Kalbin temizse hikayen mutlu biter!

Yazar: Hakan Mengüç (page 3 of 36)

Hakan Mengüç Kıbrıs Ziyareti

Dünya çapında ses getirecek bir projenin temellerini attığımız Kıbrıs ziyaretimizde, KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar, Meclis Başkanı Sayın Zorlu Töre ve Turizm Bakanı Sayın Fikri Ataoğlu ile görüşmeler gerçekleştirdik. Ayrıca Girne Amerikan Üniversitesi ve Mindfulness Akademi ile Bellapalis Manastırı’nda “Sufi Müzik Gecesi” Camelot Beach’de “Sabah Meditasyonu” ve değerli eğitmenlerimizle sufi etkinlikler düzenledik. Bu büyük projede bize gönülden destek veren Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Meclis Başkanı, Sayın Turizm Bakanı ve KKTC Milletvekili, Girne Amerikan Üniversitesi Kurucu Rektörü ve her daim yol arkadaşımız Sayın Serhat Akpınar’a şahsım ve ekibim adına teşekkür ederim.

What is Sufism?

Sufi Academy’s Mission

The Sufi Academy’s mission is to spread teachings on peace, love, oneness and unity all over the world.

At the Sufi Academy, we organize seminars and online certification trainings in Sufism teachings and also offer retreats in many countries.

What is Sufism?

Let’s explore what Sufism is…Sufism is the philosophy of being a good human being. As you may know, the most recognized Sufi is the famous poet Rumi whose poems are used by many writers and have inspired many spiritual teachings.

Sufism might best be explained by his saying “You can be anything in life, but the important thing is, to be a good human” He reminds us that being a good human being is more important than your positions and titles. Being a human means accepting and loving all people equally, regardless of race, color, religion, gender, sexual orientation or language, The Sufis say: “The Creator does not care for the outer form, instead cares for the love within your love.” 

Sufism is the path of love

Sufism is the path of love. Sufism is about love and the heart.  There are so many ways to reach the Creator such as prayers, rituals, nature, meditations and so on and so forth. Sufism offers us the most profound way: a direct connection to the Creator through love.

The core of Sufism is oneness

The core of Sufism is oneness. I believe in the Oneness of Being. We are all part of this great, mysterious and outpouring of love that we call creation. The famous Sufi says “You are not a drop in the ocean; you are the entire ocean in a drop.” 

“You are not a drop in the ocean;

you are the entire ocean in a drop.” 

Everything in creation is an expression of incredible love. Sometimes, we can see this visibly through the nature. Sometimes it’s in poverty and in suffering, where it’s less visible. The Sufis say; “The wound is the place where the light enters you.”

“The wound is the place where the light enters you.”

Last but not least, the Sufis say “Your task is not to seek for love, but merely to seek and find all the barriers within yourself that you have built against it.”

“Your task is not to seek for love, but merely to seek and find all the barriers within yourself that you have built against it.”

You can contact us via whatsapp: +905301534385

Her Şey Üstüne Geldiğinde Orası Kaderinin Değişeceği Yerdir

HER ŞEY ÜSTÜNE GELİP SENİ DAYANAMAYAĞIN BİR NOKTAYA GETİRDİĞİNDE SAKIN VAZGEÇME. ÇÜNKÜ ORASI KADERİNİN DEĞİŞECEĞİ YERDİR

hakan mengüç kamp

Bazen her şey üstüne gelir biliyorum. Dayanamayacağını düşünürsün bir noktadan sonra. Sanki artık son kertedir orası. Tüm varlığınla her şeyden vazgeçmeye hazırsındır artık. Ne umut kalmıştır geriye ne de heves…

Bir yudum su içmeye takatin yok gibi gelir. Dünya sanki sana karşıdır. Bir solukluk refahı bile çok görmüştür. Dert üstüne dert binmiştir. Ne yana baksan dört duvar. Güneş sadece seni aydınlatmıyor. Küsersin hayata… Gücenirsin onca emeğe, iyi niyete ve sevgiye rağmen seni yarı yolda bırakan kaderine. Yüzüne gülmeyen talihine…

Karanlıktır etrafın. Bir adım ötesini bile göremez hale gelmişsindir.  El yordamıyla düşe kalka yürümeye devam etmek istemiyorsundur artık. “Bunu hak etmedim” diyorsundur kendine sürekli…

“Ben bunu hak etmedim.” 

Karanlıkta bir sağanak başlar… dünyanın bütün dertleri toplanıp üzerine yağar adeta ve sen zaten bir kaşık suda boğulmaya razısındır ki zaten. Çabasız, eylemsiz, ümitsiz öylece beklersin. 

Orası sondur senin için. 

Son!

Oysa hatırlasan keşke renkli gökkuşağı sağanak yağmurlardan sonra belirir gökyüzünde. Hatırlasan keşke günün en karanlık saati şafağa en yakın vakittir, güneş kapıda seni beklemektedir. 

İnsanoğlunun en iyi bildiği halde sürekli unuttuğu değişmez kaidelerden biridir bu. 

Gecenin en karanlık saati güneşe en yakın olduğu vakittir. 

Aydınlık artık bir an meselesidir. Ufukta sapsarı bir umut, koyu karanlığı orta yerinden kesip haşmetle yükselmektedir.   

Ve aydınlık neden kutsaldır o an bilir misin? 

Çünkü gece fazlasıyla uzun ve karanlık geçmiştir. 

Şükür neden kıymetlidir o an bilir misin? 

Gözlerin görebildiği halde kör yaşamayı tecrübe ettiğin içindir. 

İnsan en çok ıstırabından şikâyet eder ama bütün mutluluğunu da ıstırabına borçlu olduğunu bilir. Kazanmayı öğrenir kaybettiği için, sevmeyi öğrenir yalnız kaldığı için, omuz vermeyi öğrenir çelmeyle devrildiği için, bağışlamayı öğrenir yorulduğu için, sadakati öğrenir terk edildiği için…

Kahramanlığı hep dışarıda arar insan. Başkalarının hikayelerini dinler, başkalarının zaferlerini izler, başkalarının kahramanlığına hayranlık duyar.  Dışarıya odaklı olduğundan kendi kahramanlık hikayesini ıskalar. 

Kim gibi olmak isterdin belki birçok isim sıralardın. 

“Neden?” Diye sorsam. 

Takdir ederek ve onaylayarak anlatmaya başlardın bana hepsinin zorlu hayat hikayelerini. Yokluktan gelmiştir, kimse ona inanmamıştır ama o inat etmiştir, küçük yaşta yalnız kalmıştır ama hiç pes etmemiştir, çok yeteneklidir, kendini geliştirmek için gece gündüz çalışmıştır, çok düşmüştür ama her defasında ayağa kalkmıştır, haksızlığa uğramıştır ama dönmemiştir yolundan, ihanete uğramıştır ama inandığı şey uğruna verdiği mücadeleye sadık kalmıştır. Ve sonunda senin hikayesine hayran olduğun kahramana dönüşmüştür. 

Şimdi durup bir de kendine bak lütfen. 

Sen hiç mi başarmadın imkansızı? Yapamazsın dedikleri halde yapabildiğin hiçbir şey olmadı mı yani? Tırmanmazsın dedikleri ağaca tırmanmadın mı, sevemezsin dedikleri insanı herkesten çok sevmedin mi, yanarsın dedikleri halde küllerinden doğmadın mı? Hiç mi ihanete uğramadın hiç mi terk edilmedin, hiç mi dışlanmadın, hiç mi yalnız bırakılmadın? Yine de her defasında devam etmedin mi yola? Hiç mi affetmedin kimseyi, hiç mi kucak açmadın mı sana muhtaç kalana? Karnını doyurmadın mı bir sokak kedisinin, Pazar çantasını taşımadın mı bir komşunun, evine bırakmadın mı mahalleden bir arkadaşı, hesabını ödemedin mi işsiz kalan dostunun, hakkını helal etmedin mi vefasızlık eden sevgiliye? 

Bu bir başkasının hikayesi olsaydı eminim hayran olurdun? Ama bu sensin ve kendi hikayene hayranlık duymaktan imtina ediyorsun. Bunlar seni sanki daha az kahraman yaparmış gibi düşünüyor, kendi yürek gücüne, iradene, yeteneklerine ve yaşam sevincine çelme takıyorsun, haksızlık ediyorsun. 

Hayat bir tek seni sevmiyormuş gibi davranmaktan vaz geç artık. Hiçbir şey sana karşı değil… Hiçbir şey sana rağmen değil… Her şey seninle var ve her anın içinde bir anlam gizli…

Bir sufi öğrencisine ustalarının öğretmeye çalıştığı en değerli gönül terbiyesi nedir bilir misin? 

İyi ile kötü arasındaki sınırları kaldırabilmesi… 

İyi tek başına yoktur. Kötü de tek başına yoktur. Bir şey sadece iyi olamaz, sadece kötü de olamaz. Aynı anda hem iyi hem kötüdür. Aynı anda hepsidir ve birdir. 

Olana nereden baktığındır fark yaratan. 

Olanı ne şekilde kabullenip benimsediğindir sonucu değiştiren. 

Sen “Paramı kaybettiğim için battım” dersin. 

Öteki “Paramı kaybettiğim için kazanmayı öğrendim” der. 

Sen “İyi bir ailem olmadığı için başaramadım” dersin. 

Öteki “İyi bir ailem olmadığı için başardım” der. 

Sen “Hep sırtımdan vurulduğum için kimseye güvenmiyorum” dersin. 

Öteki “Hep sırtımdan vurulduğum için kime güvenileceğini öğrendim” der. 

Başımıza gelen her şey durumdur, sonuç değil… Sonucu belirleyen şey durumu ne şekilde ve nasıl algılayıp benimsemeyi tercih ettiğimizdir. 

Mevlana’nın da işaret ettiği şey tam da budur. 

Bazen yorucu ve yıkıcı olabilir senin için. Ama unutma ki hiçbir şey sadece yorucu ve yıkıcı olamaz. Pes ettiğinde madalyonun diğer yüzünü görme şansın yok. Ama hayata şans verdiğinde kaderin de değişmesine izin vermiş olursun. Madalyonun diğer yüzünü yaşamayı da hak ediyorsun çünkü… İyi ya da kötü değil, doğru ya da yanlış değil… Hayat sana sunulmuş bir madalyon ve istesen de istemesen de her şeyin görünmeyen bir yüzü daha var. Yapman gereken tek şey hayata bir şans daha verip madalyonun hak ettiğin diğer yüzünü de yaşamak… 

Çok sevdiğim bir hikâye var… Ne vakit “hayat benden yana değil” diye düşünsem aklıma gelir ve madalyonun bir yüzü daha olduğunu hatırlatır bana. 

İzin verirsen anlatayım; 

Ayaza kesmiş buz gibi bir Aralık sabahıydı. Koydaki balıkçı tekneleri “vira” deyip denize açıldılar yine de. Ancak öğleden sonra öyle büyük bir fırtına koptu ki akşam olduğunda bile hiçbir tekne geri dönmemişti hala.

Kimseleri uyku tutmadı o gece… Sevdiklerinin geri dönmesi için ne yapacağını bilemeyen anneler, eşler, sevgililer ve çocuklar limanda bir aşağı bir yukarı volta atıp ellerini kalplerinde dualar ettiler, gözyaşı döktüler. Bütün bu çaresizliğin ortasında limana yakın kulübelerden birinde yangın çıkmasın mı? Kasabanın erkekleri denizde olduğu için yazık ki yangını kontrol altına alıp söndürmek mümkün olmadı. Kulübe herkesin gözü önünde kül oluverdi. 

Sabah olduğunda uykusuz ve yorgundu herkes… Gözler büyük bir umutla ufka dönüktü hala… Bir ara bir balıkçı teknesi belirdi ufuk çizgisinde. Sonra bir tane daha, bir tane daha ve bir tane daha…

Büyük bir sevinç ve coşku kaplamıştı kasabalıların yüreğini. Balıkçı filosu gittiği gibi sapasağlam geri dönmüştü işte. Ancak aralarında biri ümitsizlik ve acı içindeydi. Dün geceki yangında kulübesi küle dönenen balıkçının karısı… 

“Evimiz yandı!” diye yakarıyordu. Başını ellerinin arasına almış ağlıyordu durmadan.

“Biz mahvolduk! Bittik artık! Evimiz bütün eşyalarıyla yandı! Biz kül olduk artık!”

Balıkçı koca, elini havaya kaldırmış selamlıyordu karısını gülümseyerek. 

“Ağlama kadınım ağlama” diyordu. “Bize o yangını verene şükürler olsun. Yanan kulübemizin ışığı sayesinde bütün tekneler yolumuzu bulabildik, bak sağ salim dönebildik sevdiklerimizin yanına.”

Sen yola çık yol sana görünür sesli kitap

Sen Yola Çık Yol Sana Görünür Sesli Kitap

Merhaba sevgili yol arkadaşım, Sen yola çık yol sana görünür kitabının ücretsiz sesli versiyonuna hoşgeldin.

Kitaplarımı daha ilk çıktığı haftasında, kitabı alamayacak durumda olan ve  görme engeli olan arkadaşlarımızın da dinleyebilmesi için elimden geldiğince bölümleri okuyup ücretsiz bir şekilde paylaşıyorum.

Amacım bu toprakların bilgeliğinin her yere ulaşması. Hadi başlayalım. 

Sen Yola Çık Yol Sana Görünür PDF

Hakan Mengüç Kaç Yaşında? Hakan Mengüç Doğum Tarihi

Hakan Mengüç kaç yaşında? Hakan Mengüç evli mi? Hakan Mengüç hangi burç? Hakan Mengüç doğum tarihi?

Hakan Mengüç Doğum Tarihi

Biliyor musunuz internet üzerinde benimle ilgili en çok yapılan aramalar yukarıdaki sorular. Daha sonra Hakan Mengüç kim, Hakan Mengüç kitapları, Hakan Mengüç sözleri, Youtube, Instagram, tiktok vs. geliyor.

İnternette yazan bilgilerin doğru olmadığını söyleyerek başlayabilirim.

Hakan Mengüç Yaşı

“Zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır”

Doğum tarihimi neden yazmadım? Çünkü insanların sayılara artık takılmasını istemiyorum. Ruhun yaşı olmadığını anlatmaya çalışıyorum. Hazır insanlar da merak ediyorlar, ben de bu merakı bir mesaja dönüştürmek istedim :)

Yaşa değil, yaşadıklarımıza odaklanmalıyız. Ülkemizde yaş takıntısı epey yüksek düzeyde. Şunu unutmayalım zaman insanları değil armutları olgunlaştırır. Ve kırkından sonra değil, farkından sonra başlar hayat.

“Kırkından sonra değil, farkından sonra başlar hayat”

Hakan Mengüç Doğum Günü

Madem bu yazıya girdiniz, bari clickbait (tık tuzağı) gibi olmasın.

Doğum günüm: 25 Aralık

Sen Yola Çık, Yol Sana Görünür

Sevgili yol arkadaşlarım altıncı kitabım sen yola çık yol sana görünür, Mevlana’nın vuslat yıldönümü olan 17 Aralık’ta çıkıyor.

Mevlana’nın 21 Kuralı

Kitapta Mevlana’nın 21 Kuralı hikayelerle, sözlerle ve kendi yaşadığım deneyimlerle anlattım.

Sen yola çık yol sana görünür kitabı günümüz insanının sorunlarına, problemlerine Mevlana bakış açısından çözümler sunuyor.

Sen Yola Çık Yol Sana Görünür Önsöz

HOŞGELDİN YOL ARKADAŞIM…

Bu altıncı kitabımı seninle paylaşıyor olduğum için çok heyecanlıyım. Umarım diğer kitaplarımda olduğu gibi bu da hayatına bir fayda sağlar. Ben her cümlemi yazarken “Acaba bu satırlar okuyucumun hayatına bir katkı sağlayacak mı?” diye düşünüyorum ve beni en çok mutlu eden şey de okuyucularımdan gelen “hayatım değişti, hastalığımı sizinle atlattım, bana çok iyi geldiniz” mesajları oluyor. 

Çocukluğumdan beri sufizm ve tasavvufla ilgileniyorum. Bunlar artık benim bir parçam. Tasavvuf felsefesiyle büyüdüm ben ve bu felsefeyle kavrayıp öğrendim hayatı. Çocukluğumdan beri etrafımdaki herkese bu felsefeden söz ettim, bu felsefenin öğretilerini anlattım.

Mevlana’nın binlerce sözü ve yazdığı her satır, artık hafızama kazınmış halde duruyor.

Bir gün oturdum ve Mevlana eğer çağımızın insanları için elzem şekilde lazım gelen 21 tane kural hazırlasaydı, bunlar acaba neler olurdu diye düşündüm ve bu konu üzerine yaptığım derin bir meditasyondan, tefekkürden sonra tam 30 tane kural saptadım. Sonra bunları 21’e indirdim. Her birine günlük hayatın içinden hikayeler ekledim, yeri geldiğinde bilimsel bilgilerle de destekledim. Aylarca süren bir çalışmanın sonunda bu kitap çıktı.

Kitabın su gibi akması ve faydası olması dileğiyle.

Bir kez daha hoş geldin yol arkadaşım.

Anahtar kelimeler: Hakan Mengüç’ün yeni kitabı, sen yola çık yol sana görünür, Mevlana’nın 21 kuralı

Kaybettiğini sandıkların belki de kazandıklarındır

Her şey üstüne gelip seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde sakın vazgeçme. Çünkü orası kaderinin değişeceği yerdir.

Bazen her şey üstüne gelir biliyorum. Dayanamayacağını düşünürsün bir noktadan sonra. Sanki artık son noktadır orası. Tüm varlığınla her şeyden vazgeçmeye hazırsındır artık. Ne umut kalmıştır geriye ne de heves…

Bir yudum su içmeye mecalin yok gibi gelir. Dünya sanki sana karşıdır. Sıkıntı üstüne sıkıntı, dert üstüne dert binmiştir. Ne yana baksan dört duvar. Güneş sadece seni aydınlatmıyor gib. Küsersin hayata… Gücenirsin onca emeğe, iyi niyete ve sevgiye rağmen seni yarı yolda bırakan kaderine. Belki de yüzüne gülmeyen talihine…

Karanlıktır etrafın. Bir adım ötesini bile göremez hale gelmişsindir.  El yordamıyla düşe kalka yürümeye devam etmek istemiyorsundur artık. “Bunu hak etmedim” diyorsundur kendine sürekli… “Ben bunu hak etmedim.”

Karanlıkta bir sağanak başlar… dünyanın bütün dertleri toplanıp üzerine yağar. Çabasız, eylemsiz, ümitsiz öylece beklersin. Orası sondur senin için. Son!

Oysa hatırlasan keşke, renkli gökkuşağı sağanak yağmurlardan sonra belirir gökyüzünde. Hatırlasan keşke günün en karanlık saati şafağa en yakın vakittir, güneş kapıda seni beklemektedir.

İnsanoğlunun en iyi bildiği halde sürekli unuttuğu değişmez kaidelerden biridir bu.

Gecenin en karanlık saati güneşe en yakın olduğu vakittir.

Aydınlık artık bir an meselesidir. Ufukta sapsarı bir umut, koyu karanlığı orta yerinden kesip haşmetle yükselmektedir.

Ve aydınlık neden kutsaldır o an bilir misin?

Çünkü gece fazlasıyla uzun ve karanlık geçmiştir.

Şükür neden kıymetlidir o an bilir misin?

Gözlerin görebildiği halde kör yaşamayı tecrübe ettiğin içindir.

İnsan en çok ıstırabından şikâyet eder ama bütün mutluluğunu da ıstırabına borçlu olduğunu bilir. Kazanmayı öğrenir kaybettiği için, sevmeyi öğrenir yalnız kaldığı için, omuz vermeyi öğrenir çelmeyle devrildiği için, bağışlamayı öğrenir yorulduğu için, sadakati öğrenir terk edildiği için…

Kahramanlığı hep dışarıda arar insan. Başkalarının hikayelerini dinler, başkalarının zaferlerini izler, başkalarının kahramanlığına hayranlık duyar.  Dışarıya odaklı olduğundan kendi kahramanlık hikayesini ıskalar.

Bazen yorucu ve yıkıcı olabilir senin için hayat. Ama unutma ki hiçbir şey sadece yorucu ve yıkıcı olamaz. Pes ettiğinde madalyonun diğer yüzünü görme şansın yok. Ama hayata şans verdiğinde kaderin de değişmesine izin vermiş olursun. Madalyonun diğer yüzünü yaşamayı da hak ediyorsun çünkü… İyi ya da kötü değil, doğru ya da yanlış değil… Hayat sana sunulmuş bir madalyon ve istesen de istemesen de her şeyin görünmeyen bir yüzü daha var. Yapman gereken tek şey hayata bir şans daha verip madalyonun hak ettiğin diğer yüzünü de yaşamak…

Çok sevdiğim bir hikâye var… Ne vakit “hayat benden yana değil” diye düşünsem aklıma gelir ve madalyonun bir yüzü daha olduğunu hatırlatır bana.

İzin verirsen anlatayım;

Buz gibi bir Aralık sabahıydı. Koydaki balıkçı tekneleri “vira” deyip denize açıldılar yine de. Ancak öğleden sonra öyle büyük bir fırtına koptu ki akşam olduğunda bile hiçbir tekne geri dönmemişti hala.

Kimseleri uyku tutmadı o gece… Sevdiklerinin geri dönmesi için ne yapacağını bilemeyen anneler, eşler, sevgililer ve çocuklar limanda bir aşağı bir yukarı volta atıp elleri kalplerinde dualar ettiler, gözyaşı döktüler. Bütün bu çaresizliğin ortasında limana yakın kulübelerden birinde yangın çıkmasın mı? Kasabanın erkekleri denizde olduğu için ne yazık ki yangını kontrol altına alıp söndürmek mümkün olmadı. Kulübe herkesin gözü önünde kül oluverdi.

Sabah olduğunda uykusuz ve yorgundu herkes… Gözler büyük bir umutla ufka dönüktü hala… Bir ara bir balıkçı teknesi belirdi ufuk çizgisinde. Sonra bir tane daha, bir tane daha ve bir tane daha…

Büyük bir sevinç ve coşku kaplamıştı kasabalıların yüreğini. Balıkçı filosu gittiği gibi sapasağlam geri dönmüştü işte. Ancak aralarında biri ümitsizlik ve acı içindeydi. Dün geceki yangında kulübesi küle dönenen balıkçının karısı…

“Evimiz yandı!” diye yakarıyordu. Başını ellerinin arasına almış ağlıyordu durmadan.

“Biz mahvolduk! Bittik artık! Evimiz bütün eşyalarıyla yandı! Biz kül olduk artık!”

Balıkçı koca, elini havaya kaldırmış selamlıyordu karısını gülümseyerek.

“Ağlama kadınım ağlama” diyordu. “Bize o yangını verene şükürler olsun. Yanan kulübemizin ışığı sayesinde bütün tekneler yolumuzu bulabildik, bak sağ salim dönebildik sevdiklerimizin yanına.”

Sevgili yol arkadaşım daima hatırlayalım, “Kaybettiklerimizi sandıklarımız, belki de kazandıklarımızdır.”

Notalar

Hakan Mengüç Notaları

Uzun zamandır yazdığım parçaların notaları isteniyordu. Ve ben de sizler için yüklemeye başladım. Artık Aşk parçasının notasını, Gece parçasının notasını, Gönül parçasının notasını bulabileceksiniz.

Kolay Nota

Notaları en kolay okunacak şekilde yazdım. Normalde sol el notaları ve sağ el notaları daha komplike ama amatör müzisyenlerin de kolayca çalabilmesi için en kolay hali ile paylaştım.

Piyanistler İçin

Piyanistler için sol el notalarını da arzu ederlerse kendilerine gönderebilirim.

Notaları takip edeceğiniz adres

Sürekli güncellenen sayfayı https://hakanmenguc.org/notes sayfasından takip edebilirsiniz.

Yola çık, Yol açık, Mayorka Seyahati

Mayorka Adası ve Sufiler

Eylül’ün ilk haftası öğrencimiz ve yol arkadaşımız Gamze Hanımın daveti üzerine İspanya’nın Mayorka Adasına gittik. Orada hem mini bir seminer verdik ve birçok görüşme gerçekleştirdik.

Mayorka Adası birçok sufi yetiştirmiş, İslâm tarihi kaynaklarında el-Cezâirü’ş-şarkıyye, Cezâirü şarkı’l-Endelüs diye anılan beş adanın en büyüğüdür.

İslamın altın çağı olarak da anılan (750-1200 arası) zamanlarda birçok alim Mayorka’da yetişmiştir.

IX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Endülüs, Mağrib, Sicilya ve Meşrik’tan çok sayıda âlim Mayorka’ya yerleşmeye başlamış, İbn Hazm’ın, Mâlikî fakihi Ebü’l-Velîd el-Bâcî ile olan ilmî münazaraları Mayorka’da gerçekleşmiştir. 

Pîrî Reis’in Kitâb-ı Bahriyye adlı eserinde Mayorka ve Minorka adalarını gösteren harita (İÜ Ktp., TY, nr. 6605, vr. 226)

Sufi Akademi ve Mayorka

Mayorka topraklarında gezerken insan o ruhaniyeti hissediyor. Adanın birçok dini yapısını ziyaret ettik. Pek çok tarihi mekanda bulunduk. Amacımız zamanında birçok sufi yetiştiren bu adada Sufi Akademinin bir yerinin olması ve sufiler yetiştirmesi.

Adada Türkçe bilmeyen ama internet üzerinden müziklerimi takip eden insanlarla tanıştım ve ayrıca sufi felsefesine ne kadar meraklı olduklarını ve öğrenmek istediklerini bize anlattılar. Ben de onlara yanımda getirdiğim İngilizce kitabımdan hediye ettim. Bu bile Sufi Akademi için bir işaret oldu bizim için.

Valldemossa ve Chopin

Bir piyano sevdalısı olarak tabii ki Mayorka Adasına gitmişken, Chopin’in de bir kış geçirdiği Valldemossa’daki Chopin müzesini ziyaret ettik. Chopin buraya kız arkadaşı ünlü yazar George Sand ile geliyor. Gelme amaçları aslında Chopin’in kötü giden sağlığına tropikal iklimin iyi geleceğini düşünmeleri. Ama kış ayında geldikleri ve o dönem çok yoğun yağmurlar yağdığı için Chopin iyileşmek yerine daha da hastalanıyor. Mayorka’nın en iyi doktorları geliyor ve ona tüberküloz teşhisi koyuyor ve çok az ömrü kaldığını söylüyor.

Chopin ile kız arkadaşı kendini bir süre Valldemossa’daki manastıra kapatmak zorunda kalıyor ve Chopin bu manastırda 24 tane prelüd yazıyor. İşte onlardan biri aşağıda;

Chopinin kaldığı yerleri gezerken kafamda yeni bir melodi dönmeye başladı ve bu melodiyi olgunlaştırıp yakında yeni bir beste olarak sizlerle paylaşacağım.

Hiçbir karşılaşma tesadüf değildir

Adada bir sahil kenarında dinlenmek için otururken bir hanımefendi yanımıza geldi ve “Türkçe mi konuşuyorsunuz?” diye sordu. Türkçe’yi bilmiyor ama birkaç kelime öğrenmiş. Sonradan bu merakının nereden geldiğini sorduğumuzda Sufizmi ve Mevlana’yı öğrenmek istediğini söyledi.

İyi olacak hastanın doktor ayağına gelirmiş ya, dünyanın bir ucundan onun ayağına Sufi Akademi kurucuları olarak biz geldik. Demek ki bir insan bir şeyi isterse, bir adanın ıssız koyunda otursan bile o bilgi sana gelirmiş, bunu bir kez daha yaşama fırsatı buldum.

Bu arada kendisi tercümanmış. Katalanca ve İspanyolca çevirmenlik yapıyormuş. Oda artık sufi akademinin bir parçası oldu.

Sen yola çık, yol açık sevgili yol arkadaşım. Mayorka Adası ile ilgili daha ayrıntılı bir video yapacağım yakın zamanda YouTube kanalımda. Şimdilik anlatacaklarım bu kadar olsun. Sevgilerle…

Mayorka Adasının Palma şehrinde çektiğim fotoğraf.

Mevlana Sözleri

  • Acı su da, tatlı su da berraktır. Sakın görünüşe aldanma… Görünüşte herkes insandır ama gerçek insanı davranışlarından anlarsın.
  • Gerçek savaşçı er meydanında korkmadan savaşan değil, duygularını yönetebilendir.
  • Aklın varsa bir başka akılla dost ol.
  • Allah ile olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur.
  • Kusursuz dost arayan, dostsuz kalır.
  • Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu paylaşanlar anlaşır.
  • Aşk nasip işidir, hesap işi değil. Aşk adayıştır, arayış değil. Sen adanmış ve yanmışsan bu uğurda, aşk sana uzak değil!
  • Aşk, her şeydedir ama hiçbir şeyde görünmez.
  • Aşk, davaya benzer, cefa çekmek de şahide. Şahidin yoksa davayı kazanamazsın ki!
  • Aşk, öyle engin bir denizdir ki, ne başlangıcı ne de sonu vardır.
  • Aşka yanmalı can dediğin. Ya canan olmalı ya da canını almalı. Yar diyemezsin ki herkese içindeki yaran olmalı… Herkesin de bir yüreği vardır amma yürek dediğin bir başka yanmalı.
  • Aşıkların gönüllerinin yanışıyla gözyaşları olmasaydı, dünyada su da olmazdı, ateş de.
  • Aklın yoksa yandın, ya kalbin yoksa o zaman sen zaten yoksun ki.
  • Akıllı insan düşündüğü her şeyi söylemez, fakat söylediği her şeyi düşünür.

Mevlana sözlerini paylaştığımız bu yazı zaman zaman güncellenecektir. Mevlana’nın A harfi ile başlayan sözlerini kategorize ettik.

istediğin bir şey olursa bir hayır olmazsa bin hayır ara

GİTMELİ MİYİM KALMALI MIYIM

Narsislere Aşık Olmak Kolay

Dört bir yanımız, dünyanın kendi etrafında döndüğüne inanan narsislerle çevrili…  

İşin garibi, bir narsise aşık olmak fazlasıyla kolay… Çünkü onlar üstün zekaları, manipülasyon kabiliyetleri ve karizmalarıyla yeryüzünün en çekici aşıkları… Yazık ki sevmek yerine, seviyor gibi yapabilme ustalıkları yadsınamayacak kadar güçlü… 

Kitap İçeriği Hakkında

Hakan Mengüç’ün kaleme aldığı“Gitmeli miyim, Kalmalı mıyım?” adlı bu kitap romancılığın ezberlerini bozarak yepyeni bir okuma disiplini vaat etmesinin yanı sıra, narsisizmin gölgesinde yaşanan huzursuz ve mutsuz ilişkilerin psikolojik dehlizlerine inerek günümüz ilişkilerine ayna tutuyor.

Bu kitapta bir narsisin yarattığı alevlerle dolu sahte cennetten nasıl kaçabileceğinizin ve giderek yok edilmekte olan özgüveninizi nasıl geri kazanabileceğinizin ipuçlarıyla da karşılaşıyor olacaksınız. Çünkü bu sadece bir roman değil, aynı zamanda bir kurtuluş yolu… 

Aleyna ve Ertan’ın “aşk gibi” görünen savaşında kendinizden çok şey bulacaksınız.

Kitabı nereden bulabilirim?

Hakan Mengüç’ün “Gitmeli miyim, kalmalı mıyım” kitabı yakında tüm kitapevlerinde…

Gitmeli miyim, kalmalı mıyım, kitabını tüm kitapevleri ve online kitap satan sitelerde bulabileceksiniz.

İlişkilere farklı bir bakış

Hakan Mengüç’ün Gitmeli miyim, kalmalı mıyım, kitabında ilişkilerle ilgili birçok dersle karşılaşacaksınız. Bu bilgileri didaktik bir şekilde öğrenmek yerine bir romanın içinde sürekleyici bir şekilde öğreneceksiniz.

Narsisleri Tanımak

Bu kitap hayatın her alanında karşımıza çıkabilecek narsisleri tanıyabilmenizi sağlayacak.

Ayrıca bu kitap hayatınızdaki narsislerden de nasıl kurtulabileceğinizin ipuçlarını verecek.

Sağlıklı İlişkiler

Bu kitap sağlıklı ilişkiler yürütmenize yardımcı olacak birçok ipucuyla dolu. Altını çize çize öğrenebileceğiniz bilgiler size en yalın ve sade haliyle aktarılacak.

Yeni Bir Roman Tarzı

Bir yandan roman okurken, adeta bir belgesel ya da film izler gibi, romandaki sahneleri Hakan Mengüç ile beraber yorumlayabileceksiniz.