Kalbin temizse hikayen mutlu biter!

Etiket: mutluluk (page 1 of 1)

Gözlerin ağlaması, ruhun gülmesidir

Merhaba Eylül. Ne çabuk da 8 ay geçmiş, halbuki yılbaşına girdiğimiz gün daha dün gibi. Bugün seni gün doğumunda ney üfleyerek karşılamak istedim.

Sen sonbahar habercisisin, hüznün ve neşenin iç içe geçtiği bir mevsim sonbahar. Aşıkların mevsimi, hüznün mevsimi. Öyle dememiş midir Şems; “Hüzün ki en çok yakışandır aşıklara, yandık yakıldık ama hüzünden yana asla yakınmadık…”

Bazen gözlerin ağlaması, ruhun gülmesidir. 2020’nin hüznünü epey çektik, umarım neşesini yaşama fırsatı da doğar tüm insanlığa…

Zaman en değerlimiz, nerede tükettiğimizi ve kime hediye ettiğimizi unutmayalım lütfen… Ve ertelemeyelim mutlulukları, çünkü ertelediğimiz şey mutluluk olduğunda kaybettiğimiz koca bir ömür oluyor…

Hoşgeldin Eylül!

Fotoğraflar: Dionysos Village Hotel – Kumlubük | Marmaris

Huzur istiyorsan teslim ol

ruzgar

Fırtına koca bir ağacı devirir ama küçük bir çocuğun iki parmağı ile koparabileceği bir ota zarar veremez.

Çünkü ağaç fırtınaya direnir ama ot fırtınaya eğilir ve teslim olur.

Sert ve katı olanlar kırılır, yumuşak ve teslimiyetçi olanlar hayatta kalır.

Doğduğunda yumuşak ve esnektik bedenimiz,  ölürken ise sert ve katı.

Bu yüzden yumuşak, esnek ve teslimiyetçi olmak YAŞAMDIR.

Sert ve katı olmak ise ÖLÜM.

Kendini yüce güce teslim et, bırak akışa kendini, neyin daha hayırlı olacağını bugünden bilemezsin.

Merak etme en kötü ihtimalle yolun sonunda karamsar haklı çıksa bile iyimserlerin yolculuğu daha mutlu, daha huzurlu ve daha eğlenceli geçmiş olacak.

En iyisinin değil, en hayırlısının olması dileğiyle,

Hoşçakal.

(24 Haziran 2015 – 21.10)

 

Hayırlısı ne güzel kelime

hayirlisineguzel

 

Hiçbir mutluluk suya sabuna dokunmadan insanın eline hazır sunulmaz. Ya önceden ya da sonradan mutlaka bedeli ödenir. Eğer yaşam mücadeleni coşku, sevgi, azim ve inançla verebiliyorsan, bu süreçte uğradığın hezeyanlar, hüsranlar başarıya giden yolda uğrayacağın istasyonlardan herhangi biridir.

Bir gün, oğlunun cana can, dişe diş bir basketbol maçını izleyen baba, skoru berabere olan bu maçın, son dakikasında oğluna verilen penaltı şansını heyecanla izlerken, oğlunun maçın kaderini belirleyecek bu şansı değerlendiremediğini görünce oğlu adına çok üzülür. Arabaya bindiklerinde hiç konuşmazlar.

Oğlunun yaşlı gözlerini saklamaya çalıştığını gören baba çaresizlik içindedir. Ne diyeceğini bilememektedir. Hiç konuşmadan bir süre yola devam ederler. Baba ilk defa kendini bu kadar çaresiz hissetmiştir. Bir süre sonra uygun bir yer bulur ve arabayı durdurur. Oğluna parkta bir çay içmeyi teklif eder. Oğlu çok üzgündür, konuşmak istemediğini söyler. Baba elini oğlunun omzuna koyar ve şöyle söyler, “Oğlum biliyorum şu an çok üzgünsün, ben de senin adına ve takımın adına bu üzüntünü paylaşıyorum ve seni çok iyi anlıyorum. Sana bir şey soracağım, bana cevap vermeni istiyorum.” Oğlu üzgün ve mahçup bir şekilde babasına “evet” dercesine bakar.

Baba “Bak oğlum sen bu maçta bütün samimiyetinle elinden gelenin en iyisini yaptığına inanıyor musun?”
Oğlu: “Elbette inanıyorum”
Baba :”Peki mücadeleni coşkuyla mı verdin”
Oğlu: “Tabiki de”
Baba: “Peki heyecanlandın mı?”
Oğlu: ” Hem de her hücremde hissedecek kadar”
Baba: “Oğlum sen mücadeleni takımın adına bütün samimiyetinle, coşkuyla ve heyecanla verdikten sonra, elinden gelenin en iyisini de yaptıktan sonra sonucun ne olduğunun o kadar da bir önemi yok. Ben bir baba olarak seni izlerken gurur duydum. yaşam uzun soluklu bir serüvendir. yaşamın içinde kazanmakta var kaybetmekte. önemli olan içinden geldiği gibi içtenlikle ve coşkuyla mücadele etmek. Başarı elleri kremli salon çocuklarını değil, elleri nasırlı ve dizleri kanamış çalışkan çocukları sever. Yaşam becerisi sadece kazanmayı değil kaybetmeyi de göğüsleme sanatıdır.
Oğlu:” baba bana kızmadın mı? benden utanmadın mı?
Baba: “seninle sadece gurur duydum. İyi ki benim oğlumsun, iyi ki varsın.”

Bu hikâyeyi duyduğumda çok etkilenmiştim. Kendi hayatımı gerçekleştirme yolunda önüme çıkan birçok engel oldu. ellerimde nasırlar dizlerimde de çok yara izleri var. Doğru bildiğim yolda tek başına da kalsam yürümeye devam ettim. önemli olan gittiğiniz yer kadar yaptığınız yolculuk. yeter ki o yolculukta size inanan ve yorulduğunuzda pes etmeyi düşündüğünüzde sizi yüreklendiren birileri olsun.

Ne demiş atalarımız? ”Önce eşeğini sağlam bir kazığa bağla sonra tevekkül (emanet) et Allaha”

Bu güzel yazı için Selda Çakın’a teşekkürler.

Mutlu olmak için vazgeçmeniz gereken 12 madde

Aşağıda mutlu olmak için, vazgeçmemiz gereken 12 madde var. Biliyorum bazılarımız, ‘yaşamayalım daha iyi’ diyecek
En çok vazgeçemediğiniz madde hangisi?
Veya vazgeçmeyi başardığınız?

1) Haklı olma ihtiyacından vazgeçin.
2) Herşeyi kontrol etme ihtiyacından vazgeçin.
3) Başkalarını suçlamaktan vazgeçin.
4) Kendinizi suçlamaktan vazgeçin.
5) Değişime direnmekten vazgeçin.
6) Etiketlerden vazgeçin.
7) Mazeretlerinizden vazgeçin.
8) Korkularınızdan vazgeçin.
9) Şikayet etmekten vazgeçin.
10) Bağımlılıklarınızdan vazgeçin.
11) Mükemmelliyetçilikten vazgeçin.
12) Başkalarının beklentilerine göre yaşamaktan vazgeçin.

İyi akşamlar,
Hakan.

Ne İstiyorsun? Küçük Bir Sorgulama


Ne istiyorsun?

Güzel bir araba?
Güzel bir eş?
Bir milyon dolar?
İyi bir iş?
Çocuk?
Bilgisayar?
iPhone 5?
Bahama adalarında tatil?

Tüm bunları neden istiyorsun?
Tüm bunlara ulaşınca ne HİSSEDECEKSİN?

İYİ HİSSEDECEKSİN!

Tüm isteklerimizin güdüleyen şey İYİ HİSSETMEK isteği.
Bilinçaltı ACI’dan kaçıp ZEVK’e ulaşmak için her şeyi yapar.

Bazen birisi sırf iyi hissedebilmek için 20 yıl çalışır, çünkü iyi hissetmenin tanımını toplum öğretmiştir;
– Sigortalı işin olacak,
– İyi bir şirkette çalışacaksın, iyi bir maaşın olacak,
– Evleneceksin, nurtopu gibi evlatların olacak.
– Ve sonunda emekli olacaksın, güzel bir emekli maaşın olacak ve şimdi İYİ HİSSEDEBİLİRSİN.

Ama bazen öyle bir insanla karşılaşırsın ki, belki ayda 300-400 lira kazanıp geçiniyordur ama o senin 20 sene sonraki hedefini şimdi gerçekleştiriyordur, İYİ HİSSEDİYOR ve hayatının zevkini çıkarıyor.

Parasız kaldığım dönemlerde bile sevmediğim işi yapmayı reddettim,
çünkü parayı kazanmamım sebebinin ne olduğunu biliyorum.

Geçenlerde Bursa’ya ailemi ziyarete gittim, o arada da çocukluk arkadaşlarıma uğradım. Küçükken ne kadar eğlendiğimizi konuşuyorduk, onlar sürekli ‘Ne günlerdi be! Bir daha o günler gelmez’ dediler. Ben hemen lafa girdim, ‘Hooop, ben o zamanlar ne kadar eğleniyorsam şimdi de o kadar eğleniyorum. Benim için hayat aynı güzellikte’ dedim. Sen şanslısın, sen farklısın, sendeki azim bizde yok dediler. Çünkü onlar rüzgarın götürdüğü yöne direnmemimişlerdi, toplum onlara ne dediyse kabul ettiler ve şimdi 9-5 bir işte çalışıyorlar. Ama beni her gördüklerinde de bunun mümkün olabileceğini anlıyorlar.

Neyse lafı çok uzattım, bu yazı yazmamın amacı şu, tüm bu koşuşturma bilinçaltı düzeyinde İYİ HİSSETMEK için, bu yüzden iyi hissetmeye şimdiden başlayın. Sevdiğiniz işi yapın.

Bu bazen kolay olmaz ama sevdiğiniz işi yapabilmek için, şu an da yaptığınız işi bir müddet sevmeniz gerekiyor.

Uçağın kalkışı sarsıntılıdır ama belli bir yüksekliğe geldiğinde işler yoluna girer.

Hayatta en güzel şey hem sevdiğin hem uzman olduğun işi yapmak. Çünkü ikisinden biri olmayınca, olmuyor.

Sevgiler, Hakan.
(17 Temmuz 2013)

Mutluluğu Biz mi Oluşturuyoruz? Yoksa…?

Bu sayfayı not edin.
Çünkü kendinizi her tükenmiş hissetiğinizde aşağıdaki videoyu izleyebilirsiniz.

Aşağıdaki video bize mutluluğun başımıza gelen olaylar değil, o olaylara bakış açımıza bağlı olduğunu bize gösteriyor.

İnsan her şartta isterse mutlu olabilir, her şartta kendi psikolojisini koruyabilir.

Ben de zaman zaman bu videoyu izlerim ve sizlerle de paylaşmak istedim.

Türkçe altyazılısı

Gülümsemesini Bilmeyen Dükkan Açmasın

Bir Çin atasözü der ki: Gülmesini bilmeyen, dükkan açmasın.”


Herkes, komşu olan biri balcı ile, diğeri turşucu olan iki dükkan sahibinin hikayesini bilir.
Balcı da çeşit çeşit ballar var ama müşterisi yok. Turşucu ise basit bir turşu satar ama müşteriye zor yetişir.

Balcı bu işe şaşar ve bilge bir adama gider, durumunu anlatır. Adam gerçekten bilgedir ve der ki: Sen dükkanında bal satıyorsun ama yüzün sirke satıyor. Komşun turşu satıyor ama yüzü bal satıyor.

Şanslı mısınız? Değil misiniz?

Eğer bu sabah hastalıklı değil de sağlıklı uyandıysanız,
haftayı bitiremeyecek bir milyon insandan daha çok kutsanmışsınız demektir.

Eğer buzdolabınızda yiyecek, sırtınızda giysiler, başınızın üzerinde bir çatı ve uyuyabileceğiniz bir yeriniz varsa, bu dünyada yaşayan insanların %75’inden çok daha zenginsiniz demektir.

Eğer bankada ya da cüzdanınızda paranız varsa, dünyanın en varlıklı %8’i arasındasınız.

Eğer başınızı, yüzünüzde bir gülümseme ile dik tutabiliyorsanız ve gerçekten minnettarsanız, mutlusunuz demektir, çünkü çoğunluk bunu yapabilecekken sadece pek azı gerçekleştirmektedir.

“Yazarı bilinmiyor”