Mükemmeliyetçilik: Özgürlüğün Önündeki Gizli Engel
Geçtiğimiz günlerde, bir davet üzerine Berlin’deki Humboldt Üniversitesi’ndeydik. Burası, insan psikolojisine dair önemli çalışmaların yapıldığı, tarih kokan bir yer. Aynı zamanda, mükemmeliyetçilik kavramını derinlemesine inceleyen Karen Horney’in de eğitim aldığı yer. Bu vesileyle, mükemmeliyetçilik üzerine uzun bir sohbet ettik. Ve düşündüm… Mükemmeliyetçilik gerçekten nedir? Bizden ne alır, ne verir?

Karen Horney, mükemmeliyetçiliği sadece bir kişilik özelliği olarak değil, derin bir ruhsal çatışma olarak ele alıyor. Ona göre mükemmeliyetçilik, aslında insanın kendisiyle giriştiği bir savaştır. Kusursuz olmaya çalışmanın ardında yatan gerçek sebep, çoğu zaman farkında bile olmadığımız bir korkudur: “Eğer yeterince iyi olmazsam, kabul edilmem.”
Çocukken öğrendiğimiz en temel şeylerden biri şuydu: Sevilmek için iyi olmalıyız. Bazen bu “iyi” olma hali, yüksek notlar almak, hatasız olmak, kimseyi hayal kırıklığına uğratmamak anlamına gelirdi. Zamanla farkında olmadan içimizde bir inanç oluştu: “Mükemmel olmalıyım ki değer göreyim.” Ancak bu inanç, ne kadar çabalarsak çabalayalım bizi hiçbir zaman tatmin etmeyen bir döngünün içine soktu. Çünkü mükemmeliyetçilik, ulaşılamayan bir hedef gibidir. Ne kadar yaklaşsan da, o hep biraz daha uzağa gider.

Mükemmeliyetçilik mi? Kendini Reddetmek mi?
Horney, mükemmeliyetçiliğin aslında bir kendini reddetme biçimi olduğunu söyler. Mükemmeliyetçi birey, kendi hatalarını, eksikliklerini kabul etmekte zorlanır. Çünkü hata yapmak, ona göre değersizlikle eş anlamlıdır. Peki bu süreç nasıl işler?
1. İdeal Benlik Kıskacı
Mükemmeliyetçi kişi, kendi içinde ulaşılması imkânsız bir ideal benlik oluşturur. Gerçek benliği ile bu ideal arasındaki mesafe, içsel çatışmaya yol açar.
2. Kendine Yabancılaşma
Kendi doğal halini, içindeki çocuğu, hatalarıyla var olabilen insanı reddeder. Çünkü zihin ona sürekli şöyle der: “Ancak mükemmel olursam değerliyim.”
3. Kendini Sert Eleştirme
Küçük bir hata bile, kişinin kendisini acımasızca eleştirmesine neden olur. Bir başkası hata yaptığında anlayışlı olabilir ama kendisine asla. Çünkü hata yapmak, onun gözünde değersiz olmakla eşleşmiştir.
4. Başkalarının Onayına Mahkûm Olma
Mükemmeliyetçi kişi, içsel huzuru dış dünyadan gelen onay, takdir ve övgüyle sağlamaya çalışır. Ancak bu, asla dolmayan bir boşluk gibidir.
Peki Çözüm Ne?
Çözüm, hata yapmaya cesaret edecek kadar kendini sevebilmekte. Eksik olabilmeye, yanlış yapabilmeye, “tamamlanmamış” kalabilmeye izin verebilmekte. Çünkü hayat, bir yarış pisti değil. Sürekli en iyi olmak zorunda değilsin.
İnsanlar seni kusursuz olduğun için değil, olduğun gibi kabul ettikleri için sevecek. Çünkü gerçek bağlar, mükemmellik üzerinden değil, samimiyet ve içtenlik üzerinden kurulur. Hata yapmayan, asla yanlış kararlar vermeyen, duygularını hep kontrol eden biri, insana mesafeli ve ulaşılmaz gelir. Oysa seni gerçekten anlayan, yanında olmak isteyen insanlar, yalnızca başarılarını değil, kırılganlıklarını, tereddütlerini, zaman zaman yaptığın hataları da görecek ve yine de seni sevecekler. Çünkü insan olmak, yanlışıyla, doğrusuyla, zaafları ve güçlü yanlarıyla bir bütün olmaktır.
Belki de en büyük hata, hiç hata yapmamaya çalışmaktır. Çünkü mükemmel olma çabası, insanın kendisini kısıtlamasına, hayatın sunduğu deneyimlere cesaret edememesine neden olur. Hata yapmaktan korktukça, kendimizi deneyimlerden, risklerden, yeniliklerden mahrum bırakırız. Oysa gelişim, en çok hataların içinden geçerken olur. Bir çocuk yürümeyi öğrenirken düşer, ama düşmeden yürümeyi öğrenemez. Hayatta da böyledir: Yanılmadan, öğrenemeyiz. Kaybetmeden, kazanmanın değerini bilemeyiz.
Ve belki de asıl başarı, mükemmel olmaya çalışmadan da değerli olduğunu fark edebilmektir. Başarı, kendini sürekli yargılayarak, kusursuz olmaya zorlayarak değil, kendini olduğun gibi kabul edebildiğinde gelir. Gerçek özgürlük, eksikliklerinle de barıştığında başlar. Çünkü insan, hata yapmasına rağmen değil, tam da hatalarıyla birlikte değerlidir.
O yüzden bugün kendine şunu sor: Mükemmel olmak mı, özgür olmak mı?
Seçim senin
(14 Mart Cuma 2025 | Hakan Mengüç)