Kalbin temizse hikayen mutlu biter!

Yazar: Hakan Mengüç (page 8 of 37)

Başarı için en önemli şartlardan biri destekleyici bir çevredir

Başarı için en önemli şartlardan biri destekleyici bir çevredir. Size köstek olan değil de, destek olan arkadaşlarınız olmalıdır.

Bazı zorlukları aşmış olabilirsiniz, üstesinden gelmiş olabilirsiniz ama sizi aşağı çeken insanlar varsa, bırakın ilerlemeyi, o noktada dahi kalmanız zorlaşacaktır. Çünkü enerjinizi alırlar. Motivasyonunuzu düşürürler.

Her zaman anlattığım bir konu var. Çevrenizde en sık görüştüğünüz 6 insan sizin hayatınızı şekillendiriyor, kaderinizi etkiliyor. Bizim kültürümüzde bir söz vardır; Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim. Bu kadar önemlidir arkadaşlarımız ve çevremiz.

Son olarak Mevlana’nın bu konudaki bir sözüyle bitirmek istiyorum; diyor ki, kiminle gezdiğinize, kiminle arkadaşlık ettiğinize dikkat edin. Çünkü bülbül güle karga, çöplüğe götürür.

hakan_menguc_video

Güzel bir hayat yaşamak için 3 öneri

Koskocaman bir dünya,

kısacık bir ömür.

Bu kısa ömrü güzel yaşamak için 3 öneri;

zaman_saat

 

AZALTIN :

Yediğiniz yemeği, yemeğinizin tuzunu…

Çayın şekerini, kullandığınız eşyaları…

Harcadığınız parayı, boşa geçen zamanı…

Gözyaşlarını, kafaya taktıklarınızı…

Kıyafetlerinizi, kuruntularınızı…

Bilgisayar başında harcadığınız süreyi…

Telefonla konuştuğunuz süreyi…

İnsanlardan beklentilerinizi, televizyon izlemeyi azaltın.

BIRAKIN :

Şikayet etmeyi, çekingenliği…

Rezil olma korkusunu, mazeret üretmeyi…

Başkaları için yaşamayı, yapamam düşüncesini…

Olumsuz düşünmeyi, olumsuz kelimeleri…

Surat asmayı, ön yargıyı…

Herkesi eleştirmeyi, herkesi düzeltmeyi çalışmaya bırakın.

ÇOĞALTIN :

Gülümsemeyi, sevmeyi…

Olumlu düşünmeyi, dua etmeyi…

Şükretmeyi, ayaklarınızın toprağa temasını…

Renkli giyinmeyi, sizi iyi hissettiren müzikleri…

İçtiğiniz su miktarını, çocuklarla geçirdiğiniz vakti…

Teşekkür etmeyi, selam vermeyi…

Özür dilemeyi, mazur görmeyi…

Alttan almayı, sevginizi hak edene vermeyi…

İstikrarınızı, hayal kurmayı…

Güzel söz söylemeyi, kitap okumayı çoğaltın.

Kuyumcunun hikayesi

Kuyumcu

kuyumcu-hikayesi

Vaktiyle bir bilge hoca, yıllarca yanında yetiştirdiği öğrencisinin seviyesini öğrenmek ister.

Onun eline çok parlak ve gizemli görüntüye sahip iri bir nesne verip: “Oğlum” der, “Bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç para verdiklerini sor, en sonra da kuyumcuya göster. Hiç kimseye satmadan sadece fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel bana bildir.

Öğrenci elindeki ile çevresindeki esnafı gezmeye başlar. İlk önce bir bakkal dükkanına girer ve “Şunu kaça alırsınız?” diye sorar . Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği nesneyi eline alır; evirir çevirir; sonra: “Buna bir tek lira veririm. Bizim çocuk oynasın” der.

İkinci olarak bir manifaturacıya gider. O da parlak bir taşa benzettiği nesneye ancak bir beş lira vermeye razı olur.

Üçüncü defa bir semerciye gidir: Semerci nesneye şöyle bir bakar, “Bu der “benim semerlere iyi süs olur. Bundan “kaş dediğimiz süslerden bir on lira veririm.”

En son olarak bir kuyumcuya gider. Kuyumcu öğrencinin elindekini görünce yerinden fırlar. “Bu kadar değerli bir pırlantayı, mücevheri nereden buldun?” diye hayretle bağırır ve hemen ilâve eder. “Buna kaç lira istiyorsun?” Öğrenci sorar: Siz ne veriyorsunuz?” “Ne istiyorsan veririm.” Öğrenci, “Hayır veremem.” diye taşı almak için uzanınca kuyumcu yalvarmaya başlar:
“Ne olur bunu bana satın. Dükkânımı, evimi, hatta arsalarımı vereyim.” Öğrenci emanet olduğunu, satmaya yetkili olmadığını, ancak fiyat öğrenmesini istediklerini anlatıncaya kadar bir hayli dil döker. Mücevheri alıp kuyumcudan çıkan öğrencinin kafası karma karışıktır.

Böylesi karışık düşünceler içinde geriye dönmeye başlar. Bir tarafta elindeki nesneye yüzünü buruşturarak 1 lira verip onu oyuncak olarak görenler, diğer tarafta da mücevher diye isimlendirip buna sahip olmak için her şeyini vermeye hazır olan ve hatta yalvaran kişiler..

Bilge hocasının yanına dönen öğrenci, büyük bir şaşkınlık içinde başından geçen macerasını anlatır.
Bilge sorar: “Bu karşılaştığın durumları izah edebilir misin?”
Öğrenci: “Çok şaşkınım efendim, ne diyeceğimi bilemiyorum, kafam karmakarışık” diye cevap verir.

Bilge hoca çok kısa cevap verir: “Bir şeyin kıymetini ancak onun değerini bileni anlar ve onun değeri bilenin yanında kıymetlidir.”
Her insanın hayatında varlığını ve değerini bilen, hisseden, fark eden kuyumcular mutlaka vardır.
Mesele kuyumcuyu bulmaktadır…

Bil ki domuzların önüne inciler serilmez
Mücevherden sarraflar anlar ancak, başkası bilmez.
Ne fark eder ki gözü körleşmiş insan için, elmas da bir cam da
Sana bakan bir kör ise, sakın kendini camdan sanma…
– Mevlana

Önyargı: Sen düşüncelerinin kölesi değil, sahibisin

Bazen fikirlerinizi de değiştirmelisiniz, çünkü siz onların kölesi değil, sahibisiniz.

Einstein Önyargıları yok etmek atom çekirdeğini parçalamaktan daha zor demişti. Bugün insanlık atom çekirdeğini parçaladı ama önyargılar konusunda hala bir adım atabilmiş değil.

En çok terzimi severim

terzi1

Bir bilgeye sormuşlar:

“Efendim, dünyada en çok kimi seversiniz?

“Terzimi severim,” diye cevap vermiş.

Soruyu soranlar şaşırmışlar:

“Aman üstad, dünyada sevecek o kadar çok kimse varken terzi de kim oluyor?

O da nereden çıktı? Neden terzi?”

Bilge, bu soruya da şöyle cevap vermiş:

“Dostlarım, evet ben terzimi severim. Çünkü ona her gittiğimde, benim ölçümü yeniden alır. Ama ötekiler öyle değildir.

Bir kez benim hakkımda karar verirler, ölünceye kadar da, beni hep aynı gözle görürler.

Fikirlerini körü körüne savunup değiştirmeyenler hiçbir şeyi değiştiremezler. Önyargılarından kurtulmayanlar hiçbir insanı anlayamazlar.

uzaklas

Hayaller duvarların içinden geçebilir,

Kilometrelerce uzağa ulaşabilir,

hızla yayılabilir

ve sonsuza kadar yaşayabilirler.

Geçemeyecekleri,

Ulaşamayacakları,

Ve yaşayamayacakları tek yer,

Ön yargılarla dolu beyinlerdir.

on-yargi_adam

Mesnevi neden dinle ile başlar?

ب (b)’nin sırrı nedir?

Mesnevi neden “dinle” diye başlar? Mesnevi’deki ب (b)’nin sırrı nedir? Hz. Ali neden “Ben ب (b)’nin altındaki noktayım.” demiştir. Tasavvuf erbapları neden bir parça hüzünü severler?

Mesnevi Farsça yazıldığı için orjinalinde, “Bişnev” diye başlar. Daha da ileriye gidersek,  ب (b) ile başlar.

Kur’an’da ب (b) ile başlar, yani besmele ile. Kur’an’daki bütün sureler -biri hariç- ب (b) ile başlar. B ile başlamayan sure Tevbe suresi de, “Beratün” diye başlar, yani ب (b) ile başlar.

Peki bu ب (b)’nin önemi nedir?

Hz Ali’ye atfedilen bir sözde denir ki; “Kainatın sırrı Kur’an’dadır. Kur’an’ın sırrı Fatiha’dadır. Fatiha’nın sırrı, Besmelededir, besmelenin sırrı, b harfindedir. Ben o ب (b) harfinin altındaki noktayım.”

Neyin yakıcı sesi ayrılıklardan mı bahseder?

Mesnevi şöyle başlar; Şu neyi bir can kulağı ile dinle, ayrılıklardan yakındığını anla!..

Peki bu ayrılık nedir? Neyin ayrılığıdır? Kamışlıktan kopan ney nasıl kamışlığa, yani vatanına dönme arzusu taşıyorsa, yaratıcıdan bir damla taşıyan insan da yaratıcısına dönme isteği taşır. Bu yüzden tasavvuf erbaplar her zaman bir parça hüzünlüdür.

“Hüzün ki, en çok yakışandır aşıklara. Yandık, yakıldık ama hüzünden yana asla yakınmadık.”

Şems

Neden bazı insanlar kulaklarını oynatabilir?

nedenkulak

Herkes kulağını oynatabilir mi?

Dışarıdan farkına varmak epey zor olsa da, kulaklarını oynatmayı becerebilen insanların, hepimizde var olan ama uzun zamandan beri kullanmadığımız kasları halen işler durumdadır.

Kulağı oynatmanı ne avantajı vardı?

Bu kaslar, hayvan avlarken etraftaki seslerin yerini hiç hata yapmadan tespit etmek zorunda olan Taş Devri’ndeki atalarımızın kulak kepçelerini her yöne çevirebilmelerini sağlıyordu. Bunu vahşi doğada yaşayan pek çok hayvanda da-geyiklerde, tavşanlarda- gözlemleyebiliriz.

Bu hayvanlar, olası bir tehlikeyi zamanında fark etmek ve mümkünse hemen oradan uzaklaşmak için kulaklarını sürekli oynatırlar. Biz insanlar uzun zamandır bu yetiye ihtiyaç duymuyoruz ama az sayıda insan kulaklarını hala birazcı oynatabiliyor.

Bilinçaltını Temiz Tutmanın 6 Yolu

1. Olumlu cümleler kurun!

Beynimiz olumsuzu algılamaz. Size “Kırmızı Ferrari araba düşünmeyin.” desem aklınıza hemen Kırmızı ferrari gelir. Aynı şekilde ben şişman olmak istemiyorum dediğinizde bilinçaltınız zihninize şişman halinizin görüntüsünü getirecek, bu da moralinizi bozacak. Eğer kendinizi motive etmek istiyorsanız, “Ben sağlıklı ve fit olacağım.” demelisiniz.

2. Sen düşünceden ibaretsin.

Dr. Masaru Emoto su üzerine yaptığı deneyde su moleküllerinin olumlu veya olumsuz düşünceden etkilendiği ispatladı. Pis suya söylenen güzel sözler suyu temizliyor, temiz suya söylenen kötü sözler de suyu kirletiyordu. (videoyu aşağıda izleyebilirsiniz.) Bedenimizin %70’i su. O yüzden her gün kendinize söylediğiniz sözler bedeninizi, bilinçaltımızı etkiliyor. Artık şikayet etmeyi, şikayet içeren sözcükleri kullanmaktan vazgeçmeliyiz, yoksa bilinçaltımız olumsuz sözcüklerle bir çöplüğe dönebilir. Mevlana’nın dediği gibi; “Kardeşim sen düşünceden ibaretsin. Gül düşünür gülistan olursun, diken düşünür dikenlik olursun.”

3. Bülbül güle, karga çöplüğe götürür.

Hayatın temel formülü; “Sen= Sana söylenenler + Senin Kendine Söylediklerin.” Yukarıda kendimize söylediğimiz sözlerin bizi nasıl etkilediğini görmüştük. Aynı zamanda çevremizdeki insanların da bize söylediği her şey bilinçaltımızı etkiliyor. Bilinçaltınızı daha temiz tutmak istiyorsanız çevrenizde moralinizi bozan ve enerjinizi düşüren insanlardan biran önce uzaklaşmalısınız. Mevlana’nın dediği gibi, “Kiminle arkadaşlık yaptığına dikkat et, çünkü bülbül güle, karga çöplüğe götürür.” 

4. Hayal Kurun

Research Quarterly’de yayınlanan çok ilginç bir araştırma var. Bu araştırmada basketbol oynayan öğrenciler üç guruba ayrılıyorlar. İlk gurup basketbol topunu fileye sokabilmek için 20 gün boyunca fiziksel antreman yapıyor. Ter döküyor. İkinci gurup hiçbir şey yapmıyor, yan gelip yatıyor. Üçüncü gurupsa 20 gün boyunca her gün zihinsel antreman yapıyor. Yani zihinlerinde hayali olarak topu tutuyorlar, paslaşıyorlar, çok güzel atışlar yapıyorlar, terlediklerini hissediyorlar, inanılmaz güzellikte bir maç çıkararak seyircinin alkış seslerini duyuyorlar, maç bitiminde gelen tebrikleri kabul ediyorlar. 20 günün sonunda her gün antreman yapan ilk gurubun performansında %24’lük bir artış oluyor. Yan gelip yatan ikinci gurupta, beklenilebileceği gibi, hiçbir değişiklik yok. Zihinsel antreman yapan üçüncü gurubun performansında da %23’lük bir artış oluyor. Dikkat edin! Topu ellerine bile değdirmeden hemen hemen ilk gurup kadar başarı sağlıyorlar. Yani bilinçaltı beş duyunun etkili bir şekilde kullanıldığı ve canlı hayallerin kullanıldığı bir senaryonun sürekli tekrarlanmasıyla, aslında henüz gerçekleşmemiş şeyleri gerçekmiş gibi kabul etmeye başlıyor ve beyne bu sinyali gönderiyor. Ne müthiş bir güç öyle değil mi? Sorunlarımızdan kurtulmak, bilinçaltını temizlemek için aynı yöntemi kullanabiliriz.

5. Duygularınızı söylemekten korkmayın.

Duygularımızı içimize attıkça biriktirir daha sonra da öfke sorunları yaşayabiliriz. Eğer biri bizi kırmışsa, canımızı sıkmışsa duygularımızı karşımızdaki insana, onu kırmadan söylemeliyiz. İfade edilmemiş her duygu bedende birikir ve bir süre sonra bize sorunlar çıkartmaya başlar. Bazen insanlar sadece dertlerini anlatınca bile iyileşebiliyorlar. Bunu unutmayın.

6. Meditasyon Yapın

Meditasyon yapmak demek illa belli sözler söylemek, belli sesleri tekrar etmek değildir. Gözlerinizi kapatıp, rahat bir şekilde uzanın ya da oturun. Özel hazırladığım ney meditasyon kaydını açın ve en azından 5 dakika hiçbir şey yapmadan bu şekilde durun. Emin olun ki zihniniz, bilinçaltınız bedeniniz dinlenecek. Denemeye değer değil mi?

İnsan ömrü nasıl uzuyor, bilim yaşlılığı yeniyor mu?

Transhümanizim ve insanın geleceği

50 sene önce 100 yaşını aşanların sayısı 2-3 binken 2016 itibari ile 350’bini geçmiş.

Eskiden 60 yaşına gelmiş biri yaşlı olarak gözükürken, dünya sağlık örgütü 2015 verileri ile yaşlılığın 73 yaşında başladığını açıkladı. Görünen o ki her geçen sene yaşlılık yaşı artacak.

  • Bebeklik (0-3 yaş)
  • Çocukluk (3-12 yaş)
  • Ergenlik (12-21 yaş)
  • Yetişkinlik (21-73 yaş)
  • Yaşlılık (73 yaş ve üzeri)

Yani insan ömrü giderek uzuyor. Bilimin ve tıbbın gelişmesi ile insanlık hastalıklara karşı sürekli yeni yöntemler keşfediyor. Şimdi bu yöntemlerden bazılarını inceleyelim;

 

Mikro Elektro-Mekanik Sistemler (MEMS)

mikrorobot_transhumanism

Parmağın üzerinde gördüğünüz küçük siyah noktalar mikro robotlar.

MEMS nanoteknolojinin biyolojiyle yürüttüğü işbirliği sayesinde insanın vücudunda seyahat edebilecek mikro robotlardan bahsedilmeye başlandı (Yandaki fotoğrafta). Bu robotlar enfeksiyon riski taşıyan mikropları, tümör hücrelerini vücudun içinden yok edecek ve beyin kanamasını ameliyata gerek kalmadan tedavi edebilecek.

Cambridge Profesörü Aubrey de Grey, TED konuşmasında on yıllar içinde insan ömrünün 200 hatta daha fazlaya uzatılabileceğinden bahsediyor.

Nanoteknoloji üretimi moleküler boyutlardaki robotlar, insan vücudu içinde gezinmeye başlandığında hücresel hasar içeriden onarılabileceği için zaten yaşlanmayı durdurmuş oluyoruz. Şu anda bile Cambridge Üniversitesi tarafından geliştirilmiş olup, hücrelerin içine sızabilecek kadar küçük olan bir nanorobot teknolojisi mevcut.

Gen Terapisi

Gen terapisinin ilk uygulaması 2016’nın başlarında yapıldı. Biyoteknoloji firması Bioviva’nın kurucusu Elizabeth Parrish, kendisini 20 yıl gençleştirecek olan uygulamayı deneyen ilk insan oldu. Yöntem, kromozomların uçlarında bulununan ve gen terapisikromozomun yapısını korumaktan sorumlu olan telomerleri hedef alıyor Telomerler hücrelerin her bölünmesinde biraz daha kısaldığı için yaşlanmaya sebep olmakta. Daha uzun bir telomer yapısına sahip olmak, daha yavaş yaşlanmak demek. Parrish, kendi firmasının ürettiği iki özel terapiyi denedi. İlki yaşa bağlı kas kütlesi azalmasını önlüyor, diğeriyse kök hücre tüketimini sınırlandırıp telomerlerin daha yavaş kısalmasını sağlıyor. Uygulama sonrasında elde edilen ilk veriler, Parrish’in telomerlerinin 20’li yaşlardaki uzunluğuna geri döndüğünü gösterdi.

Transhümanizim

Transhümanizm; insanların fiziksel ve bilişsel becerilerinin artırılması, yaşlanma ve hastalanma gibi durumların önlenmesi, bunlar için bilim ve teknolojiden faydalanılması gerektiğine inanan kişiler.

Eğer siz de transhümanizm üzerine çalışmak istiyorsanız, araştırmaları okumak ve etkinliklerden haberdar olmak istiyorsanız yeni kurulan Transhümanizm Türkiye grubuna katılabilirsiniz.

Avatar Beden

Uzun yaşam konusunda 2009 yılında yazdığım ilk yazı, psikoloji ve sağlıklı beslenme ile insan ömrünün nasıl uzatılacağı konusunda idi. Bu yazı bilim ve teknolojinin imkanları ile bedenimizdeki hastalıklarla nasıl mücadele edip yaşlanmayı uzatabileceğimiz üzerineydi. Üçüncü yazım ise avatarlar üzerine olacak. İnsan bilincinin robotlara aktarılması üzerine çalışan bilimadamları ve ülkelerden bahsedeceğim.

Ney ile 30 dakika meditasyon

hakanmengucyenicamiMeditasyon eskiden ülkemizde bir Hint geleneği olarak algılansa da, sanırım artık herkes meditasyonun zihnimizi dinlendirmek için bir egzersiz olduğu konusunda hem fikirdir. Hindistan ve Japonya’da daha popüler olması meditasyonu herhangi bir dinin parçası haline getirmez.

Ayrıca tasavvuf geleneğindeki tefekkür, halvet gibi kavramlar da meditasyonun daha ayrıntılı biçimlerini açıklamaktadır. Meditasyon uyguluyacılarının özel nefes teknikleri olduğu gibi sufi öğrencilerinin de haps-i nefes, Hu nefesi, Hayy nefesi gibi uyguladıkları özel nefes teknikleri vardı.

Ayrıca bir neyzen olarak şunu söylemeliyim ki, ney üflemek tam bir meditasyon. Dinleyen için ne kadar etkiliyse, üfleyen için bir o kadar daha etkili. Ayrıca Mevlevi geleneğinde dem üfleme, yani neyin kalın seslerini hiç melodi çalmadan düz bir şekilde üfleme çalışmaları vardır. Bunlar bir müzik aletinde daha başarılı olmak için değil, zihni dinlendirme ve nefsi terbiye yolunda uygulamalardır.

Zen meditasyonlarında (zazen) doğayı gözlemleyerek veya akan dereyi izleyerek yapılan meditasyon çalışmaları vardır. Aynı şekilde sufi ustaları da öğrencilerini sık sık doğaya çıkarır ve doğanın gözlemlenmesini ister. Özellikle Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin Mesnevi’sinde doğaya çok ayrıntılı bir yer verilmiş.

Su sesinin insanın zihnini rahatlattığını bildiğimiz gibi son 20 yılda yapılan çalışmalar ney sesinin de su kadar etkisi olduğu konusunda sağlam kanıtlar sunmuştur.

Aşağıda ney sesi, su sesi ve kuş sesleri ile yapabileceğiniz bir meditasyon müziği vardır. Kayıdı ben hazırladım, neyi de ben üfledim.

Meditasyon için ister uzanın, ister oturarak yapın ama mutlaka kendinize her gün meditasyon ve zihninizi dinlendirmek için zaman ayırın. İyi dinlemeler ve iyi dinlenmeler.

Sorularınız için bize iletişim sayfamızdan ulaşabilirsiniz.

Şemsi Tebrizi’den Sözler

Azeri Türkü olan Şems-i Tebriz’i Konya’ya geldiğinde Mevlana’nın hayatını değiştirmişti. 62 yaşında olan Mevlana Şems’ten sonra çok değişmişti. Tebriz ve Tahran’da Mevlana Terapi üzerine çalışmalar yaptığım hocam bana şöyle demişti; Şems’ten önce Mevlana bir denizdi, ondan bilgi alabilmek için denize dalmanız, inciyi, mercanı bulup çıkarmanız gerekirdi. Şems’ten sonra ise güneş oldu. Herkese ışığını yaydı. Mevlana’nın meşhur Mesnevi’si Şems’ten sonra yazılmıştır. Şems ile Mevlana’nın arasında ne gibi özel haller yaşandığını kimse bilmiyor ama Allah dostlarının yaygın kanısı, Şems’in Mevlana’ya ledün ilmini öğrettiği ve ikisinin de bu konuda geliştiği yönünde.

> Kır kalemin ucunu. Bundan sonraki yolculuğumuz aşk yolculuğudur. Aşkı kalem yazmaz ki kitaplarda bulasın.
> “Her şeyi senin için var ettim diyen Rabb’e, her şeyi senin için terk ettim” diyebilmektir AŞK.>
> Kalp midir insana sev diyen yoksa yalnızlık mıdır körükleyen? Sahi nedir sevmek; bir muma ateş olmak mı, yoksa yanan ateşe dokunmak mı?
> Hayatta her şey olabilirsin; fakat önemli olan hayatın içinde “insan” olabilmektir.
> Dürüstlük bir şehirdir, ben de o şehrin sultanıyım, Onda kendim yaşayayım, kendim öleyim, kendim korunayım…
> Ne diye böbürlenip büyükleniyorsun. Doğumun bir damla su, ölümün bir avuç toprak değil mi?
> Sevmeye layık olmayanı hatırlayarak değerli etme! Dönmek mi istiyor, bir şans daha verme. Unutma; sevgi yürekli olana yakışır.
> Otunu, suyunu bilmediğin gönüllerde koyun gütme! Yoksa ‘kaçıracağın keçilere’ çobanlık yapamazsın…
> Ey aşk! Seni senelerce yaban ellerde, hoyrat dillerde aradım. Oysa bendeymişsin bilememişim. Oyalanmışım. Kalakalmışım.
> Sanmayasın ki; aşk akıl işidir. Gül ki her gönlün mürşididir. Kimini kokusuyla şad eder. Kimini de dikeniyle irşat eder.
> Kalp ruha der ki: ben severim, âşık olurum; ama acısını nedense hep sen çekersin. Ruh da cevap verir: Sen yeter ki sev.
> Güzel bir gülü, güzel bir geceyi, güzel bir dostu herkes ister. Önemli olan gülü dikeniyle, geceyi gizemiyle, dostu tüm derdiyle sevebilmektir.
> Bir gül kadar güzel ol; ama dikeni kadar zalim olma. Birine öyle bir söz söyle ki, ya yaşat ya da öldür; ama asla yaralı bırakma.

> Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden bilebilirsin hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını.
> Hak yolunda ilerlemek yürek işidir, akıl işi değil… Kılavuzun daima yüreğin olsun, omzun üstündeki kafan değil. Nefsini bilenlerden ol; silenlerden değil…
> Diyorlar ki dost acı söyler? Acıyı söyleyene dost denilmez ki! Seni sevmeyen acı söyler dostun sana söyleyeceği acı dahi olsa senin canını acıtmayacak şekilde tatlı dille söyler.
> Şeriat der ki: Seninki senin, benimki benim. Tarikat der ki: Seninki senin, benimki de senin. Marifet der ki: Ne benimki var ne seninki. Hakikat der ki: Ne sen varsın, ne ben.
> Söylediklerimin hepsinden vazgeçtim, pişman oldum. Çünkü ne sözde www.orjinalsozler.com mana, ne de mana da söz kaldı.
> Mühim olan yükseklere çıkıp hayata tepeden bakmak değildir; mühim olan ne kadar yükselsen de her şeye eşit mesafeden bakabilmektir.
> Eğer Allah seni bana yazmışsa, benden kaçışın yok! Lakin kader seni benden almışsa, ağlamaya lüzum yok.
> Ey İnsan Kafdağı kadar yüksekte olsan da, kefene sığacak kadar küçüksün. Unutma; her şeyin bir hesabı var üzdüğün kadar üzülürsün.
> Aşık odur ki, Allah’tan aldığı aşk emanetini Allah’a verir. Aşk mezhebinde her şey yüce Aşk’a kurbandır.
> Kader; yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergâh bellidir. Ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse, ne hayatın hâkimisin, ne de hayat karşısında çaresiz.
> Ya tam açacaksın yüreğini, ya da hiç yeltenmeyeceksin! Grisi yoktur aşkın, ya siyahı, ya beyazı seçeceksin.
> Cehennem gibi olmalı, cehennemi bile yakıp yandıracak bir gönül istemeli… Ki o gönlün önüne iki yüz deniz çıksa, hepsini de yaksın, yandırsın. Onun tek bir dalgası bilindik denizlere taş çıkartsın.
> Gıybet etme sakın, bil ki dedikodu denilen şey mıknatıs gibi kötü enerji çeker. Kimsenin aleyhine konuşma, uzaktan atıp tutma, insanları kem dille yargılama, bil ki yanılırsın.
> Bildiklerini unut. Diyor dost. Gel al eline bir silgi, şu yeni başlayan güne bilgilerini silmekle başla
> Hayata tepeden bakarsan insanların sadece tepesini görürsün. Hayata daima insanlarla aynı mesafeden bak. O zaman insanların hem yüzünü, hem kalbini görürsün.
> Yaşarken anlayamadıkları değerleri, öldükten sonra anlamanın kimseye faydası yok. Sevdiğinizi dirileştirmenin yolu, hayatın tazeliğinde itiraf ve ifade etmektir.
> Sığ suları en hafif rüzgârlar bile coşturabiliyor. Derin denizleri ise ancak derin sevdalar. Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her şey susuyor. Anladım ki susan her şey derin ve heybetli.
> Bazen uzaklaşmak gerekir, yakınlaşmak için… “Bazen hatırlamak gerekir, hatırlanmak için… “Bazen ağlamak gerekir, açılmak için… “Bazen anmak gerekir, anılmak için… “Bazen de susmak gerekir, duymak için…
> Bir şey yap, güzel olsun. Çok mu zor? O vakit güzel bir şey söyle. Dilin mi dönmüyor? Öyleyse güzel bir şey gör veya güzel bir şey yaz. Beceremez misin? O zaman güzel bir şeye başla. Ama hep güzel şeyler olsun. Çünkü Her insan ölecek yaşta…
> Kuralların olsun, ama kurallarını başkalarını dışlamak yahut yargılamak için kullanma. Bilhassa putlardan uzak dur, dost Ve sakın kendi doğrularını putlaştırma! İnancın büyük olsun, ama inancınla büyüklük taslama!
> Hüzün ki en çok yakışandır âşıklara. Yandık, yakıldık; ama hüzünden yana asla yakınmadık. Ne de olsa biz mahzun bir Peygamberin ümmeti değil miyiz? Hüzün taze tutar aşk yarasını. Yaramdan da hoşum, yârimden de.
> Anladım ki: insanlar; susanı korkak. Görmezden geleni aptal, affetmeyi bileni çantada keklik sanıyorlar. Oysaki biz istediğimiz kadar hayatımızdalar… Göz yumduğumuz kadar dürüstler ve sustuğumuz kadar insanlar…

hakanmengucsamsunkitap