(Albinoni’nin Adagio’sunu dinlerken aşağıdaki kelimeler döküldü… ve paylaştım.)
Gitme vakti gelmişti.
Ama daha pek çok güzel şeyi yaşamamıştık bile.
Fakat dünya o kadar da adil değildir. Ya da biz mi korkağız bilemiyorum?
Keşke yeni biri ile tanıştığımızda geçmişimizi de taşımasak yanımızda.
Her şey o zaman daha güzel olur.
Herkes doğasını anlayabilse ve kendini teslim edebilse? ve yapması gerekeni yapsa.
Fakat sosyal varlıklarız aynı zamanda. Başkaları ne der?
Onaylanma ihtiyacımız atacağımız adımlarda ‘başkalarının düşüncelerini’ çok önemsememizi sağlar.
Belki de karşındaki insanı o kadar sevmiyorsundur. Belki kendine aşıksındır.
Çünkü gerçekten sevdiğinde insan, korkusuz bir komutan gibi gemilerini yakabilir.
Eğer yakmaktan korkuyorsan gemilerini ve savaşa giderken hala geri dönmeyi düşünüyorsan ‘yenilgiye’ merhaba de.
Sen de haklısın, o kadar emek verdiğin gemileri yakmak kolay değil. Ama bir şeyleri kazanmak için bir şeyleri kaybetmeyi göze almadıkça, hayat sana istediğini vermez.
İsteğinin, duanın samimiyetini böyle sınar hayat.
Ve sen gerçekten kendini teslim ettiğinde, istediklerini verir sana.
Ama nafile artık tüm konuşmalar şimdi.
Çünkü gitme vakti geldi.
Belki bir sonraki dokunacağım hayat için hatırlamalıyım bunları.
Ve ne zaman olur bilmiyorum.
Şimdilik hoşçakal.
.
Utku Ertuğrul says:
“Keşke yeni biri ile tanıştığımızda geçmişimizi de taşımasak yanımızda..”
Cidden güzel yazmışsınız. Helal olsun.
20 Şubat 2014 — 04:17
Gülsüm says:
“Gitme vakti gelmişti.
Ama daha pek çok güzel şeyi yaşamamıştık bile.” bunu yaşamak hayatta büyük bir boşluğu beraberinde getiriyor. Ve aklıma Ahmet Hamdi Tanpınar’ın dizesi geldi : “kaybetmek için erken sevmek için çok geç” Güzel bir yazı olmuş.
21 Aralık 2014 — 23:02