Kalbin temizse hikayen mutlu biter!

Farklılaş ya da Öl

Geçen gün Bursa’dan İstanbul’a dönerken Jack Trout‘un ‘Büyük Markalar, Büyük Hatalar‘ kitabını okuyordum. Kitap sürekli tekrarlarla zihnimize şunu kazımaya çalışıyor; ‘Pazarlama bir algılar savaşıdır, ürünler değil!’ aynı zamanda Jack Trout  ‘Differentiate or die!” (Farklılaş ya da öl!) kitabından da alıntılar yapıyor.

Geçtiğimiz hafta merkezimizde arkadaşım İlkay Tercan İsim ve Yüz Hatırlama eğitimi üzerine bir eğitim verdi. İlkay’ın öğrettiği bir sürü teknikten biri de kişilerin yüzleri veya isimlerindeki farklılıkları kullanıp hafızamıza almamızdı. Çünkü farklı olan şeyler hafızamızda çok rahat ve kolay kalıyor. Mor İnek kitabıyla meşhur olan Seth Godin‘de hep şunu söyler, ‘Çağımızda ürün ve fikir çok!, ama zaman yok! Onun için insanların sizi farketmeleri ve akılda kalmanız için farklı olmalısınız.‘ (İlgili konuşmayı buradan izleyebilirsiniz )

İlkay eğitiminde farklılıklara dikkat etme konusunu anlatırken benim aklıma  o an başka bir fikir geldi, bir zamanlar birisi şöyle bir şey demişti, ‘Düşünmek zor iştir, bunu düşünenler iyi bilir!‘ :) Gerçekten düşünmek zor iştir, onun için farklı olan, farklılıklarını bize gösteren insanları otomatik olarak zihnimiz kaydediyor ve onları unutmuyoruz, yani bunun için hafıza tekniği kullanmamıza gerek yok. Ama biz insanların isimlerini hatırlamak zorunda olduğumuzda, onlar farklı olmadığı için biz onlarda bir farklılık bulup, zihnimize öyle kazımalıyız. Şimdi ismini hafızamıza kazıtan birisini inceleyelim;Lady Gaga;

Küçük yaşlardan beri müzikle ilgilenen Gaga, daha sonra bir müzik okulunda eğitim alıyor. Ama onun gibi onbinlerce kişi var, farklılığını ortaya nasıl koyacak? Lady Gaga biraz müziği ile ama bundan daha da çok kıyafetleri ile o kadar dikkat çekti ki otomatik olarak herkes onu konuştu, kulaktan kulağa yayıldı ve kimse onun ismini unutmadı. İşte bu farklılık da ona tanınmayı ve starlığı getirdi. Düşünün sadece an itibariyle (2010 Ekim) Facebook’ta 4o Milyon‘dan fazla takipçisi var.

2010 yılı istatistikleri itibari ile Lady Gaga Google’da en çok aranan kadın,

Youtube’da 2010 yılında en çok tıklanan video…

Tabii bu uç bir örnekti ama aklınızda kalsın diye ben de bu uç örneği kullandım. Herkes yaptığı işte bir farklılık yaratabilir.

Apple bilgisayar ve telefon sektörüne girdiğinde farklılığı bir koz olarak kullandı ve insanların zihnine kendi markasını kazıdı. Kulaklığından, kocaman telefonuna, ilginç bilgisayarlarından sıradışı bir çok ürünü ile kendi adından söz ettirdi ve kalitesiyle de büyüdü, şimdi tüm ürünleriyle dünyada zirveye yükseldi.

 

Soru şu: Siz işinizde marka değerinizi bozmadan farklılığınızı nasıl sağlarsınız?

Çünkü farklı olacağım diye kendini komik duruma düşüren insanlar da vardır. Mesela bir müzisyen (!?) farklılaşayım diye adını Recep Roleksoğlu koymuş, Aklınca ismini Rolex saat markası ile bağdaştıracak. Ama bu farklılık değil komiklik olmuş. Albümünün adını da, ‘Cesurca Yaladım Leoparı’ koymuş. Tamam dikkat çekmesine çekti, Ajdar’da dikkat çekti, hatta bundan para kazandı ama uzun vadede kaybetti.

Mesela Lady Gaga 4 yaşında piyano çalmaya başlamış ve 14 yaşında beste yapmaya başlamış. Yani ilk önce gerçekten uzman olacaksın, sonra farklılığı yakalayacaksın.

Farklı olacağız ama bu farklılık bize güç ve imaj katacak, marka değerimizi daha da güçlendirecek.

Son olarak geçen gün gazetede karşılaştığım, Teoman’ın meşhur olmadan önce reklam ajanslarına gönderdiği özgeçmişi sizinle paylaşmak istiyorum. Siz hiç böyle bir özgeçmiş göndermeyi düşünmüşmüydünüz?

1967 yılında İstanbul’da doğdu. Karakterini şövalyelik değerleri üzerine oturttu. Kendini Boğaziçi Sosyoloji’de sabitledi. Hayatını şarkıcılıktan kazanıyor.

Gay-şarkıcı modasından sonra, sosyolog- şarkıcı modasının çıkacağına inancı tam. Bu sayede yırtma hayalleri kuruyor. Zorda kalınca gitar ve armonika da çalıyor. Televizyona bile çıktı.


Amerika’da yaptığı röportaj ve araştırmalardan hazırladığı “Sado Mazoşizm” konulu çalışma, en çok yalvaran dergide yer alacak. Bir reklam şirketinde, adına staj demeye utandığı bir süre geçirdi. İşi sevdi. Yapacağına da inanıyor. Üç dakikalık şarkıların her birinin kendisine okuldan çok şey verdiğini söylüyor.

Soap operalardan “Twin Peaks”i seviyor. Laura Palmer için ise “ölecek kız değildi” diyor. Biseksüel, katil, kadın yazarlardan Catherine Tremell’i seven, iyilerin dostu, fenaların düşmanı kahramanımızın, tüm reklam şirketlerine ortak mesajı var:
“BENİ ŞİMDİ ALMAZSANIZ SONRA ÇOK YANARSINIZ. EYLEMLERİM SÜRECEKTİR.”

Şimdi sizden herkesin yararlanması için, farklı bulduğunuz veya size farklı gelen kişi, kurum veya başka bir örneği, yorum kısmında paylaşmanızı istiyorum. Kim bilir? Belki bir çok kişi sizin sayenizde ilham alır.

Sevgiyle kalın, Hakan.

3 Ekim 2010