Kalbin temizse hikayen mutlu biter!

Yazar: Hakan Mengüç (page 14 of 37)

Bilinçaltı Kalıpları ve Psikolojik Bağımlılık

Bu yazı, genel bilgilendirme amaçlıdır ve herhangi bir sağlık tavsiyesi, teşhis veya tedavi önerisi olarak kabul edilmemelidir. Sunulan bilgiler, profesyonel tıbbi tavsiye, tanı veya tedavi yerine geçmez. Herhangi bir sağlık sorunu ya da durumuyla ilgili endişeleriniz varsa, lütfen bir sağlık profesyoneli ile iletişime geçiniz. Bu yazının içeriği, sadece eğitim amaçlı olup, herhangi bir kişisel sağlık durumunuza veya özel ihtiyaçlarınıza yönelik değildir. Bu yazı, teşhir amaçlı değildir ve kişisel durumlarla ilgili herhangi bir tanı içermez.

Bilinçaltı Kalıpları

Bilinçaltı kalıplar, kişinin farkında olmadan düşünce, duygu ve davranışlarını yönlendiren zihinsel yapıdır. Çocuklukta edinilen deneyimler, ailevi etkiler, kültürel normlar ve geçmişteki önemli olaylar bu kalıpların oluşumunda etkilidir. Bilinçaltı, çoğu zaman bizi otomatik pilot modunda yönlendirir ve bu kalıplar, kişinin günlük kararlarını, ilişkilerini ve yaşam tarzını etkileyebilir.

Psikolojik Bağımlılık

Psikolojik bağımlılık, bir maddeye, davranışa veya duygusal duruma karşı aşırı bağlılık ve bağımlılık halidir. Bu, kişinin belirli bir maddenin (örneğin alkol, uyuşturucu) veya davranışın (örneğin kumar, internet kullanımı) sürekli düşünmesi, ona yönelik güçlü bir arzu duyması ve ona erişememe durumunda sıkıntı hissetmesi şeklinde kendini gösterebilir.

Bilinçaltı Kalıpları ve Psikolojik Bağımlılık Arasındaki İlişki

Bilinçaltı kalıpları, psikolojik bağımlılığın gelişiminde önemli bir rol oynar. Kişinin bilinçaltında yer etmiş olumsuz inançlar, düşük benlik saygısı veya travmatik deneyimler, bağımlılık yapıcı davranışlara yönelimde etkili olabilir. Örneğin, reddedilme korkusu olan bir kişi, sosyal kabul görmek için alkol kullanabilir. Ya da stres ve kaygıyı yönetme yöntemi olarak kumar oynamayı seçebilir.

Facebook’ta 200 bin kişiye ulaştık

Sayfamız 200.000 kişiye ulaştı.
Gönderilerimizi paylaşan, yorum yapan ve sayfamızın büyümesine destek olan herkese teşekkürler.
Facebook üzerinden attığınız mesajları bizzat ben okuyorum ve her boş vaktimde cevaplamaya çalışıyorum.
Destekleriniz için teşekkürler :)

 

Santimler

hakanmenguckimdirhYa burada kalıp hayatın bizi mahvetmesine izin veririz ya da bir yol bulur olmazsa bir yol açar ama yoldan çekilmeyiz.

Yaşlandığınızda hayatta sizden bazı şeyler alınmaya başlıyor. Bu hayatın bir parçası.

Ama bunu ancak kaybetmeye başlayınca anlıyorsunuz. Santim santim oluyor bu. Hata yapma sınırı çok dar. O kadar dar ki, örneğin yarım adım erken ya da geç çok şey fark edebiliyor.

Herhangi bir kavgada ölmeyi kim göze alıyorsa, o santimi kazanan işte o adam olacaktır.

Eğer benim önümde yaşanacak bir hayat varsa hala benim bu santim için ölmeye hazır olduğumdandır. Çünkü hayat budur.

Şimdi o gözünüzün önünde duran santimler… Ben seni bunu yapmaya zorlayamam.

Karşındakine bak. Onun gözlerine… Onun gözlerinde seninle birlikte o bir santimi kat eden birini göreceksin.

Öyle bir adam göreceksin ki, kendini bu iş için feda edecek.

Ve zamanı geldiğinde aynısını sen onun için yapacaksın.

İşte bu bir takımdır.

O yüzden şu andan itibaren ya bir ‘takım’ olarak silkeleniriz ya da ‘birey’ olarak ölürüz.

Hayat budur. Hepsi bu.

Şimdi, ne yapacaksın?..

(Bu yazıyı ‘Any Given Sunday’ filmindeki bir konuşmadan alıntıladım ve ufak eklemeler yaptım.)

 

Hayat siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir.

Hayat siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir.

Herşeyiniz planlı ve düzgün giderken ummadık bir olay başınıza gelir ve düzeniniz birden bozulur.

Eğer bir de karşınıza çıkan belirsizlik karşısında ne yapacağınızı bilmiyorsanız yani bu sorunu ilk defa yaşıyorsanız daha zor bir duruma düşersiniz.

Kendinizi yardıma muhtaç hissedersiniz ama kimseyi de yardıma zorlayamayacağınızı bilirsiniz.

İşte tam bu noktada hayat kendini daha iyi tanıtır size.

Sonra siz de gerçekleri bilip, hayatı olması gerektiği gibi yaşamak arasındaki dengeyi kollayarak sürdürürsünüz yaşamınızı…

Ve anlarsınız ki; Hayatta en pahalı şey tecrübedir, çünkü kazanmak için kaybetmeniz gerekir…

27 Ağustos (2 günlük fizyololojik -kontrol edemediğim- bir sorunun psikolojik yansımaları)

enpahalisey

Anne-Babalara kitap önerisi

hakan_kitapMutlu pazarlar
En son hangi kitabı okudunuz veya bu aralar hangi kitabı okuyorsunuz?
Ben en son Robert Mackenzie’nin ‘Çocuğunuza Sınır Koyma’ kitabını okudum. Çocuklarla da çalıştığım için bana çok faydası oldu. Anne babalar mutlaka bu kitabı okumalısınız, tavsiye ediyorum.
Siz neler okuyorsunuz?

Beden Dilinin Önemi

hakan mengüç 2014 web site altyazı seminer koçluk

İletişiminizin kalitesi, hayatınızın kalitesini belirler.

Hayat ilişkilerle büyür, ilişkilerin temeli ise iletişimdir.

Çoğu zaman anlatmak istediğimiz ile karşımızdaki kişinin anladığı arasında büyük bir fark olur. Bunun sebebi bizim iletişim kurarken nelere dikkat ettiğimiz ile yakından alakalıdır.

Mevlana demiş ki; ‘Ne kadar bilirsen bil, bildiklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır.’ Doğru ama biz modern çağda bu sözü mecburen şu şekilde değiştirmeliyiz; ‘Ne kadar bilirsen bil, bildiklerin karşındakine anlatabildiğin kadardır.’

Peki nasıl anlatacağız, bu çok uzun bir konu ama ben size temelden başlayacağım.

Bir iletişim esnasında;

Kelimelerimizi,

Tonalitemizi,

ve Beden dilimizi kullanıyoruz.

Kitap okuduğunuzda sadece kelimelerle muhatapsınız, radyo dinlediğinizde hem kelimelerle hem tonalite ile, televizyon seyrettiğinizde ya da birini canlı izlediğinizde, kelime, tonalite ve beden dili ile muhatap oluyorsunuz. Peki bunların hangisi daha önemli;

Prof. Albert Mehrabian‘ın araştırma sonuçlarına göre iletişimde kelimelerin önemi %7, tonalitenin önemi %38, beden dilinin önemi ise %55…

Görüldüğü gibi aslında konuşan beden dilimiz, biz kelimelerle başka şey anlatırken beden dilimiz başka şey anlatıyor olabilir ve karşımızdaki insan kelimeleri değil, beden dilimizi dinliyor olacaktır.

Bu yüzden bugünden itibaren dikkat edin, ben ne anlatıyorum, beden dilim ne anlatıyor?

Aşağıdaki video konuşma yaptığım bir seminerden alıntı, bakalım beden dilinin önemini nasıl anlatmışım :)

 

 

Spor yaparken hangi tür müzikleri dinlemenin faydası olur?

Spor yaparken hangi müzikleri dinlemenin faydası olur?
(Bu yazı özellikle yüksek yoğunluklu antreman yapanlara yöneliktir.)

Öncelikle size yüksek enerji veren ve hoşunuza giden şarkıları dinlemelisiniz fakat bir süre sonra aynı şarkıları dinlemek sıkıyor biliyorum. Peki spor sırasında bize gerekli enerjiyi hangi müzik türü verebilir, işte cevabı: Dubstep drop…

Neden mi? Biliyorsunuz evrimsel psikoloji üzerine yazılar yazıyorum, ‘Evrim Ağacı’ adlı sayfanın bir videosuna denk geldim ve hemen sizlerle paylaşmak istedim.

Ben zaten spor yaparken dubstep dinliyordum, bu video da neden bu kadar enerji aldığımı bir kez daha açıkladı. Tamamen bilimsel diyemeyiz ama bana mantıklı geldi.

Bu da dubstep animasyonu…

Dubstep Dispute from Fluxel Media on Vimeo.

Kaslarımız nasıl gelişir?

Kaslar nasıl gelişir?

kaslar-nasil-gelisir

Bodybuilding yani vücut geliştirme sporu yapan kişileri yüksek ağırlıkları kaldırırken ve zorlanırken görmüşsünüzdür. Her sporcu kendisine uygun olan yüksek ağırlıkları kaldırarak çok küçük kas liflerini yırtar. Vücut kas lifleri yırtıldıktan sonra hemen bu lifleri onarma işine girer. Onarırken de eğer kişi yeterli protein alırsa kasları büyür ve bir öncesinden daha güçlü ve daha hacimli kaslara kavuşur.

Bu yüzden vücut geliştirme sporu ile uğraşan kişiler kaslarını zorlar ve sonrasında beslenmelerine çok dikkat ederler. Sabahları 4-5 yumurta, whey protein (peynir altı suyu tozu), tavuk, pirinç gibi yiyeceklerle beslenmelerine büyük önem gösterirler. Kas lifleri yırtıldıktan sonra eğer doğru beslenilmezse yapılan antremandan istenilen sonuç alınmaz. Ayrıca beslenme sürecinde kasların tamiri için en az 48 saat dinlendirilmesi gerekir. (Bazı kas gruplarında bu süre değişebilir.)

Kaslar nasıl gelişiyor, videolu anlatım

Kaslar nasıl gelişir? (Profesyonellere yönelik)

Kanada’daki McmAster Üniversitesi’nin Kinezyoloji Bölümü’nden Stuart Philips kasların egzersize, proteinlere ve amino asitlere nasıl tepki verdiğini anlatmaya çalışmıştır. Kas protein sentezi protein yıkımından daha çok olduğunda ve kaslara uydu hücreleri eklendiğinde, kaslar gelişir. Uydu hücreleri kas hücreleri içindeki hücre çekirdeklerini artırır ve böylece kasların protein kapasitesi de artar. çoğalan çekirdek sayısı kondisyon kaybından sonraki süreçte kuvveti ve fiziksel performansı geri kazanmayı kolaylaştırır. Kasların üzerindeki baskı ve amino asitler kas gelişimini uyarır. Sporcular kaslarına ne kadar uzun süre baskı uygularsa, kaslar o kadar çok gelişir. Yüksek amino asit miktarı kaslara baskı uygulanmasa bile protein sentezini harekete geçirir.

(Sport Medicine, 44 (Suppl 1) S71-S77, 2014)

Nasıl birini ararız?

Nasıl birini ararız?
%50 kendimize benzeyen, %50 ise kendimizde olmayan özelliklere sahip insanları ararız.
Bir puzzle düşünün, %50 benzerlik aynı puzzle’ın parçası olduğumuzu, %50 farklılık ise birbirimizi tamamlayan parça olduğumuzu gösterir.

Neden Kilo Alıyorum?

nedenkiloaliyorum

Bilinçaltımızın tek bir amacı vardır; ‘hayatta kalmak’!..

Atalarımız bizim gibi şanslı değillerdi, her gün yiyecek bulmak için amansız bir mücadele veriyorlardı, üstelik ertesi gün yemek bulmak da garanti değildi. O yüzden bir yemek kaynağı bulduklarında yiyebildikleri kadar yiyor ve böylece hayatta kalmak için kalori biriktiriyorlardı.

O dönemlerde kalori depolamış, yani vücudu yağlanmış (nispeten şişman) olanlar zayıf kişilere göre açlığa daha fazla dayanabiliyor ve bu yüzden hayatta kalma şansları yükseliyordu.

Brokoli mi? Patates kızartması mı?

Dünyanın her yerinde insan denen canlının yağlı ve yüksek kalorili yiyeceklere zaafı vardır. Bir başka açıdan ele alacak olursak; tat alıcılarımız haşlanmış brokoli yerine kebap, döner ve patates kızartması seçmemiz yönünde evrimleşmiştir. Çünkü bu besinler kalori yönünden zengin ve doyurucudur.

 

Stresliysen yiyeceğe yönelirsin

İnsanoğlu, tarih boyunca kıtlıkla mücadele etmiştir, bu yüzden yemek yemek hayatımızın en önemli parçalarından biridir. Stresli olduğumuz zamanlarda beynimiz bedenimize karışık sinyaller gönderir ve ilkel bir güdü ile kendimizi çoğunlukla yemeğe yönlendiririz. Bundan bin yıl önce insanların % 90’ının en büyük stres kaynağı yiyecek bulamamaktı, en mutlu oldukları şey ise bir yemek kaynağı bulmak ve yemekti. İşte o ilkel dürtülerimiz stresli anlarımızda hala bizi yemeye; buzdolabını açmaya, pizza sipariş etmeye ya da bir tatlı yemeye yönlendiriyor.

Fast food stresli ve yoğun çalışan günümüz insanının en çok tercih ettiği yemek türü. Bu yemek tarzı sayesinde hem yiyeceğe çabuk ve zahmetsizce ulaşıyor, hem de farkında olmadan -hayatta kalma güdümüzü tatmin ederek- kalori depolayabiliyoruz.

 

Şu an gerçekten aç mısın?

Şimdi bu bilgilerin ışığında stresli anlarınızda kendinize mutlaka şu soruyu sorun; “şu an gerçekten aç mıyım?”...

Aç olmadığınızı fark ettiğiniz her anda stresinizi azaltmaya yardım edecek başka bir eyleme odaklanmalısınız.

Unutmayın çoğu zaman karnımızı değil, duygularımızı doyurmaya çalışıyoruz.

 

Kaynaklar;

1) Andrew M. Prentice, ”Early Influences on Human Energy Regulation: Thrifty Genotypes and Thrifty Phenotypes, ”Physiology – Behavior 86 (2005)
2) Micheal L. Power, The Evolution of Obesity (Baltimore, MD: Johns Hopkins University Press, 2009)

Erkekler, Uzun ve Parlak Saçlara Sahip Kadınlardan Neden Etkilenir?

Erkekler Neden Uzun ve Parlak Saçlara Sahip Kadınlardan Etkilenir?

Bu bir analiz yazısıdır. . Bugünkü konumuz erkeklerin kadınların saçlarından neden etkilendiği üzerine.

Hiç fark ettiniz mi, belirli bir yaşın üzerindeki kadınların saç modellerine? Bu kadınların saçları genellikle kulak hizasında veya daha kısa kesilmiştir.

Yaşlı kadınların cesurca uzun saçları sergilemesine karşı toplumda genellikle bir önyargı vardır. Hatta maalesef cadı figürleri genellikle böyle tasvir edilir. Bunun sebeb; yaşlandıkça saçlarımızın kalitesi düşer. Saçlar beyazlar, nemini, ışıltısını, parlaklığını ve dolgunluğunu kaybeder, böylece daha mat ve kırılgan hale gelir.

Televizyonda şampuan reklamlarını hepimiz izlemişizdir. Aşağıdaki reklama bir göz atalım.

Dikkat ettiyseniz videoda, bu idealize edilmiş saçlar için sürekli olarak “dolgun” sıfatı kullanılıyor ve bize uzun, parlak, ışıltılı saçlar gösteriliyor.

Yapılan araştırmalar, bekar ve çocuksuz kadınların saçlarının daha uzun, daha kaliteli ve daha dolgun olduğunu göstermektedir. Çünkü bu özelliklere sahip saçlar, diriliğin, gençliğin ve sağlığın bir göstergesidir. Örneğin, hipotiroidi (tiroit bezinin az çalışması) hastalığı saçların kuruyup cansızlaşması ve dökülmesi gibi belirtiler gösterir. İşte bu gerçeklik nedeniyle erkekler, böyle saçlara sahip kadınlardan (yani doğurganlığı yüksek, sağlıklı kadınlardan) daha çok etkilenir. Genç kadınların uzun, dolgun ve parlak saçları, edebiyata, şiire ve şarkılara ilham kaynağı olur. Sonuç olarak, kadınların saçlarına verdiği bu önem, seçilme ve soyunu devam ettirme güdüsünün bir parçasıdır.

Erkeklerin bu konuda farklı bir perspektifi vardır, ancak kadınlar evrimsel psikolojiye göre erkeklerin saçlarına bu kadar önem vermezler. Uzun, kısa, yandan veya ortadan ayrılmış olması, kadınlar için önemli değildir.

Sonuç olarak, erkeklerin uzun ve parlak saçlara sahip kadınlardan etkilenmesinin altında doğurganlık ve sağlık gibi faktörler yatmaktadır. Bu özellikler erkeklerin bilinçaltında çekicilik ve gençlik sembolleri olarak kabul edilir. Kadınlar ise evrimsel olarak erkeklerin saçlarına bu kadar önem vermezler.