Kalbin temizse hikayen mutlu biter!

Yazar: Hakan Mengüç (page 13 of 37)

Saf bilinç, bir şeyler eklenerek değil bir şeyler alınarak oluşur.

Saf bilinç, bir şeyler eklenerek değil bir şeyler alınarak oluşur.

Yaşadığımız her acının bizden bir şeyler koparttığını, hayatımızdan bir şeyler çaldığını düşünebiliriz. Başımıza gelen her bela bize çok yoğun acılar da verebilir.

Fiziksel ve duygusal olarak yaşadığımız kayıplar bizim için büyük bir yıkımdır. Oysa bu durum, bizim özgürlüğe ulaşmamızı sağlayan bir yoldur. Çünkü saf bilinç, bir şeyler eklenerek değil bir şeyler alınarak oluşur. İnsan içinde ve dışında yaşadığı her yitirme durumunda, kendi özüne biraz daha yaklaşarak, varoluşuna bir yol açmış olur.

Hayatımızdaki kayıpları kabullenmemiz gerekir. Bu yıkımlara karşı direnç göstermemeliyiz. Kayıp bizim yaşamımızın doğal bir parçasıdır. Bu kayıplar bizi gerçek öze ulaştırır. Her felaket, bize ıstırap verse de büyük bir açılım için gizli bir güçtür aynı zamanda…

Teşekkürler Çağlar

Yanında çocuk gibi mutlu olduğun kişi sahip olduğun en değerli şeydir.

cocuk

Sevgi bize bahşedilen duyguların en değerlisidir. Bu yüzden kalbimizin derinliklerine saklarız onu, koruruz. Sadece bize güven veren insanlarla paylaşırız. Birinin kalbinde yer bulmak istediğimizde de anahtarın “güven” olduğunu biliriz. Güven inşa etmek ise oldukça meşakkatli bir iştir. Temelinde saflık yatar.

Güvenin olduğu yerde yalana, riyaya, kibir ve kıskançlığa yer yoktur. Tıpkı annesinin koşulsuz sevgisinden beslenen bir çocuğun henüz kirlenmemiş kalbi gibi… Hepimiz bir zamanlar çocuk değil miydik? Ne oldu da içinde salt sevgi bulunan kocaman kalbimiz küçüldü ve biz duygularımızı bir çocuk kadar saf yaşayamaz olduk? Bir çocuğun sevinmesi de içtendir üzülmesi de… Ağlaması da içtendir gülmesi de…

Peki biz kaç kişinin yanında “çocuk gibi” ağlayıp gözyaşlarımızı gizlemeye çalışmayacak ya da “çocuk gibi” sevinip çığlıklarımızı yutmayacak, kahkahalarımızı bastırmayacak kadar doğal olabiliyoruz? Kaç kişi bize bu güveni, bu sıcaklığı hissettiriyor ya da biz kaç kişiye hissettirebiliyoruz?

Güven bize bu sıcaklığı veren insanlarda vücut buluyor ve sevgiye temel oluşturuyor. Sevgi ise en doğal haliyle yaşandığı zaman değerli. Bizler, insanlara doğal olma fırsatı verdiğimiz, onları en saf, en “kendi” halleriyle kabul ettiğimiz sürece sevmeye; kalbimizdeki çocukluktan kalma sıcaklığı koruyabildiğimiz sürece de sevilmeye layık oluruz.

Teşekkürler Özge Güler.

Tek başına hayatı öğrenen insanı kimse yokluğu ile korkutamaz

tekbasina

Tırtıllar kozalarının içindeyken dışarı çıkabilmek için haftalarca gece gündüz çalışırlar. Çünkü minik tırtıllar için yumurtadan çıkmaları çok zordur. Bunu gören araştırmacılar tırtılların zorlanmadan kozadan dışarı çıkabilmeleri için kozaya bir delik açarlar.

Böylece tırtıllar, çok daha kolay bir şekilde dışarı çıkmayı başarırlar. Fakat aynı bilim adamları, kozalarını yırtmalarına yardım ettikleri kelebeklerin bir süre sonra aniden düşüp öldüklerini tesbit ederler. Yaptıkları araştırma sonucunda tırtılların kozalarını yırtmaya çalışırken aslında kaslarını geliştirdiklerini anlarlar. Kendilerine yardım edilen tırtıllar kaslarını yeteri kadar geliştiremedikleri için hayatta kalacak gücü kendilerinde bulamazlar ve kısa bir süre sonra düşerek ölürler.

Bazı şeyler yapılmalıdır ve mutlaka ‘yalnız’ yapılmalıdır.

Ertelediğin şey mutluluğun ise, kaybedeceğin şey koca bir ömür olur.

Hele şu okul bitsin aşk sonra,
hele bir ev alalım tatil de yaparız inşallah,
hele bir işler hafiflesin annemi arayacağım…
Hep bir sonrasına ertelenen ‘hayat’lar.

Yıllar sonra geriye dönüp bakıldığında keşkelerle başlayan cümleler. Ama maalesef hayatın geri dönüşüm kutusu yok. Sahip olduğumuz tek zaman dilimi ‘an‘dır ve hayat bu ‘an‘ların toplamı.
Hedeflerinize ulaşmak için soluksuz çalışırken, çocuğunuzun ilk adım atışını göremeyebilirsiniz, telefonun ucunda hasretle sizin aramanızı bekleyen anne ya da babanızı aramak için artık müsait olduğunuzda çok geç olabilir… Güzel bir güne sağlıkla uyandığınız zamanlar, yıpranmış bedeninizin isyanıyla mazide kalırken sahip olduklarınız sizi gerçekten de ‘mutlu’ etmiş olacak mı?
Hayatın her anında mutluluğu yakalayabilmektir aslolan… Küçük bir çocuğun kahkasında, yaşlı birine yardım ettiğinizde, birinin gülümsemesine neden olduğunuzda, denizin mavisinde, kuşun ötüşünde, baktığın her yerde her ‘an’ da seninledir mutluluk… Sen onu ötelersen ileriye, aslında hep yanında olduğunu göremeden tüketirsin koca bir ömrü….

Bir kasabada küçük bir kedi yaşarmış. Küçük kedi sabah erkenden kalkar, akşam karanlığına kadar kuyruğunu yakalamaya çalışırmış. Ve tabi ki kuyruğunu yakalayamazmış. Etrafında fırıldak gibi dönermiş. Küçük kedinin halini gören büyük bir kedi, küçük kediye ‘ne yapıyorsun?’ diye sormuş.
‘Nedir senin bu halin sabahtan akşama kadar etrafında dönüyorsun?’
Küçük kedi cevap vermiş: ‘Kuyruğumu yakalamaya çalışıyorum.’
Büyük kedi: ‘Yakalasan ne olacak ki?’
Küçük kedi cevap vermiş: ‘Mutluluğu yakalayacağımı söylediler.’
Büyük Kedi: ‘Yakalayamazsın, biz de senin yaşındayken mutluluğu yakalamak için kuyruğumuzu çok yakalamaya çalıştık ama?’
Küçük kedi: ‘Yakaladınız mı peki? Büyük kedi cevap vermiş: ‘Hayır’
Küçük kedi: ‘Peki ne yaptınız?’
Büyük kedi cevap vermiş: ‘Ben gittim, kuyruğum arkamdan geldi?’

Teşekkürler Handan Önder

Bazı acılar faydalıdır

acilarfaydali
Evrende her şey zıttıyla var olur. Sevgi nefretle, acı mutlulukla, üzüntü sevinçle?
İstediğimiz her şey bize zıttıyla beraber gelir. Bunlar madalyonun iki yüzüdür. Acı çekmeyi göze alamıyorsak aşık da olamayız. Düşmekten korkarsak yükseklerde uçmanın heyecanını yaşayamayız. Ayağımızın yere değdiği güvenli kıyılarda yüzmeyi seçersek okyanusu keşfedemeyiz.

Bazı klasik deyişler vardır; ?Bir şey olmuyorsa daha iyisi olacağı içindir? gibi. Evet bu söz kötü olaylar yaşadıktan sonra insana kendini iyi hissettiren bir söz. Hatta doğru da olabilir ama biz buna bel bağlamamalıyız. Üzgünüm ama bir şey olmuyorsa onun neden olmadığını anlayana kadar kendimizi zorlamalıyız yoksa aynı acıyı tekrar yaşamamız kaçınılmaz olur. Yine eskilerin deyimiyle ‘Hayatta vermediğimiz dersten hep ikmale kalırız.’

Her acı beraberinde bir sürpriz getirir. Bu sürprizi fark edip açana kadar bize daha büyük acılarla gelmeye devam edecektir. Bu korkutucu bir şey değil. Hayatı yaşanılır kılan gizli bir oyun aslında. Sadece acının içerisinde onu biraz aramamız gerekiyor. Değerini daha iyi anlamamız ve farkındalığımızın artması için bize hazır sunulmuyor.

Hayatımızda yeni bir yol istiyorsak acılarımıza bakmamız gerekiyor. Onlar bizim bilgi hazinemizdir. Yalnızca o anılardan topladığımız taşlardan oluşturacağımız yol bizi daha anlamlı bir hayata ulaştırabilir. Unutmayın ömrü boyunca mutlu olmuş bir insanın hiç tecrübesi olmamış demektir?

Teşekkürler Ceren Kayalar

Hayırlısı ne güzel kelime

hayirlisineguzel

 

Hiçbir mutluluk suya sabuna dokunmadan insanın eline hazır sunulmaz. Ya önceden ya da sonradan mutlaka bedeli ödenir. Eğer yaşam mücadeleni coşku, sevgi, azim ve inançla verebiliyorsan, bu süreçte uğradığın hezeyanlar, hüsranlar başarıya giden yolda uğrayacağın istasyonlardan herhangi biridir.

Bir gün, oğlunun cana can, dişe diş bir basketbol maçını izleyen baba, skoru berabere olan bu maçın, son dakikasında oğluna verilen penaltı şansını heyecanla izlerken, oğlunun maçın kaderini belirleyecek bu şansı değerlendiremediğini görünce oğlu adına çok üzülür. Arabaya bindiklerinde hiç konuşmazlar.

Oğlunun yaşlı gözlerini saklamaya çalıştığını gören baba çaresizlik içindedir. Ne diyeceğini bilememektedir. Hiç konuşmadan bir süre yola devam ederler. Baba ilk defa kendini bu kadar çaresiz hissetmiştir. Bir süre sonra uygun bir yer bulur ve arabayı durdurur. Oğluna parkta bir çay içmeyi teklif eder. Oğlu çok üzgündür, konuşmak istemediğini söyler. Baba elini oğlunun omzuna koyar ve şöyle söyler, “Oğlum biliyorum şu an çok üzgünsün, ben de senin adına ve takımın adına bu üzüntünü paylaşıyorum ve seni çok iyi anlıyorum. Sana bir şey soracağım, bana cevap vermeni istiyorum.” Oğlu üzgün ve mahçup bir şekilde babasına “evet” dercesine bakar.

Baba “Bak oğlum sen bu maçta bütün samimiyetinle elinden gelenin en iyisini yaptığına inanıyor musun?”
Oğlu: “Elbette inanıyorum”
Baba :”Peki mücadeleni coşkuyla mı verdin”
Oğlu: “Tabiki de”
Baba: “Peki heyecanlandın mı?”
Oğlu: ” Hem de her hücremde hissedecek kadar”
Baba: “Oğlum sen mücadeleni takımın adına bütün samimiyetinle, coşkuyla ve heyecanla verdikten sonra, elinden gelenin en iyisini de yaptıktan sonra sonucun ne olduğunun o kadar da bir önemi yok. Ben bir baba olarak seni izlerken gurur duydum. yaşam uzun soluklu bir serüvendir. yaşamın içinde kazanmakta var kaybetmekte. önemli olan içinden geldiği gibi içtenlikle ve coşkuyla mücadele etmek. Başarı elleri kremli salon çocuklarını değil, elleri nasırlı ve dizleri kanamış çalışkan çocukları sever. Yaşam becerisi sadece kazanmayı değil kaybetmeyi de göğüsleme sanatıdır.
Oğlu:” baba bana kızmadın mı? benden utanmadın mı?
Baba: “seninle sadece gurur duydum. İyi ki benim oğlumsun, iyi ki varsın.”

Bu hikâyeyi duyduğumda çok etkilenmiştim. Kendi hayatımı gerçekleştirme yolunda önüme çıkan birçok engel oldu. ellerimde nasırlar dizlerimde de çok yara izleri var. Doğru bildiğim yolda tek başına da kalsam yürümeye devam ettim. önemli olan gittiğiniz yer kadar yaptığınız yolculuk. yeter ki o yolculukta size inanan ve yorulduğunuzda pes etmeyi düşündüğünüzde sizi yüreklendiren birileri olsun.

Ne demiş atalarımız? ”Önce eşeğini sağlam bir kazığa bağla sonra tevekkül (emanet) et Allaha”

Bu güzel yazı için Selda Çakın’a teşekkürler.

Başkalarının düşünceleri bizi etkileyebilir mi?

telepatidusunceFizikçiler kuantum partiküllerinin birbirlerini aynı yerde olmaksızın etkilediklerini birçok araştırma ile ortaya koydu.

Peki insan zihni kuantum partikülleri gibi, bir başka insanın zihnine karışabilir miydi? Evet karışabilir. Bir annenin bin kilometre uzaklıktaki oğlunun hastalığını hissetmesi, bu fenomenle açıklanabilir mi?

Kuramsal fizikçi Amit Goswami, Meksika Üniversite’ndeki araştırmaların insan zihinlerinin mekansız bağlantı kurdukları gerçeğini ortaya çıkardığını söyler; ‘Kuantum mekansızlığı beyinler arasında da gerçekleşir.

Bir Meksika Üniversitesi deneyinde iki kişi, ortak bir meditatif evre deneyimleme niyetiyle 20 dakika boyunca elektronik olarak muhafaza edilmiş bir Faraday odasında yan yana meditasyon yaptı. Sonra meditasyon yapan denekler, bir deneyde birbirlerinden üç metre, diğer bir deneyde ise 14,5 metre uzakta iki ayrı odaya kondu ve EEG makinelerine bağlandı. Deneklerden birinin gözlerine, ‘tepkisel potansiyel’ adında eşsiz bir beyin-dalgası kalıbını tetikleyen kırmızı bir ışık verildi. Dört vakadan birinde, diğer kişinin beyni karıştı, kişi ışığı görmese de ya da ışığın yakıldığını bilmese de ışık kendiliğinden tepkisel potansiyel beyin-dalgası kalıbı yarattı.

İçinde bulunduğumuz toplumun, şehrin, mahallenin hatta apartmanın ve orada yaşayan insanların düşünceleri, enerjisi bizi etkiliyor mu? İlk olarak İsviçreli Psikiyatr. Carl G. Jung‘un ortaya attığı, daha sonra çeşitli araştırmacılar tarafından geliştirilen toplumsal bilinçaltı kavramı acaba gerçekten bu kadar etkili mi?

Düşüncelerinizi önemseyin, sandığınızdan çok daha güçlü olabilirler.

‘Sen düşünceden ibaretsin, gül düşünür gülistan olur, diken düşünür dikenlik olursun.’ Mevlana

Hayat Düsturlarım

Hayat düsturlarımı yazmak istedim.

Daima doğruyu söylemek, asla yalan söylememek. İmkanları fazla olsa da mütevazi yaşamak. Yardımsever olmak. Her zaman insanlara faydalı olmaya çalışmak. Paylaşmayı sevmek. Haksızlıklar karşısında sessiz kalmamak. İnsanlara saygılı olmak. Cömert olmak, merhametli olmak, adaletli olmak, edepli olmak, temiz olmak, düzenli olmak.

Paylaşmak

Mutluluğu paylaşın.

Huzuru paylaşın.

Öğrendiklerinizi paylaşın.

Yemeğinizi paylaşın.

Sevginizi paylaşın.

Sadık Olmak

Eşinize sadık olun.

Çocuklarınıza sadık olun.

Ülkenize sadık olun.

Ait olduğunuz gruba sadık olun.

Arkadaşınıza sadık olun.

Sevmek

Çocukları sevin.

İnsanları sevin.

Hayvanları sevin.

Ülkenizi sevin.

Dünyayı sevin.

Saygı Duymak

İnsanların inançlarına saygı duyun.

İnsanların düşüncelerine saygı duyun.

İnsanların fikirlerin saygı duyun.

Sakınmak

Ailenizin sırlarını paylaşmaktan sakının.

Arkadaşlarınızın sırlarını paylaşmaktan sakının.

Ülkenizin sırlarını yabancılarla paylaşmaktan sakının.

Yalan söylemekten sakının.

Kanunsuz işlerden sakının.

Kötü niyetli insanlardan sakının.

Tembellikten sakının.

Aldatmamak

İnsanları aldatmayın.

Eşinizi aldatmayın.

Size güvenen insanları aldatmayın.

Mesele sevmek değil, güzel sevmek

Mesele sevmek değil,
Güzel sevebilmek,
değerli hissetirebilmek,
önemli hissettirebilmek,
hissedildiğini hissettirebilmek,
seninle birlikte güvende olduğunu hissettirebilmek,
hastalıkta sağlıkta yanında olduğunu hissettirebilmek…

Sadece hissettirebilmek değil tabi ki, bunu yapabilmek.

Kalp mi insana sev diyen yoksa yalnızlık mı körükleyen? Sahi nedir sevmek; bir muma ateş olmak mı yoksa yanan ateşe dokunmak mı?

İlgili yazılar;

Aşk acısının yararları
Aşk acısından nasıl kurtulursunuz?
Bir erkek için nasıl vazgeçilmez kadın olursunuz?

Acılarımız Neyin Habercisidir?

Sopayla kilime vuranın gayesi, kilimi dövmek değil, tozu almaktır. Allah sana sıkıntı vermekle tozunu, kirini alır. Niye kederlenirsin’ diyor Mevlana.

Karakterimizi yaşadığımız güzel anlardan çok yaşadığımız acılar oluşturur, olgunlaştırır ve geliştirir.

Bir olay yaşadığımızda, olayın sadece acı kısmını görürüz  ya da görmeye şartlanmışızdır.

Nasıl ki dizimiz ya da karnımız ağrıdığında, o ağrının amacı ‘bu bölgede yanlış bir şeyler oluyor, hemen düzelt’ demekse, hayatımızda ki acı ve sorunlar da bir şeyleri düzeltmemiz gerekliliği yönünde bize gönderilen habercilerdir.

Tıpta en kötü hastalıklar, önceden belirti vermeyen, teşhisi koyulamayan hastalıklardır. Önceden belirti vermedikleri için doktorlar anlamakta zorluk çeker ve anladıkları zaman ise hastalık çok ilerlemiş, müdahele edilemez bir hal almış olur. O yüzden başımıza gelen hastalıklar aslında (örn.,bir diz ağrısı, karın ağrısı) çok önemli birer hediyedir. Hissetmeyi, bakmayı görmeyi ve ilgilenmeyi billdiğin sürece.. Hayatında yaşadığın acılar, olaylar daha büyümesin, kontrol edemeyeceğin noktaya gelmesin diye seni sürekli uyarır. Eğer o uyarıları görmezden gelirsen, bir gün kontrol edemeyeceğin bir noktaya gelebilirsin.

O yüzden yaşadığın acıları, sana gönderilen bir hediye olarak gör. Seni öldürmeyen her acı, dirençlendirir ve güçlendirir.

Unutma; Elmas baskı altında değer kazanan bir kömür parçasıdır.

hakanmenguc_soz_tecrube

Sherlock Holmes’ın Zihin Okuma Teknikleri

Bu yazıda ülkemizde çok az bilinen, cold reading, hot reading ve warm reading konusundan bahsedeceğim.

Özellikle bu konuda araştırma yapanlar için Türkçe bir metin olsun istedim. Başlığın adında Sherlock Holmes’u kullanmamın nedeni de, kendisi de bilerek ya da bilmeyerek bu teknikleri kullanarak çözümlemeler yapıyor.

Cold Reading – Soğuk Okuma

Bir kişi hakkında özele inmeden genel hatları ile özel bilgiler vermektir. Bazı falcıların, medyumların bilerek veya bilmeyerek kullandığı bir tekniktir.

Örnek cold reading metni;

?Başkalarının sizi beğenmesine, sizi sevmesine ihtiyaç duyuyorsunuz, ama aynı zamanda kendinize karşı eleştirel olmaya da eğilimlisiniz. Kişiliğinizin bazı zayıf yönleri var ama genelde bunları telafi etmeyi başarıyorsunuz. Hedeflerinizi gerçekleştirmek için kullanabileceğiniz büyük bir kapasitenizin olduğunu biliyorsunuz ama bunun sadece çok küçük bir kısmını kullanıyorsunuz. Dışardan disiplinli ve özgüvenli gözükürken, içten içe kaygılı ve güvensizsiniz. Bazen doğru kararı verip vermediğiniz ya da doğru şeyi yapıp yapmadığınız konusunda kafanızda ciddi şüpheler uyanıyor. Belli bir miktarda değişiklik ve farklılığı tercih ediyorsunuz; kısıtlamaların, sınırlandırmaların içinde kalmak sizi mutsuz ediyor. Bağımsız bir düşünür olmakla gurur duyuyorsunuz ve başkalarının iddialarını tatmin edici kanıt olmadan kabul etmiyorsunuz. Ama kendinizi başkalarına açarken çok açık, çok içten olmayı akıllıca bulmuyorsunuz. Bazı zamanlar dışadönük, sokulgan ve sosyalsiniz; bazı zamanlarsa içedönük, sakıngan bir kapalı kutu oluyorsunuz. Bazı çok gerçekdışı arzularınız var. Normalde sabırlı bir insansınızdır ama bir noktadan sonra çok sinirli birisi de olabiliyorsunuz.?

Hot Reading – Sıcak Okuma

Bir kişi hakkında kesin bilinen bilgileri vermektir. Şöyle ki; mesela bir kişinin ehliyetinde doğum gününü gördüğünüz zaman bunu ona çaktırmadan satmaktır. Ya da üstünde kedi tüyü görüp kedileri sevdiğini söylemektir.

Warm Reading – Ilık Okuma

Çıkarım yapma sanatıdır.  Örnekle açıklamak gerekirse bir kişinin elinde psikolojik roman gördüğünde psikikolojiye olan ilgisinden bahsederseniz bu warm reading’tir.

3 Tekniğin de kullanıldığı örnek videoyu aşağıda izleyebilirsiniz;

Yüz okuma ile ilgili yazıma da buradan ulaşabilirsiniz.