Bazı anlarda, nerede olduğumu veya kiminle olduğumu fark edemiyorum artık. Kalbimin gürültüsünü duyabiliyorum yalnızca. Koşuyorum beynimin içinde dörtnala, istikametsiz. Start verilip, yarış başladığında da hatalı çıkıştan diskalifiye oluyorum. Burnuma derin bir rutubet kokusu geliyor, denizellikten olsa gerek. Kabataş?ta fünikülere binerken buluyorum kendimi. ? Bir dakika sonra tren hareket edecektir? anonsu geliyor, ardından kapıların kapanış sesi.
Yanıma biri oturuyor. Omzuma dokunuyor. Neden bu kadar düşüncelisin diyor. Sen kimsin diyecek halim yok, yorgunum diyorum. Sağ elimi tutuyor, kalbimin üzerine sımsıkı bastırıyor. Sakinleş biraz diyor. At üstünde şehre girip, on binlerce Romalının beni alkışladığı günler geliyor aklıma. Krallıkları yıktığım, milyonlara korkular saldığım, önümde diz çöküp dua eden yığınların olduğu günler. Sonra ne oldu diyor. Daha fazla ganimet için yaktım, yıktım. Emirler yağdırdım. Zirvedeki gücü elimde tutmak adına, her yeni fikri reddedip kendi adıma kararlar aldım. Ben olduğum için değil de sahip olduğum hazine için büyüdü çevrem. Daha da boğuldum, yapayalnız kaldım diyorum. Peki değer miydi diyor. Seni sevenlere sırt çevirmek, gözlerinin içinde adaleti arayanlara kapıları kapatmak, babanın cenazesine dahi gitmemek sana yakışmış mıydı? İktidar için, güç için, daha fazlasının cazibesine kapılıp, sen olmaktan çıkmaya değer miydi diyor. Değmezdi diyorum. Gözlerimden yaş geliyor. Elleriyle siliyor yaşlarımı. Hava yağmurlu, bak incecik giyinmişsin üstelik hasta olacaksın diyor. Böyle konuştuğunu duydukça annemi hatırlıyorsun diyorum. ? Gelecek istasyon Taksim? anonsu yapılıyor. Hadi annene git diyor. Ve ekliyor; olmak için doğduğun kişi ol, kendin ol.
Eve ne hızda gittiği hatırlamıyorum. Kapıyı açıyor annem, her zamanki gibi sıcacık sarılıyor. Kısa bir sürede en sevdiğim yemekleri yapmış, banyoyu hazırlamış, yatağımın başucuna temiz çamaşır bile çıkarmış. O rahatlatıcı ses tonuyla konuşmaya başlıyor. Şirketlerin çok büyümüştü oğlum, nice ihaleler kazandığın günleri gördüm televizyonda. Rakiplerini bir bir devirmekle kalmadın, işçilerini de aldın. Bu günlerde arabalarını dahi satmışsın. İflas bayrağını çektiğini okudum gazetede. Lakin hala gözlerin ilk günkü gibi gülüyor dedi. Füniküler de yanıma biri oturdu anne onunla konuştum, her şeyin güzel olacağını söyledi bana dedim. Tek kişilik değil miydi o koltuklar oğlum dedi. Ufak bir duraksamadan sonra, göz bebeklerimi daha bir büyüterek haklısın anne dedim. Kendimi dinledim. Yüreğimin iyiye gidecek, sabret deyişini dinledim. İçinde umudu bulan hiç kimse çaresiz değildir. Zifiri karanlıkta ışığa yürüyen hiç kimsenin yalnız olmayacağı gibi dedim, gözlerim yavaş yavaş kapanırken.
Teşekkürler, Hıdır Ferahoğlu