Kalbin temizse hikayen mutlu biter!

Yazar: Hakan Mengüç (page 7 of 37)

Sufi Koçluk Eğitimi

Yakında size sufi koçluk eğitimi ile ilgili ayrıntılı bilgi sunacağız. Sufi koçluk eğitimi programı, sufizm bilgeliğinin koçluk standartlarında sistemize edilmiş halidir.

Sertifikasyon süreci ve Milli Eğitim Bakanlığı onayı hakkında yakında bilgi verilecektir.

Program hakkındaki son gelişmeler için sitemizi veya sosyal medya hesaplarımızı takip edebilirsiniz.

هاکان منگوچ کیست؟

هاکان منگوچ متولد شهر بورسا در ترکیه است. او از سنین کودکی علاقه زیادی به موسیقی داشت و در سن ۱۵ سالگی نی و پیانو آموخت.  همسفر شدن او با نی او را با عرفان و فلسفه صوفیگری آشنا کرد.  در پی آن زبان عثمانی را آموخت و سالها بعد

در دیار شمس تبریزی دوره صوفیگری گذراند.

در سنین ۲۰ سالگی در دانشگاهها سمینار برگزار میکرد موضوع این سمینار ها عموما خودشناسی ضمیر ناخودآگاه توانایی      سخنرانی در جمع و انگیزش درونی بود. در پی همین سخنرانی هااز طرف دو دانشکده ارجیس در شهر کایسری و دانشکده بوزوک  در شهر یوزگات به عنوان بهترین سخنران سال انتخاب شد.

و همینطور در سنین ۲۰ سالگی دوره های نمایشنامه نویسی و داستان نویسی را گذراند. یکی از داستانهای وی در فستیوال تاتر نیلوفر اجرا شد. نوشته ها و نقل قول ها و موضوعات روزی که به آنها میپرداخت در شبکه های اجتماعی از طرف عده زیادی

مورد توجه قرار گرفت و طرفداران زیادی پیدا کرد.

در سال ۲۰۱۴به خاطر علاقه زیادی که به حیوانات و روانشناسی داشت به آفریقای شمالی رفت. درآنجا با شیر ها و ببرهای بنگال مدتی زندگی کرد و دوره ای در زمینه پرورش وتوانبخشی این حیوانات پشت سر گذاشت.

او به عنوان صوفی موزیسین نویسنده  و مشاوری که اطلاعات و تجربیات خودش را با دیگران به اشتراک میگذارد شناخته شده است.

فلسفه زندگی؛

فلسفه زندگی او بر اساس امیدوار بودن و امید را به اشتراک گذاشتن است. امیدوار بودن به معنای خوشبینی ساده لوحانه و یا نادیده گرفتن تراژدی های انسانی نیست. امید به جای برسی احتمالات و نشستن در خانه و نفرین کردن بدی ها انجام بهترین کاری هست که از دستت برمیاید. حتی یک نفر هم برای زنده نگه داشتن امید میتواند کافی باشد و آن یک نفر میتوانی تو باشی و بعد یکتوی دیگر و یکتوی دیگر  بعد بهماتبدیل میشود. برای همین بجای نفرین تاریکی روشن کردن شمع را فلسفه راه خود قرار داد و همانطور که از استادانش آموخت همیشه در پی به اشتراک گذاشتن نور شمع خود برای روشن کردن شمع راه زندگی انسانهای دیگر است.

به فرمایش مولانا؛

یک شمع با شعله ور کردن شمعی دیگر از نورش کاسته نمیشود بلکه به روشن شدن تاریکی اطراف بیشتر کمک خواهد کرد.    

        

Какво съм аз? – Аз съм Ней – Хакан Менгюч

” Историята на „ ней “

и тайната на съществуването.

Пътешествието към хармонията

на духа, взаимоотношенията,

на ума и тялото.”

Какво съм аз?

Аз съм Ней

Хакан Менгюч

Доброто ще ме открие

”Не слушай натрапчивия шум на другите, а слушай шепота на своето сърце”

Това е едно пътешествие.

 

Пътешествието на един, на пръв поглед, прост, а иначе вълшебен, дървен инструмент, подобен на флейта – наречен ней. Неят започва своя път от блатото на тръстиките, а по-късно открива своя дух, когато дъха на този, който свири на него, плъзва по тялото му и от него сътворява душа.

Това е пътешествието, в което цари магия и чрез дъха на твореца духът на ней узрява, превръщайки се в мелодия…

То е процес на узряване, чиито врати се отварят за теб, започват в теб и завършват в теб…

Тази книга е създадена, за да бъде твой пътеводител из твоята връзка, из твоето тяло, из твоя ум, из твоите победи и по пътя, из който ти се стремиш живота си да уравновесиш.

Нали се сещаш за вратите, които не успяваш да открехнеш дори, то тази книга се събра с тебе, докрай за да ти ги отвори.

Всъщност това знание, от което се нуждаеше все, точно по средата стоеше.

Великият творец непрекъснато с тебе говореше, но ти не го чуваше, защото главата ти от шум бучеше.

Винаги имаше кой да ти помогне, но ти не го взе в живота си, защото сърцето ти забрави да се довери.

Бягаше от всички перипетии, защото отдавна се отказа от потенциала в себе си, който в дълбок сън потопи.

Изгуби вярата, че всъщност всичко може да се осъществи.

За да победиш, за да успееш в пределите на живота си, ти тичаше безспир, да развиеш скорост за всичко – и пак не успя да стигнеш тяхното темпо, защото ти вече беше в плен на времето.

Толкова си бърз, толкова си зает, че тялото ти изпревари твоя дух.

Сега в тази книга ще се научиш да се спираш.

Когато уловиш бавното темпо, тялото ти ще изпита радостта от това да срещне духа.

Тук ще се научиш как истински да поемеш въздух.

Наново ще построиш и връзките си, и работата си, и печалбите си, и здравето си.

Каквото има, що си забравил, ще си спомниш.

Ще изградиш от себе си едно ново Аз.

Време е всичко, от което недоволстваш, да съзидаш наново.

Не се тревожи – всичко, от което се нуждаеш, и без това е вътре в теб!

Аз ще ти помогна единствено да го откриеш…

 

Çeviri için Kadrie Adem’e teşekkürler.

Замълчи, душице, замълчи – Хакан Менгюч

 

Замълчи, моя душице,

мълчи си докато силата ти

мъката ти надмогне.

Малко остана още

пролетта да си дойде.

Имай търпение, моя душице.

 

Знам, твоето сърце е като невидимите вълни,

насред морето бушуващи се…

 

Ако имаше друг изход,

освен да чакаш,

не бих те спрял.

Повярвай ми.

Но няма,

друг изход не остана…

 

Незабравяй, че и лекарството не действа без минути,

ни цветето преди отредения си миг цъфти…

 

Замълчи, моя душице, замълчи.

Докато зимата в пролет се обърне.

Докато нощта в ден се превърне.

Докато дългият път близките стъпки целуне.

Докато след мъката свежест към теб долитне.

 

И докато лицето със сълзи

от дългоочаквана прегръдка,

покорено завчас, се овлажни,

моля те, душице,

ти си замълчи.

 

Замълчи вярвайки,

че срещу мълчанията ти

ще се издигнат

песните най-благородни,

от мечтите възпявани!

 

Хакан Менгюч

Ben Ney’im

Ney’in hikayesiyle varoluşun gizemi… Ruhun, ilişkilerin, zihnin ve bedenin denge yolculuğu…

“Derdin kendindendir bilmiyorsun derman yine sendedir görmüyorsun koskoca âlem içine yerleştirilmiş, sen hala kendini küçük bir şey mi zannediyorsun?”

hz. ali

Vakti zamanında Avrupa’nın ünlü müzelerinden birinde dünyanın en pahalı elması sergileniyormuş. Gözünü elmasa dikenbir hırsız da aylardır bu taşı çalmanın yollarını arayıp durmuş. Soygunun her aşamasını iyice düşünmüş. İncelikli bir plan yapmış.

Sonunda soyguna çıkmaya karar vermiş ve gece olmasını beklemiş. Uygun saatte müzeye girmiş ve tam da planladığı gibikolayca elmasa ulaşıp çalmayı başarmış.

Bütün kapıları teker teker geçtikten sonra hiç hesaplama- dığı bir güvenlik görevlisi ile karşılaşmış. Adam kulakları sağır edercesine düdüğünü çalıp, diğer güvenlik görevlilerini uyar- mış. Bir panik havasıdır esmiş…

Çok geçmeden güvenlik görevlileri koşup gelmişler. Hırsız durup bekler mi? Koşarak olay yerinden kaçmış. Elinde elmas- la karanlık bir sokağa dalmış, bir de bakmış ki yerde evsiz bir dilenci yatmış, uyuyor.

Hırsız, elindeki elması dilencinin cebine atıp koşmaya de- vam etmiş. Köşeyi döndüğünde bir polisle yüz yüze gelmiş. Hırsızderhal silahına davranmış ama polis ondan daha hızlı çıkmış ve adamı vurmuş. Hırsız oracıkta ölmüş.

Sabah olunca dilenci uyanmış tabii. Eski paltosunda dün- yanın en pahalı elmasının durduğundan habersiz… Cebine bakmakaklına bile gelmemiş. Günler günleri, haftalar haftaları kovalamış ama dilenci cebinde bir hazine taşıdığını bilmeden avuç açıp dilenmeye ve sokaklarda titreyerek uyumaya devam etmiş. Yıllardır üzerinden çıkarmadığı paltosunun ceplerini her zamanki gibi bomboş zannediyormuş.

Aradan uzun zaman geçmiş… Sonunda bir gün dilenci de cebinde elmas taşıdığından habersiz ölüp gitmiş. Üzerindeki kıyafetler de kimsesizler mezarlığına atılmış. Hayatı boyunca dünyanın en pahalı elmaslarından biriyle yaşadığı halde ceple-rine bakmayı hiç akıl edememiş.

Unuttuğun Elması Hatırlatmak İçin Geldim

Hepimizin cebinde belki bir, belki iki, belki de daha fazla sayıda elmas var. O potansiyele sahibiz. Yapabilme ve olabilme becerisini taşıyoruz içimizde. Belki görmezden geliyor, belki de ceplerimizi karıştırmayı akıl edemiyoruz.

Ben sana elmas dolu ceplerini hatırlatmak için geldim. Unuttuğun ya da hiç tanışmadığın parçanı, seninle tanıştırmak için varım.

Sana dengeyi anlatmaya geldim.

Çünkü bu benim hocalarıma verdiğim sözüm…

Sana hocalarımdan öğrendiklerimi ve kendi deneyimlerimi anlatmama izin ver.

Sufi İyilik Hareketi

sufi_iyilik_hareketi

 

Sufi İyilik Hareketi Nedir?

Sufi İyilik Hareketi, sufizmin barış, kardeşlik, hoşgörü mesajlarının tüm dünyaya gönüllü olarak yayılmasını arzu eder.

 

 

Sufi Nefesi

(Not: Nefes alma organımız burundur, sağlıklı nefes alma burundan gerçekleşir. Bu teknik bir istisnadır ve nadir zamanlarda uygulanır.)

Sufi nefesi nedir?

Sufizm’de birbirinden farklı birçok nefes tekniği var. Bugün size bu nefes tekniklerinden birini ve ne işe yaradığını anlatmak istiyorum.

Hani kültürümüzde bir söz var, “Hayy’dan geldik Hu’ya gidiyoruz.” Bunun ne anlama geldiğini hiç düşündünüz mü? Biz doğduğumuzda yani anne karnından dünya ilk çıktığımızda derin bir nefes alırız ve ölüm anında da son nefesi veririz. Nefesi derin bir şekilde hayy diye alırız ve verdiğimiz son nefes de hu gibidir. Bu yüzden Hayy’dan geldik Hu’ya gidiyoruz derler.

Bu yaşam süresi içerisinde bizi hayatta tutan en önemli madde havadır. Aldığımız nefes kadar varız, aldığımız nefesin kalitesi hayatımızı etkiliyor. 30-40 gün yemeksiz yaşayabiliyoruz, birkaç gün susuz. Ama sadece birkaç dakika nefessiz. Bu yüzden nefes hem bedensel hem de ruhsal olarak tüm kültürlerde çok önemli bir yere sahiptir.

Bugün yapılan birçok araştırma doğru nefes almanın fiziksel ve ruhsal hastalıklara iyi geldiğini söylüyor. 1931 yılında Nobel Tıp Ödülünü kazanan Otto Warburg, kanserli hücrelerin yüksek oksijenli ortamlarda yaşayamadığını keşfetmişti. Derin nefes için hastalanmayı beklemeyin. Sağlıklı hücreleriniz olduğu için şükredin, teşekkür edin.

Nefes tekniğimize geri dönelim. Hayy ve Hu nefesi. Peki sufiler bunu hangi çalışmalarda kullanırlar. Öncelikle sufi meditasyonu diye bir kavramdan bahsetmek istiyorum. Meditasyon deyince herkesin aklında Hint kültürü, çok tanrılı dinler geliyor. Halbuki meditasyon genel bir isimdir, anlamı yoğunlaşma demektir. Hint meditasyonu da vardır, budist meditasyon da vardır, sufi meditasyon da vardır. Peki sufi meditasyonları nelerdir, en çok bilinenleri murakebe, zikir, dua ve rabıtadır.

Tabii bunların zaman içinde suistimal edilenleri de olmuştur ama birkaç doktor kötü diye bütün doktorları kötü saymamız ne kadar haksızlık olursa, yolundan çıkmış birkaç tarikat ve cemaatin yaptıkları da bütün sufilere mal edilmemeli.

Biz nefes tekniğimize geri dönelim. Sufiler bu nefes tekniğini yani Hayy ve Hu nefes tekniğini hem ruhsal gelişimlerinde, hem de zaman zaman endişelerini gidermek, rahatlamak ve sakinleşmek için kullanmışlar. Hayy Hu nefesinde, ağzımızdan Hayy diye nefes alırken olabildiğince oksijen çekeceğiz içimize, nefesimizi vermeden önce içimizde birkaç saniye tutacağız ve sonra Hu diye vereceğiz.

Biraz önce demiştim ki, sufiler aynı zamanda endişeleri gidermek, sakinleşmek için de bu nefesi kullanıyorlar. Bugün yapılan araştırmalar gösteriyor ki, sinirlendiğimizde, kızdığımızda, endişelendiğimizde beynimiz gerçekten fiziksel olarak ısınıyor.

Aynı bilgisayarda çok fazla işlem yaptığımızda bilgisayarın ısınması gibi. Peki bilgisayar çok fazla ısındığında, kendisini nasıl soğutuyor? Fan açarak değil mi? Peki biz beynimizi nasıl soğutacağız, aynı şekilde derin nefeslerle. Neden esnediğimizi hiç düşündünüz mü? Esnediğimizde ağzımızı bayağı açıp, içimize bol oksijen çekiyoruz. New York Üniversitesi’nden Andrew Gallup yeni bir teori geliştirdi. Gallup’a göre esneme yoluyla aslında beynimizi aşırı ısınmaktan koruyoruz. Çenenin şiddetle açılması kanın kafatasında dolaşımını sağlayarak aşırı ısıyı dağıtıyor, esneme sırasında alınan derin nefesle sinüs boşluklarına dolan hava ise beyni serinletiyor.

İşte gördüğünüz gibi, yüzyıllardan beri uygulanan tekniklerin bugün bazı bilimsel karşılıklarını görmeye başlıyoruz. Siz de bu tekniği evinizde deneyebilirsiniz. Fakat önemli bir hastalığınız varsa veya denediğinizde bir rahatsızlık oluşursa mutlaka doktorunuza danışın.

Hakan Mengüç Kitapları

Mutlu bir ilişkinin sırları

Kadınlar anlaşılmak için değil, yaşanmak için vardırlar. Eğer yaşanacak bir kadın bulduysanız, anlamak için vakit kaybetmeyin. Tabi bu sözden kadınlar anlaşılmazdır diye bir düşünce çıkmasın, belki biz erkeklerin kafası bu konuda iyi çalışmıyordur. Zaten birbirimizi her konuda anlamalıyız diye bir zorunluluk yok. Birbirimize saygı duyalım yeter. Her konuda birbirimizle aynı düşünmek zorunda değiliz. Bir ilişki de bir elmanın yarısı olmayalım. Ya da birbirimizi karıştırıp çorba olmayalım. İki ayrı çiçek olalım, birlikte buket olalım.

Karşımızdakini olduğu gibi kabul edelim, onu değiştirmeye çalışmayalım. Ya da kabul etmeyelim ama başkasını değiştirmeye çalışmak sizi yorar ve yıllar geçer sonra farkedersiniz ki boşa kürek çekmişsiniz bir de zamanınızdan olmuşsunuz.

O yüzden bir insanı değiştirebilir miyim diye çıkma yola., ben bunun huyuna katlanabilir miyim diye düşün. Evet belki katlanmak güzel bir söz değil ama bizi birazcık gerçeklerle yüzleştiriyor. İnsanlar değişmez demiyorum. Şahsen ben çok değiştim ve danışmanlık çalışmalarımda birçok insanın değişmesine de yardımcı oldum. Ama şunu da unutmamlıyız ki insanlar gerçekten kendileri isterse değişir. Bir başkası onları değiştirmeye çalışırsa bazen bu durum ters teper.

Başkalarını değiştirmeye çalışarak hem kendinizi gereksiz yorarsınız hem de yıllarınızı boşa harcarsınız. Yapabileceğiniz en iyi şey kendinizi değiştirmek. Senin gönlün değişirse, dünya değişir. Sen kendin değişirsen, yaydığın enerji çevreni de değiştirmeye başlayacak. Bu dediğime gerçekten inanın. Ben buna yüzlerce kez şahit oldum. Sadece niyet et ve yoluna devam et. Kader niyete aşıktır, çektiğin zahmet bir gün rahmet olur derler.

Bu yüzden zor bir zamanda bile olsan sabret. Sabretmek öylece oturup beklemk değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır, dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü hayal edebilmektir. O yüzden niyetiniz ve sabrınız varsa yol sizin için açılacaktır. Yola kendinizi bırakın ve şemsi tebrizinin bu sözünü yol boyunca hiç unutmayın: Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir, sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün, gerisi zaten kendiliğinden gelir.

Hoşçakalın. Kendinize iyi bakın.

Fedakar kadınların ortak özellikleri

https://www.youtube.com/watch?v=ofQrk_FU1LM&t=148s

Nasıl Vazgeçilmez Kadın Olunur?

https://www.youtube.com/watch?v=yBaBj6W71E0&t=5s

8 Dakikada Erkekleri Tanıyın!

https://www.youtube.com/watch?v=0c7o00kOees&t=255s

Asıl Eksiklik Çareyi Başka Birisinde Aramaktır!

https://www.youtube.com/watch?v=4ZFue-USd3k&t=2s

Anda Yaşamanın Yolu!

Vazgeçilmez Kadın Olmanın 9 Sırrı

Not: Hakan Mengüç’ün ilişkiler, kadın erkek ilişkilerinde küçük sırlar, kadınları anlamak, erkekleri çözmek, hayatı mutlu yaşamak, huzurun ipuçları konusundaki videolarını www.youtube.com/hakanmenguc kanalından izleyebilirsiniz.

Sufi’lerin Hayat Kaideleri

Merhaba ben Hakan Mengüç, sizlerle sufilerin hayat kaidelerinden bir kısmını paylaşacağım.

Her ne kadar sufiler kelimelere itibar etmese de, dinlemeye çok önemserler. Bu yüzden Mevlana’nın mesnevisi, bişnev in ney yani dinle diye başlar. Olmanın yolu, bilmeden geçer. Bilme ise dinlemeyle başlar. Dinlemeyenler öğrenemezler, öğrenemeyenler bilemezler, bilemeyenlerse olamazlar. O yüzden sufiler için sohbet çok önemlidir.

Sufilerin hayat kaidelerinden bazıları;

Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazır mıyım? diye sormak için hiçbir zaman geç değil. Kaç yaşında olursan ol, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün. Tek bir gün bile öncekiyle aynı olmasın.
Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.

Aşk bir seferdir. Bu sefere çıkan her her yolcu, istese de istemese de tepeden tırnağa değişir. Bu yollara dalıp da değişmeyen yoktur.

Bu yolda ilerlemek yürek işidir, akıl işi değil. Kılavuzun daima yüreğin olsun, omzunuzun üstünde ki kafan değil. Nefsini bilenlerden ol, silenlerden değil

Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. Bazen bir kapının kapanması, daha hayırlı başka bir kapının açılmasına vesile olur. Şükret! istediğini elde edince şükretmek kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir.

Sabret. Lakin bil ki: sabretmek, öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir.

Tek tek her birimiz tamamlanmamış birer sanat eseriyiz. Yaşadığımız her hadise, atlattığımız her badire eksikliklerimizi gidermemiz için tasarlanmıştır.”

Acılardan, sancılardan, zorluklardan kaçma. Ebe bilir ki sancı çekilmeden doğum olmaz, ana rahminden bebeğe yol açılmaz. Bu yolculukta senden yepyeni ve taptaze bir “sen” zuhur edebilmesi için zorluklara, sancılara hazır olman gerekir.

Ne yöne gidersen git, doğu,batı,kuzey ya da güney- çıktığın her yolculuğu içine doğru bir seyahat olarak düşün! Kendi içine yolculuk eden kişi, sonunda arzı dolaşır.

Başkalarından saygı, ilgi ya da sevgi bekliyorsan, önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken mi yolladı sevin. Yakında gül yollayacak demektir.

Hayatını içinde yemek pişen koca bir kazan olarak düşün. Yaptığın, hissettin, söylediğin her şey bu kazana malzeme olarak giriyor. Öyleyse bu aşa ne kattığını kendine sorman gerek. Kırgınlıklar, kızgınlıklar, kaygı ve endişeler mi? Yoksa aşk, inanç, huzur ve ahenk mi?”

Kazana atabileceğin tek bir malzeme bile o yemeğe zehredebilir. Kimi için para pul, kimi için şan şöhret, kimine kıdem itibar, kimi için kadın, kimi için erkektir tuzak. İnsan neye fazlaca kıymet veriyorsa şu dünyada, evvela ondan kurtulması şart bu yollarda. Bağımlı olduğun her şeyi seni bağlar, ilerlemene izin vermez.

Hayatın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayatın sana
rağmen değil, seninle beraber aksın. “Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir”
diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatının altının üstünden daha iyi
olmayacağını?

Hatta bazen de sınavın sevdiklerin olabilir. İnsan sevdiklerinin iyiliğini istediği için onlara müdahale etmeden duramıyor ama bunun bir faydasını görmüyor aslında. Kendi adıma ben, ancak başkalarına müdahale etmeyi bırakıp, “tevekkül” ettiğim zaman rahat ettim.
Pek çok insan için tevekkül, pasif kalmak demek; hâlbuki tam tersine. Tevekkül,
kabulün ve uyumun getirdiği bir huzur halidir. Edilgen değil, etkendir. Kâinatta
değiştiremeyeceğimiz, tam anlamıyla vakıf olmayacağımız haller vardır. Bu haller
dâhil, tüm var oluşa aşkla yaklaşmak mümkündür.

Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken, sen HİÇ ol.
Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği tutan
dışındaki biçim değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil,
hiçlik bilincidir. Sen düşüncelerin değilsin, sen korkuların değilsin, kaygıların değilsin. Sen muhteşem özsün, huzursun, akışsın. Bunun farkına var.

Madem ki insan eşref-i mahlukattır, yani varlıkların en şereflisi, mademki insan yaradanın özünü içinde taşır. Madem ki ondan ayrı değildir o yüzden buna yakışır soylulukta hareket etmelidir. İnsan yoksul düşse, iftiraya uğrasa, hapse girse, hatta esir olsa bile, gene de başı dik, gözü pek, gönlü emin bir halife gibi davranmaktan vazgeçmemelidir.

Gönül yolculuğundasın bunu unutma! Yolun nereye varacağını da düşünme. Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.

Bu bilgiler Elif Şafak’ın “Gönlü geniş ve ruhu gezgin Sufi meşreplilerin 40 kuralı”n alınmıştır.

Özgüvenli Kadının Özellikleri

1- Hatalarını hemen affetmeyin. Her hatanın bir bedeli olduğunu bilmeli.
2- Hayır demeyi öğrenenin. Her şeye evet dediğinizde aslında kendinize hayır diyorsunuz.
3- Kendini vazgeçilmez sanmamalı. Eğer birine vazgeçilmez olduğunu hissettirirseniz ilk vazgeçeceği kişi siz olursunuz.
4- Arkadaş çevrenizi genişletin. Yalnızlaşmayın. Arkadaşlarınıza da vakit ayırın.
5- Kişisel bakımınızı eksik etmeyin. Onun için değil kendiniz için güzelleşin.
6- Hobilerinizden vazgeçmeyin.
7- Kendinize özel zamanlar ayırın. Ona bakıma muhtaç biri gibi davranmayın.
8- Hayatınızın her alanına müdahele etmesine izin vermeyin.
9- Özgüveniniz tam olsun.

Sufinin Hikayesi | Hakan Mengüç

Çok hızlı gitmiyor muyuz?

Zaman aslında o kadar da hızlı geçmiyor, biz hızlı gidiyoruz, çok aceleciyiz.

Zamanın birinde bir sufi yoldan geçen atlı bir adamı durdurmuş, eğer yolunun üzerindeyse beni filan şehre götürür müsün demiş. Adam kabul etmiş ve sufiyi alıp atı dörtnala koştururak yola koyulmuş. Bir süre yol aldıktan sonra sufi, biraz dinlenebilir miyiz demiş. Adam neden dinlenmek istediğini anlamamış ama yine de sufinin dediğini yapıp durmuş. Sufi oturup gözlerini kapatmış. Kısa bir süre meditasyon yapar bir halde oturduktan sonra gözlerini açmış ve şimdi devam edebiliriz demiş. Tekrar ata binip yola devam etmişler. Nihayet sufinin gitmek istediği şehre vardıklarında adam merakını daha fazla gizleyememiş ve neden orada durmak istediğini ve gözlerini kapayıp orada oturduğunu sormuş. Sufi de, o kadar hızlı gittik ki, ruhlarımız geride kaldı, onu bekledim demiş.

Bugünkü durumumuzu ne kadar da güzel anlatıyor değil mi? Çok hızlı gidiyor, ruhumuzun farkına bile varamıyoruz.