yanıt vermektedir. Hatta birçok olayda yanıt seviyesi gerçekten artmaktadır.
Birkaç yıl önce bu olgudan yararlanmaya karar verdim. Bir meslektaşımla beraber boş kapsüllerle dolu şişeleri plaseboların nasıl işe yardığını anlatan araştırmaları içeren broşürlerle birlikte pazarlamaya başladım. Eğer hasta broşüre bakıp plaseboların onun rahatsızlığına sahip altı insandan beşinden işe yaradığını görecek olursa emin olmak için yedi tane içebiliyordu. Aklımızdaki fikir ilk dalga ile piyasayı temizlemek, sonrasında da %40 oranında daha inert bileşenler içeren yeni, gelişmiş plaseboyu pazarlamaktı.
Bu sırada Gıda ve İlaç Kurumu devreye girdi. Onlar herhangi bir işe yaramayacağı için bu işi yapamayacağımızı söyediler. Onlara işe yaradığını gösteren kendi araştırmalarını gösterdik. Sonrasında bunun yasa dışı olduğunu ileri sürdüler. Bu konuda aynı fikirde değildik. Boş olduğunu bilen kişilere boş ilaç kapsülleri satmanın yasa dışı tarafı nedir? En sonun bize bunun ‘ahlak dışı’ olduğunu, bu yüzden izin veremeyceklerini söylediler.
Gerçekten ekstra yardıma ihtiyaç duyan danışanlarla çalışırken onlar plasebo veriyorum. Ama onlar verdiğim şeyin sadece plasebo olduğunu bilmekle kalmıyor, aynı zamanda yine benim vermiş olduğum bir inanca da sahipler yani onların pasebo olduğunu bilmenin plaseboları daha da etkili bir hale getireceğini biliyorlar. Gerçekten de artık gerçek plasebolar kullanmıyorum. Elimin altında ne varsa onu kullanıyorum, bu da genellikle üzüm oluyor. Onlarda aynı şekilde işe yarıyor. –
3) Dikkati Kendi İçine veya İçinde Yoğunlaştırma
Daha çok Eriksonian tarzı hipnozda kullanılan bir yöntemdir.
Çeşitli meditasyon, yoga, ritüellerde de bilmeden ya da bilerek kullanılır ve trans halinin oluşması sağlanır.
Eriksonian Hipnozda Kullanımına Örnek
Şimdi siz burada, bu yazıyı okurken aynı zamanda nefes alıp verdiğinizi farkedebilir, nefes alıp
vermeye devam ederken göz kapaklarınızı da ne kadar sıklıkla kırptığınızı fark edebilirsiniz.
Aynı zamanda oturduğunuz sandalye veya koltuğa yaptığınız baskıyı hissedebilir ve tekrar nefes alıp verişinize odaklanabilirsiniz.
Yoga ve Meditasyonda Kullanımı
Şimdi dikkatinizi sadece nefes alıp verişinize verin. Sadece nefes alışınızı ve verişinizi gözlemleyin, vücudunuzda
oluşan farklılıkları inceleyin.
10’dan geriye doğru saymaya başlayın ve her sayıda nefesinize odaklanın.
Dikkati Kendi İçine Yoğunlaştırma Neden Trans Durumunu Oluşturur?
Dikkatinizi kendi içinize yoğunlaştırdığınızda bilinç alanınız daralır ve aynı anda sadece bir kaç şeye odaklanabildiğimizden dış uyaranları fark etmeyiz, bu da transın oluşmasındaki en elverişli koşuldur.
4) Karmaşa, Aşırı Bilgi
2) Sesler, Ritm ve Müzik
Sürekli belli bir tonu tekrarlayıp mantra okuyan (bir çeşit dua) Tibetli Budistleri hatırlamış olanlarınız vardır, bu bir trans durumu oluşturur ki bunu günlerce sürekli tekrarlamak insanı tam bir derin transa sokar. İstanbul’da bir Budist ile tanışmıştım hem ondan aldığım bilgiler hem de yine Budist ritüelleri ile ilgili okuduğum yazılardan biliyorum, günlerce sadece belirli bir mantrayı okudukları meditasyon türleri var. Ve bu insanda özellikle dikkatiniz belirli bir noktaya yöneltilmişse, örneğin şifa, zihni berraklaştırmak vs. çok etkili oluyor.
Peki biz de o mantrayı mı tekrarlamalıyız? Tabii ki hayır. Ama onların kullandığı özellikle bir arkadaşımdan öğrendiğim ama daha yapamadığım overtone dedikleri bir ses tekniğini kullanmak çok ama çok etkili oluyor. Arkadaşım bu konuda yıllardır çalışmış, öyle bir ses tonu var ki mutlaka dinlemenizi isterim, o overtone tekniği ile konuşmaya başlayınca zaten ben transa giriyorum.
overtone öğrenme http://www.youtube.com/watch?v=a940YFaRI50
Kiliselerde de Kullanılıyor
Önce kilisede çalınan müziğin ritmine değinelim. Dakikada 45-72 vuruşluk bir müzik, kalbin aynı süredeki vuruş ritmine yakındır ve bilimsel olarak kanıtlanmıştır ki, hipnotik bir etkiye sahiptir. Uyanıkken değişik bir bilinç düzeyi yaratabilir. Bilincin uyanıklık halini tanımlayan beta düzeyinin karşısında, kişinin beta düzeyine oranla hipnotik telkine en az 25 kat daha fazla açık halde olduğu bilinç durumunu simgeleyen alfa’ya geçişi sağlamakta kullanılır bu müzik. Dinsel duygular zaten, daha tapınağa girildiği andan itibaren farklı bir bilinç durumuna geçişe hazırlar kişileri. Üstelik, önceki dinsel törenlerde ulaşılan bilinç düzeyleri, bilinçaltında anımsanarak, post-hipnotik bir tepki yaratır. Törenin başlamasını bekleyen insanlar gözlendiğinde, pek çoğunun rahatlama, hatta kendinden geçme işaretleri verdiği, gözbebeklerinin büyüdüğü, oturdukları yerde sallanmaya başladıkları, müzik eşliğinde ellerini ileri geri hareket ettirmekte oldukları görülebilir.
Bu tepkilerin verilmeye başlanması, artık sahneye yardımcı papazın çıkması için gerekli uygun ortamın oluştuğunu gösterir. Oldukça hoş bir ses tonuyla başlar vaaz.
Voice Roll Tekniği
Rivayete göre çoğu iyi eğitimli hipnotizörler olan Amerikalı avukatlar tarafından da, jüri üyelerinin kafalarına girmek için yararlanılan Voice Roll, hipnotistlerin insanları transa geçirirken kullandıkları kalıplaşmış ayarlı bir üsluptur. Konuşmacının, neredeyse metronom vuruş hızında konuşması ya da her bir sözcüğü monoton ve kalıplaşmış biçimde vurguluyormuşçasına seslendirmesi anlamına gelir. Sözcükler, kullanılan müzikte olduğu gibi dakikada 45-60 vuruş oranında söylenir ve bu da hipnotik etkiyi arttırır.
Son Bir Örnek
Bugün kitap fuarındaydım ve bir konferansa katıldım. Konferansı veren şahıs hem oturduğu yerden anlatıyordu hem de sürekli aynı ses tonunu kullanıyordu. Yani oturarak dikkatin hep bir noktaya odaklanmasını sağladı, aynı ses tonuyla da insanları transa girmesini sağladı.
Sanırım bu deneyimi sizde yaşamışsınızdır.
3) Dikkati Kendi İçinde Yoğunlaştırma
1) Dikkatin Belli Bir Noktaya Yöneltilmesi
Saat sallayan hipnotizörleri hepiniz görmüşsünüzdür ya da belli bir noktaya odaklanmanızı isterler.
Dikkatinizi tek bir şeye yönlendirdiğinizde, bu bilinç alanının daralmasına neden olduğundan, bir çeşit trans haline girersiniz.
Şimdi sadece saat sallayan bir hipnozcuyu düşünmeyin, çok heyecanlı bir filmi izlerken de aynı trans durumuna giriyorsunuz, ya da en sevdiğiniz şarkıyı dinlerken, ya da resim çizerken, enstruman çalarken, akıcı bir roman okurken vs.
Dikkatin Bir Noktaya Odaklanması ile Oluşan Diğer Trans Durumları
Bir korku filmini izlerken, (özellikle korku filmleri sizin transa girmeniz için ileride değineceğimiz bir çok trans oluşturma durumunu kullanıyor.) Son zamanlarda yayınlanan korku filmlerinden örnek verirsek eğer Paranormal Activity bu konuda çok iyi diyebiliriz.
Çok ateşli bir konuşmacıyı dinlerken, özellikle Hitler‘in konuşmalarını izlerseniz dinleyenlerin transa girmiş olduğunu görürsünüz.
Ya da bir akvaryumdaki balıkları izlerken, denizi, akarsuyu izlerken vs. hep bir çeşit trans durumuna gireriz. Baştaki tanımlamayı hatırlarsak eğer, dikkatimizi bir noktaya yoğunlaştırdığımızda bilinç alanımız daralır bu da bir çeşit trans durumuna girmemizi sağlar.
Eğer bu çeşit durumlarla ilgili örnekler vermek isterseniz bu yazının altına yorum olarak yazabilirsiniz.
Şimdi transı oluşturan ikinci duruma bakalım.
‘Hipnozun Yapısı ve Transı Oluşturan Durumlar’ yazı dizisine hoş geldiniz. Tahmini 8 yazıdan oluşacak yazı dizisinin ilk yazısında trans ve hipnozdan bahsedeceğiz. Yazı dizisi boyunca faydalandığım kaynakları sizinle son yazıda paylaşacağım, keyfini çıkarın.
Trans nedir?
Trans nedir?
Olağan bilinç durumundan başka bir bilinç durumuna geçiş. Bu transı çok net bir şekilde açıklayan kavramdır. Bilimsel çevrelerde farklı bilinç halleri olarak da tanımlanır. (Altered States of Conciousness)
Madem transı olağan bilinç durumundan başka bir bilinç durumuna geçiş olarak tanımladık, o zaman transa neden olan durumlar demek yerine bizi başka bir bilinç durumuna geçiren durumlar nelerdir? de diyebiliriz. İşte bu yazı dizisinde transa neden olan unsurları inceleyeceğiz, fakat önce trans konusunda bir kaç bilgi daha edinelim.
İnsanlar bana ‘Ben hipnoz olabilir miyim, transa girebilir miyim? Bu gerçek mi?’ diye sorduklarında, trans zaten gündelik bir durumdur diyorum, zaten binlerce kez trans durumuna girip çıkıyoruz, bir hipnozcunun yaptığı bunu daha profesyonelce yapabilmektir.
Bilimsel çalışmalar, yaklaşık her 90 dakikada bir trans anları yaşadığımızı gösteriyor. Bu biyolojik ritmimizin bir parçasıdır ve günlük hayatımızın o yoğun koşuşturmasında bir kaç dakikalık dinlenme sağlamaktadır.
Müzik dinlerken, şarkı söylerken, puzzle yaparken, resim çizerken, enstruman çalarken, bir konu hakkında derinlemesine araştırma yaparken, akıcı bir roman okurken, akıcı bir filmi izlerken zaten hep trans konumuna giriyoruz. (Bu bilgi yukarıda bahsettiğim durumları zevk alarak yaptığımız durumlarda geçerlidir.)
Yani son olarak şunu anlamanızı isterim, trans gündelik bir durumdur, zaten sürekli transa girer ve çıkarız.
Transı anladıysak eğer bir sonraki yazıya hazırız demektir.
Transı Oluşturan Durumlar
Hipnoz: (Sözlük anlamıyla) Telkinle sağlanan yapay uyku hali, rahatlama ve gevşeme hali.
Hipnoz böyle tanımlanır ama bu tanım eksiktir. Kişinin illa uyuması ve gevşemesi değildir.
hipnoz. Ben size, “Bugün hasta görünüyorsun” dediğimde hipnozu başlatmış oluyorum. (Zihninizde bir resim oluşur ve siz bu resme istemsiz bir tepki verirsiniz.) Çünkü sizin odağınızı hasta olmaya çekiyorum. Eğer, “Yüzün sararmış, teyzemin de böyle başlamıştı sonra akşamleyin hastaneye kaldırdık” dersem hipnozu ilerletmiş olurum. Her söylediğim cümle hipnozu daha da derinleştirir ve akşam kendinizi hastanede bulabilirsiniz. (Söyleyen kişinin etkileme gücü ve nasıl söylediği çok önemlidir.) Tabii kendinizi de-hipnotize etmeyi bilirseniz işler değişir.
Milton Hyland Erickson yaygın olarak dünyanın en önde gelen hipnoz uygulayıcısı teorisyeni ve öğretmeni olarak bilinir. Modern medikal hipnozun babası olarak anılan tek isimdir. Amerikalılar onu “Bay hipnoz” (Mr. Hypnosis) olarak tanıdı (Secter, 1982).
Hipnozun saygı duyulan klinik bir araç haline gelmesinde en en büyük pay kendisindedir. Yalnızca Phonix?teki ofisinde 30.000 civarında hasta ile çalıştığı tahmin edilmektedir. Kendisi hakkında sadece Amerika?da 100 den fazla kitap yazılmıştır. Dünya çapında adını taşıyan 50 adet enstitü bulunmaktadır.
Bir Cümle ile Sinirsel Hipnotik Modelleme nedir?
(Neuro-Hypnotic Repatterning)
İnsanları kortikal sinir yapıları düzeyinde yeniden yapılandırmak için hipnotik süreci kullanan bir teknoloji
Kullandığınız kelimeler hayatınızı ne kadar etkileyebilir?
Çok, hem de çok. Bunu inceleyen psikolojinin bir alt alanı bile var. Adı ‘Dönüşümsel Dilbilgisi’, ‘Psikodilbilim’ de deniyor. Kuruculuğunu da Noam Chomsky yapıyor. (Ayrıca Edward Sapir ve Prof. Benjamin Lee Whorf‘da bu alanda araştırmalar yapmış ve hipotezleriyle bu alana katkıda bulunmuşlardır.)
Noam Chomsky özellikle herhangi bir durumu ifade etmek için kullanılan kelimenin psikolojik ve sinirsel durumda farklılıklar yarattığını gözlemlemiş. Sözgelimi şöyle dediğinizi varsayalım, ‘Olayların nasıl bu hale geldiğini anlayamadım’, bir başkası da aynı durumu şöyle açıklasın, ‘Mahvoldum’. Sizce ‘mahvoldum’ kelimesi ile ‘Olayların nasıl bu hale geldiğini anlayamadım’ size aynı durumumu yaşatır?
“Kelimeler, tecrübelerimizi dizdiğimiz ipliktir”
Aldous Huxley