İnsan gönlüyle bağlantı kuramadığında akla sığınır. Akıl ise bir süre sonra aşırı yüklenir ve sorunlar çıkarmaya başlar.
İnsanın sadece akıl yapısını ele alan psikoloji bilimi, ruhsal yapısını da anlama ihtiyacına düştüğü için A. Maslow ve William James gibi psikologların öncülüğünde Transpersonel psikolojinin kurulmasını sağladı. Kısaca transpersonel psikoloji, insan zihninin aşkın ve ruhsal yönleri üzerine araştırma yapar.
Transpersonal psikolojinin temellerini Karen Horney ile birlikte atan A. Maslow, psikolojinin manevi yanına yönelişini şu sözlerle ifade etmişti;
‘…Freud sanki psikoloji ilminin hastalıklı yarısını anlatmıştı. Bize ise sağlıklı diğer yarısı ile bu ilmi tamamlamak düşüyor…’ (A. Maslow, Toward a Psychology of Being, s. 5, 1968)
Tasavvuf’ta makamlar diye geçen halleri Maslow, ‘Dinler, Değer ve Doruk Deneyimler’ adlı kitabında ‘doruk deneyimler/peak experiences’ diye tanımlamıştır.
Tasavvuf’ta ara sıra yaşanan aşkın deneyimlere ‘hal’, eğer bu deneyim süreklilik arzediyorsa, ‘makam’ denir. Maslow insanın sabitleşmiş bir doruk algılayış halinin de olabileceğini söyler ve buna da ‘yayla deneyimi/plateau experience’ der.
‘Yaşlandıkça doruk deneyimlerimin yoğunluğu ve sıklığı azaldı. Başkalarında da aynı durumu gözlemledim. Çarpıcı duygusal boşalımlar içimde yavaş yavaş sönmeye yüz tuttutuğunda, bilincimde çok değerli, farklı bir süreç ortaya çıktı. Bütün o doruk deneyimler, aydınlanmalar ve ani içgörüler suyun dibine çöktüğünden beri, bir tür ‘birlik bilinci’ yaşıyorum. Şimdilerde ‘dünyayı’, sonsuzluk açısından görüyorum. Bu görüş daha şairane ve güncel. Olağan şeyler daha sembolik bir anlam taşıyor. Hiçbir şey eksilmiş veya özellik kazanmış değil ama ben her an mucizelerle örülü bir dünyada yaşıyor gibiyim.
Bu tür bir bilinçte de, doruk deneyimlerde müşhade edilen huşu, gizem, süpriz ve estetik şok gibi öğeler mevcut; fakat bunlar geçici değil, sürekliler. Yaşadığım şey, yoğunluğu gittikçe artan ve doruk noktasına çıktıktan sonra azalan, orgazm gibi deneyimlerden çok farklı bir his. Sözünü ettiğim süreçte, bir yere oturup bir nesneyi sanki mucizevi birşeymiş gibi saatlerce izleyebilir ve onun her saniyesini doya doya yaşayabilirsiniz.’
Tasavvuf’ta sema, musiki ve zikir ile çeşitli ‘halleri’ deneyimleyen kişiler, o ‘hal‘in tadını alırlar. Tasavvufun dikey boyutunda yolculuk yapmış ve belirli yerlere gelmiş kişiler de, o ‘hal‘leri sürekli yaşar hale gelir ve buna da yukarıda da belirttiğimiz gibi ‘makam’ denir. Sema, musiki ve zikir gibi uygulamalar yeni öğrenciler için bir ağza bal çalma iken, ‘makam’a ulaşmış insanlar içinse bir hatırlama ve mevcut durumu korumadır.
Faydalanılan kaynaklar; ‘Wikipedia, Dokuz Yüz Katlı İnsan-Mustafa Merter, Dinler, Değer ve Doruk Deneyimler-Abraham Maslow’
şahin says:
ilgi alanıma giren konular, iyi çalışmalar ve kolaylıklar diliyorum
31 Mart 2015 — 15:26