Kalbin temizse hikayen mutlu biter!

Kumarhanelerin İnsanları Kumarhanede Tutmak İçin Uyguladığı Gizli Taktikler

Bu yazı yazmamın nedeni farkındalığımızı biraz daha arttırmak.  Pek çok reklam, haber ve ürün gizli yollarla bilinçaltımıza binlerce mesaj gönderiyor. Ve çoğumuz farkında olmadan bu mesajları alıyor ve mesajlar doğrultusunda yönlendiriliyoruz. Dilbilim ve meta modellerle ilgili yazacağım yazılarda reklamlarda kullanılan teknikleri daha sonra anlatacağım.

dolar_isaretiMilyon dolarların kaybedilip/kazanıldığı kurmarhanelerin ışıltılı dünyasının perde arkasını anlatacağım. Kumarhaneler nasıl oluyorda insanları saatlerce dışarı çıkmadan kendi salonlarında tutmayı başarabiliyor?

Öncelikle hepimizin en temel ihtiyaçlarından birinin belirsizlik, çeşitlilik (uncertainty) olduğuna inanıyorum. Bu ne demek? Kaç kişi her gününün tıpatıp aynı olmasına katlanabilir ki? Sabah 07.00’de işe git, 16.00’da işten dön, yemek ye, biraz dinlen, televizyonun karşısına geç ve sonra da uyu…  Pek çoğumuz bu döngü içinde yaşıyoruz ve bu ‘kesinlik, tekdüzelik’ içinden çıkıp biraz heyecan istiyoruz. Bunu yüzlerce farklı yolla yapabiliriz, sinemayacani_sikkin_insan gidebiliriz, yeni bir kitap okuyabiliriz, yeni birileri ile tanışabiliriz, dans kursu olur, amatör bir tiyatro grubuna katılabiliriz ve benzeri şeyler.

Çoğumuz bu yollar yerine tamamen eğlence, süprizler içeren başka yolları tercih ediyor. Ben küçükken ailem ile birlikte haftada bir akraba, komşu veya tanıdıklara giderdik. Babalar okey oynar, anneler ise mahalledeki son gelişmeleri konuşurlardı kendi aralarında. Abimlerse arkadaşlarıyla buluşup, kahvede batak oynarlardı.

Okey oyununu bir izar_atmaknceleyelim. Bir kere rekabet var, kaybetmek var, karizmanın çizilmesi var, bu da heyecanı artırıyor. Eğer kaybeden çayları öderse heyecan biraz daha artıyor. Eğer oynayanlar, ‘Madem kaybeden ödeyecek, 10 tane kola içicem’ derse heyecan daha da artıyor. Şimdi şunu düşünün, herkes ortaya 150 TL koysa, kazanan 600 TL alır. Peki bu neye yol açar? Tabii ki heyecanın birden yükselmesine yol açar. Eminim o anda herkes, eşine akşam gidip, ‘Karıcığım bak 600 Tl kazandım, bir de kahveye gitmeme laf söylüyorsun. Yarın seni en lüks restoranda yemeğe götüreceğim’ demenin hayalini kurar.  Heyecan 10 üzerinden 4-5’ken birden 7-8’e çıkar.okey_oyunu_oynamak (Tabii bütçenize göre durum değişir.) Eğer ortadaki para 1.000 TL olursa heyecan birden tavana vurur ve 10’da 10 olur.

Sıradanlık içinde yaşayanlar için bu tip şeyler bulunmaz fırsatlardır ve bunlara ulaşmak çok kolaydır. Bir dans kursuna gitmek isteseniz, ‘Ya yeteneğim yoksa, ya rezil olursam, ya beceremezsem, acaba kaç paradır aylığı..’ gibi sorunlar karşınıza çıkar. Oysa okey gibi oyunlar oynamak daha basittir, hem arkadaşlarınızla buluşursunuz, hem dışarı çıkmış olursunuz, hem heyecan ihtiyacınızı karşılarsınız. (Ayrıca okey oynamının kötü bir tarafı yoktur, siz ne demek istediğimi anladınız. )

Belirsizlikle gelen heyecan ihtiyacımız insanları kumara çekiyor. Bir de bunun yanında uygulanan gizli teknikler insanları tam bir kumar bağımlısı yapıyor.

İnsanları Kumarhanede Nasıl Tutuyorlar?

Öncelikle muhteşem ışıltı, renk renk ışıklar, müzik, güzel kızlar, yakışıklı erkekler, insanları kumarhanelerin olduğu yerlere çekiyor. (Bknz: Kıbrıs)

Kumarhanelerin hiçbir yerinde saat veya pencere yok, zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz, böylece bütün gününüzü orada geçirebilir ve farkında olmayabilirsiniz.

Çekici, kumarhane_resimlerigüzel giyimli, çoğunlukla mini etekli kadınlar erkeklerin çok daha uzun süre orada kalmasını sağlıyor.

İçkiler ucuz, böylece bol bol için, sarhoş olun, harcadığınız paranın farkında olmayın diye.

Ayrıca uyuyup sızmamanız için ortama özel olarak oksijen pompalanıyor ve böylelikle ayık kalabiliyorsunuz.buyuk_kumarhaneler

Sürekli ziller çalıyor, kazanma durumunda çıkan sesler veriliyor ortama, böylece birilerinin kazandığını düşünüyorsunuz ve bu da sizi daha fazla oynamaya motive ediyor.

Kendimizi bu tip etkilerden korumazsak, farkında olmadan kolayca içine düşebiliriz bu yüzden bu teknikleri, yöntemleri bilmeliyiz.

Yazımı yıllar önce bir dostumun evinde okuduğum bir kitaptan yapacağım alıntıyla bitireceğim;

“Kötülüğü öğrendim, kötü olmak için değil,

kötülüğü bilmiyen, düşer içine, iyi bil!”